ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

KEVSER

2

 

{1} فَصَلِّ لِرَبِّكَ وَانْحَرْ

 

2. O halde, Rabbin için namaz kıl ve kurban kes.

 

Bu buyruğa dair açıklamalarımızı beş başlık halinde sunacağız:

 

1- Namaz Kılmak ve Kurban Kesmek:

2- Kurban Kesmek:

3- Namazda Ellerin Birini Diğerinin üstüne Koymak:

4- El Nereye Konur?:

5- İftitah, Rükua Varırken, Rüku' ve Secdeden Kalkarken Tekbir Getirip Elleri Kaldırmak:

 

1- Namaz Kılmak ve Kurban Kesmek:

 

"O halde ... namaz kıL." Sana farz olan namazı kıl, demektir. ed-Dahhak, İbn Abbas'tan bunu böylece rivayet etmiştir.

 

Katade, Ata ve İkrime de şöyle demişlerdir: "O halde ... namaz kıl." Kurban bayramı günü bayram namazı kıl, "Kurban kes" de kurbanını kes demektir.

 

Enes dedi ki: Peygamber (s.a.v.) önce kurban keser, sonra namaz kılardı.

Fakat daha sonra önce namaz kılıp, sonradan kurban kesmesi emrolundu.

 

Said b. Cübeyr ise şöyle dedi: Rabbin için farz olan sabah namazını cem'de (yani Müzdelife'de) kıl ve Mina'da da kurbanlıklarını kes!

 

Yine Said b. Cübeyr şöyle demiştir: Bu süre, Peygamber (s.a.v.)'ın Bey te (Kabe'ye) ulaşması engellendiği vakit Hudeybiye'de nazil oldu. Bunun üzerine Yüce Allah ona namaz kılıp, kurbanlıklarını kesip geri dönmesini emretti, o da bunu yaptı.

 

İbnu'l-Arabi dedi ki: Yüce Allah'ın "O halde ... namaz kıl" buyruğundan kastın, beş vakit namaz olduğunu söyleyenler, beş vakit namazın bütün ibadetlerin esası, İslamın temeli ve dinin en büyük direği oluşundan dolayıdır. Bundan maksat (kurban bayramı birinci gününün sabahı) Müzdelife'de kılınan sabah namazı olduğunu söyleyenler ise, bunun ile birlikte kurban kesiminin sözkonusu oluşundan dolayıdır. Kurban kesmesi o günde gerçekleşir ve o gün kurban kesmekten önce sabah namazı dışında (orada) kılınacak bir namaz yoktur. Kurban kesmekle birlikte oluşundan dolayı Yüce Allah, bütün namazlar arasından onu özellikle zikretmiş olmaktadır.

 

Derim ki: Bunun bayram namazı olduğunu söyleyenlerin görüşüne göre ise bu, Mekke'nin dışındaki yerler içindir. Zira Mekke'de İbn Ömer'in belirttiğine göre (kurban günü) bayram namazı kılınmayacağı icma' ile kabul edilmiştir.

 

İbnu'l-Arabi dedi ki: Malik ise şöyle demiştir: Ben bu hususta bir şey işitmedim ama içimde yer eden kanaate göre bundan maksat; kurban bayramı günü kılınan namaz ile bu namazdan sonra kurban kesmektir.

 

Ali (r.a) ile Muhammed b. Ka'b şöyle demişlerdir: Yani namaz esnasında göğsünün hizasında sağ elini, sol elinin üzerine koy. Bu İbn Abbas'tan da rivayet edilmiştir.

 

Yine Ali'den rivayet edildiğine göre bundan maksat, tekbir esnasında ellerini göğsüne kadar kaldırmaktır. Cafer b. Ali de: "O halde Rabbin için namaz kıl ve kurban kes" buyruğu hakkında dedi ki: Namaza başlamak için iftitah tekbiri aldığı vakit ellerini göğsünün hizasına kaldırır.

 

Yine Ali (r.a)'dan şöyle dediği nakledilmiştir: "O halde Rabbin için namaz kıl ve kurban kes" buyruğu nazil olunca Peygamber (s.a.v.) Cebrail'e: "Allah'ın bana emretmiş olduğu bu nahira (kesilmesi istenen kurban) nedir?" diye sormuş, Cebrail ona şöyle demiştir: "Bundan maksat kurbanlık değildir. O, sana namaza başladığın vakit, başını rükü'dan kaldırdığında ve secdeye vardığında tekbir getirirken ellerini kaldırmanı emretmektedir. Bu bizim ve yedi semadaki meleklerin namazıdır. Herşeyin bir zineti vardır. Namazın zineti de her tekbir esnasında elleri kaldırmaktır. ''

 

Ebu Salih'ten rivayete göre o, İbn Abbas'tan şöyle dediğini rivayet etmiştir: Göğsünü kıbleye çevir, demektir. el-Ferra, el-Kelbi ve Ebu'l-Ahvas da böyle demişlerdir.

Şairin şu beyitinde de bu anlamdadır: "Ey Ebü Hakem! Sen Mücalid'in amcası değilsin Ve ona karşı dönük bulunan Abtah ahalisinin efendisi de değilsin."

 

el-Ferra dedi ki: Ben bir arabı: "Bizim evlerimiz biri diğerine bakar" dediğini işittim. "(Bu, buna karşıdır, buna dönüktür" demektir.

 

İbnu'I-A'rabi dedi ki: Maksat kişinin namaz esnasında mihraba karşı dönmesidir. Bu da Arapların: "Onların evleri birbirine bakar" ifadelerinden alınmıştır.

 

Ata'dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: Yüce Allah, ona nahrı (göğsü) açıkça görününceye kadar iki secde arasında doğrulup oturmasını emretmektedir.

 

Süleyman et-Teymi dedi ki: Dua için ellerini göğsünün hizasına kaldır demektir.

 

"O halde ... namaz kıl" buyruğu ibadet et demektir, diye de açıklanmıştır.

Muhammed b. Ka'b el-Kurazi dedi ki: "Şüphe yok ki Biz, sana kevseri verdik. O halde Rabbin için namaz kıl ve kurban kes!" buyruğu şu demektir:

 

Birtakım insanlar Allah'tan başkası için namaz kılar, O'ndan başkası için kurban keserler. Bizler ise sana Kevser'i verdik. O halde senin namazın da, kurban kesmen de Allah'tan başkasına olmasın.

 

İbnu'I-Arabi dedi ki: Benim kanaatime göre, Yüce Allah şunu murad etmektedir: Rabbine ibadet et ve O'nun için kurban kes. Senin amelin, sana Kevser gibi bir özelliği verenden başkası için olmasın. Bütün amellerin dahi bu kevser özelliğine karşılık olması uygun bir şeydir. Çünkü Kevser, Allah'ın sana vermiş olduğu pek çok hayır yahutta çamuru misk, kupalarının sayısı semadaki yıldızlar kadar olan ırmaktır. Buna karşılık olarak kurban bayramı günü namaz kılınması, bir koç yahut bir inek ya da bir devenin kesilmesine gelince, bu (değeri) takdir edilemeyecek ve tesbit edilemeyecek kadar büyük bir iştir. İbadete karşı verilecek pek büyük bir sevabtır.

Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.

 

2- Kurban Kesmek:

 

Kurbanlık fazileti ve kesim zamanı ile ilgili açıklamalar daha önceden Saffat Suresi'nde (102-113. ayetler, 8. başlık ve devamında) geçtiğinden dolayı bunları tekrarlamanın anlamı yoktur. Yine el-Hac Suresi'nde (28, 29. ayetler, 3. başlık ve devamında) kurban kesmeye dair birtakım hükümleri sözkonusu etmiş bulunuyoruz.

 

İbnu'I-Arabi der ki: Hayret edilecek hususlardan birisi de Şafii'nin şu görüşüdür: (Kurban bayramı) namazından önce kurban kesenin kurban kesimi yeterlidir. Halbuki Yüce Allah, Kitabında: "O halde Rabbin için namaz kıl ve kurban kes" diye buyurmakta ve kurban kesiminden önce namaz kılmayı sözkonusu etmektedir. Peygamber (s.a.v.) da -Buhari ve başka hadis kitabIarında, el-Bera b. Azib'in rivayetine göre- şöyle buyurmuştur: "Bu günümüzde ilk yaptığımız iş, namaz kılmaktır. Sonra döner kurban keseriz. Her kim (böyle) yaparsa o bizim ibadet şeklimizi isabet ettirmiş olur. Her kim (namazdan önce) kurban kesecek olursa, bu kendisinin aile halkına takdim ettiği bir et olur. Bunun kurban kesmekle hiçbir alakası yoktur.'' Onun mezhebine mensub ilim adamları ise bu (görüşü)nü kabul etmezler, (Sünnete) böyle bir muvafakat ne kadar güzel bir şeydir.

 

3- Namazda Ellerin Birini Diğerinin üstüne Koymak:

 

Ali (selam ona)'den rivayet olunan: "O halde Rabbin için namaz kıl ve kurban kes" buyruğu, namaz esnasında sağ eli, sol elin üzerine koymak demektir şeklindeki açıklamasını Darakutni rivayet etmiştir. 

 

Bu hususta bizim (Maliki mezhebimizin) ilim adamları üç ayrı görüş ortaya atmışlardır:

 

1- Farz olsun, nafile olsun eller üstüste konulmaz. Çünkü bu bir çeşit (namazda başka şeye) dayanıp yaslanmak demektir. Böyle bir şey farzda caiz değildir, nafilede de müstehab değildir.

 

2- Farzda böyle bir işi yapmaz. Fakat nafilede yardım almak maksadıyla bunu yapabilir. Çünkü orası birtakım ruhsatların sözkonusu olduğu bir yerdir.

 

3- Farzda da, nafilede de bunu yapabilir. Sahih olan budur. Çünkü ResuluIlah (s.a.v.)'ın sağ elini sol elinin üzerine koyduğuna dair rivayet Vail b. Hucr ve başkaları tarafından nakledilen hadislerle sabit olmuştur.

 

İbnu'I-Münzir dedi ki: Malik, Ahmed ve İshak da bu görüştedirler. Bu görüş, Şafii'den de nakledilmiştir. Re'y ashabı da bunu müstehab kabul ederler. Bir topluluk da elleri yana salıvermeyi uygun görmüşlerdir. Bunu kendilerinden rivayet ettiğimiz kimseler arasında İbnu'l-Munzir (bazı nushalarda İbnu'z-Zübeyr'dir), Hasan-ı Basri ve İbrahim en-Nehai de vardır.

 

Derim ki: Bu aynı zamanda Malik'ten de rivayet edilmiştir. İbn Abdi'l-Berr dedi ki: Gerek elleri yana salıvermek, gerek sağ eli sol elin üzerine koymak, namazın sünnetlerindendir.

 

4- El Nereye Konur?:

 

Elin üzerine konulacağı yerin neresi olduğu hususunda görüş ayrılığı vardır. Ali b. Ebi Talib'den rivayet edildiği ne göre, o ellerini göğsünün üzerine koymuştur. Said b. Cübeyr ve Ahmed b. Hanbel göbeğin üzerine konur derler. Yine o (Ahmed b. Hanbel) göbeğin altında olmasında da bir sakınca yoktur, demiştir. Bir kesim de şöyle demiştir: El göbeğin altına konur. Bu Ali, Ebu Hureyre, Nehai ve Ebu Miclez'den rivayet edilmiştir. Süfyan es-Sevri ve İshak da böyle demişlerdir.

 

5- İftitah, Rükua Varırken, Rüku' ve Secdeden Kalkarken Tekbir Getirip Elleri Kaldırmak:

 

İftitah esnasında, rükua giderken, rüku' ve secdeden kalkarken tekbirle birlikte elleri kaldırmak hususunda görüş ayrılığı vardır. Darakutni'nin rivayet ettiği Humeyd'den gelen rivayete göre Enes şöyle demiştir: "Resulullah (s.a.v.) namaza girdiğinde, rükua vardığında, rüku'dan başını kaldırdığında ve secdeye vardığında ellerini kaldırırdı." Bu hadisi Humeyd'den merfu olarak Abdu'l-Vehhab es-Sakafi'den başkası rivayet etmiş değildir. Ancak doğrusu bunun Enes'in uygulaması olduğudur. 

 

Buhari ve Müslim'de, İbn Ömer'den şöyle dediği rivayet edilmektedir: Resulullah (s.a.v.)'ı namaza kalktığında, ellerini omuzlarının hizasına varıncaya kadar kaldırıp, sonra tekbir aldığını gördüm. Rükua gitmek için tekbir alınca bunu yaptığı gibi, rüku'dan başını kaldırırken de bunu yapar ve "semiallahu limen hamide" derdi. Ancak başını secdeden kaldırdığında bunu yapmazdı.

 

İbnu'l-Munzir dedi ki: Bu el-Leys b. Sa'd, Şafii, Ahmed, İshak ve Ebu Sevr'in de görüşüdür. İbn Vehb de bu görüşü Malik'ten nakletmiştir. Ben de bu görüşü kabul etmekteyim. Çünkü Resulullah (s.a.v.)'dan sabit olan budur. Bir kesim de şöyle demiştir: Namaz kılan kimse namaza başladığı vakit ellerini kaldırır, fakat bunun dışındaki hallerde kaldırmaz. Süfyan es-Sevri ile Re'y ashabının görüşü budur.

 

Derim ki: İbn Mesud'un rivayet ettiği hadis dolayısıyla Malik'in meşhur olan görüşü de budur. Bu hadisi Darakutni, İshak b. Ebi İsrail yoluyla rivayet etmiştir. Dedi ki: Bize Muhammed b. Cabir, Hammad'dan anlattı. O İbrahim'den, o Alkame'den, o Abdullah'tan dedi ki: Peygamber (s.a.v.) ile Ebu Bekir ve Ömer (r.anhuma) ile birlikte namaz kıldım. Onlar ellerini sadece namaza başlamak için ilk tekbir getirdiklerinde kaldırıyorlardı.

İshak dedi ki: Bütün namazlarda biz bu görüşü kabul ediyoruz. Darakutni dedi ki: Bu hadisi sadece Muhammed b. Cabir münferid olarak Hammad'dan, o İbrahim'den diye nakletmiştir. Hammad'dan başkaları ise bunu İbrahim'den mürsel olarak Abdullah'tan diye ve onun uygulaması şeklinde naklederler. Peygamber (s.a.v.)'a merfu olarak rivayet etmezler. Doğrusu da budur.

 

Yezid b. Ebi Ziyad, Abdu'r-Rahman b. Ebi Leyla'dan, o el-Bera'dan rivayet ettiğine göre el-Bera, Peygamber (s.a.v.)'ı namaza başladığında ellerini kulaklarının hizasına varıncaya kadar kaldırdığını, daha sonra ise namazı bitirinceye kadar böyle bir şeyi tekrarlamadığını görmüştür  Darakutni dedi ki:

 

Ömrünün sonunda Yezid'e (başkaları tarafından): "Daha sonra tekrar bu işi yapmazdı" ifadesi telkin edildi, o da bunu (o telkinin etkisiyle) zikretti. O sırada da hafızası karışmış idi. 

 

"Muhtasaru ma Leyse fi'l-Muhtasar" adlı eserde Malik'ten şöyle dediği nakledilmektedir: "Namazda hiçbir halde elleri kaldırmaz İbnu'l-Kasım dedi ki: Ben Malik'i namaza başlarken bile ellerini kaldırırken görmedim. Dedi ki: Namaza başlarken elleri kaldırmamak benim daha çok sevdiğim bir şeydir."

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Kevser 3

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR