TEKASUR 3 / 4 |
كَلَّا
سَوْفَ تَعْلَمُونَ
{3} ثُمَّ
كَلَّا
سَوْفَ
تَعْلَمُونَ
{4} |
3.
Sakının! Yakında bileceksiniz.
4. Evet,
sakının! İleride bileceksiniz.
"Sakının!"
lafzı hakkında el-Ferra dedi ki: Yani durum sizin övünmek, çoklukla karşılıklı böbürlenmek
şeklindeki bu halleriniz gibi değildir. Buna göre ifade "sakının! Sakında
bileceksiniz" buyruğunda tamam olmaktadır ki, yakında bu halinizin
akıbetini bileceksiniz, demektir.
"Evet, sakının!
İleride bileceksiniz" buyruğu da tehditten sonra bir diğer tehdittir. Bu
açıklamayı Mücahid yapmıştır. Tekid ve durumun daha vahim olduğunu anlatmak
maksadıyla tekrar edilmiş olma ihtimali de vardır. Bu da el-Ferra'nın
görüşüdür.
İbn Abbas dedi ki:
"Sakının! Yakında" Kabirde size ne gibi bir azab geleceğini
"bileceksiniz. Evet, sakının! ileride" ahirette azab başınıza
geleceği vakit "bileceksiniz".
Buna göre birincisi
kabir hakkında, ikincisi ahiret hakkındadır. Dolayısıyla tekrar her iki hal
için sözkonusudur.
"Sakının, yakında
bileceksiniz." Yani azabı göreceğiniz vakit, benim sizi kendisine davet
ettiğim şeyin hak olduğunu bileceksiniz. "Evet, sakının! ileride"
ölümden sonra diriliş esnasında, size vaadettiğimin doğru olduğunu
"bileceksiniz"; diye de açıklanmıştır.
Zirr b. Hubeyş, Ali
(r.a)'dan şöyle dediğini rivayet etmektedir: Bizler bu süre nazil oluncaya
kadar kabir azabı hakkında şüphe ediyorduk. Bununla Yüce Allah'ın:
"Sakının, yakında" kabirlerde "bileceksiniz" buyruğuna
işaret etmektedir.
Bir diğer açıklamaya
göre: "Sakının! Yakında" ölüm gelip sizi bulduğunda ve elçiler
canlarınızı almak üzere geldiğinde "bileceksiniz. Evet, sakının!
İleride" kabirlerinize girip, Münker ve Nekir gelip, kabir sorusu dehşeti
sizi çepeçevre kuşatıp ve cevab vermek imkanını bulamadığınız vakit "bileceksiniz."
Derim ki: Buna göre
süre, kabir azabının varlığını da ihtiva etmektedir. Bizler
"et-Tezkire" adlı eserimizde kabir azabına iman etmenin vacib
olduğunu, onu tasdikin gerekli olduğunu zikretmiş bulunuyoruz. Bu da doğru
sözlünün haber verdiğine uygun olandır. Yüce Allah, mükellef olan kulunu tekrar
ona hayatı geri çevirmek suretiyle kabrinde diriltecek ve ona hayatta iken
sahib olduğu nitelikteki bir aklı verecektir. Böylece kendisine sorulacak
soruyu anlayacak ve ne cevab vereceğini bilecek, Rabbinden geleni kavrayacak,
kabrinde kendisine hazırlanmış olan lütuf ya da aşağılatıcı halleri
anlayabilecektir. Ehl-i sünnet'in kabul ettiği görüş ile, bu din mensublarının
büyük cemaatinin benimsediği kanaat budur. Biz bütün bu hususları yeterli
açıklamalarıyla orada zikretmiş bulunuyoruz. Allah'a hamdolsun.
"Sakının!
Yakında" ölümden sonra diriltileceğiniz vakit diriltilmiş olacağınızı
"bileceksiniz. Evet, sakının! Yakında" kıyamet gününde azaba
uğratılacağınızı "bileceksiniz" diye de açıklanmıştır.
Bu açıklamaya göre, süre
ölümden sonra diriliş, haşr, soru, amellerin arzedilmesi ve buna benzer
kıyametin dehşetli ve korkutucu hallerini de ihtiva etmektedir. Tıpkı
"et-Tezkire bi Ahvali'l-Mevta ve Umuri'l-Ahira" adlı eserimizde
zikrettiğimiz gibi.
ed-Dahhak dedi ki:
"Sakının! Yakında bileceksiniz" buyruğu ile kafirleri kastetmektedir.
"Evet, sakının! İlerde bileceksiniz" buyruğu da müminler hakkındadır.
O (ed-Dahhak) süreyi böyle okuyordu. Bu ayetlerin ilkini "te" ile (Ey
kafirler! Siz bileceksiniz anlamında), ikincisini ise "ye" ile (o
müminler bilecekler, anlamında) okuyordu.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN