ZİLZAL 4 / 6 |
يَوْمَئِذٍ
تُحَدِّثُ
أَخْبَارَهَا
{4} بِأَنَّ
رَبَّكَ
أَوْحَى
لَهَا {5} يَوْمَئِذٍ
يَصْدُرُ
النَّاسُ
أَشْتَاتاً لِّيُرَوْا
أَعْمَالَهُمْ
{6} |
4. O gün
(yer), bütün haberlerini anlatacaktır.
5. Çünkü
Rabbin ona vahyetmiştir.
6. O
günde, insanlar amelleri kendilerine gösterilmek için bölük bölük
döneceklerdir.
"O gün (yer) bütün
haberlerini anlatacaktır" buyruğundaki: "O gün" buyruğu Yüce
Allah'ın: "Sarsıldığı zaman" (1. ayet) (anlamındaki) buyruğu ile
nasbedilmiştir. "Bütün haberlerini anlatacaktır" buyruğu ile
nasbedildiği de söylenmiştir. Yeryüzü o gün üzerinde işlenmiş bulunan hayır ya
da şer türünden her türlü ameli haber verecektir, demektir.
Bunun; Yüce Allah'ın
sözü olarak zikredildiği söylendiği gibi, insanın söyleyeceği sözlerin bir
kısmı olduğu da söylenmiştir. Yani insan hayret ederek:
Bu yere ne oluyor ki
haberlerini veriyor, diyecektir.
Tirmizı'de, Ebu
Hureyre'den şöyle dediği rivayet edilmiştir: Resulullah (s.a.v.) bu: "O
gün (yer) bütün haberlerini anlatacaktır" ayetini okuyup şöyle dedi:
"Onun haberlerinin ne olduğunu biliyor musunuz?" Ashab: Allah ve
Resulü daha iyi bilir, dediler. Şöyle buyurdu: "Onun haberleri erkek yahut
kadın herbir kul hakkında üzerinde işlemiş olduğu amellere dair tanıklık etmesi
ve filan günü şunu şunu işledi demesidir. İşte onun haberlerini bildirmesi
budur" diye buyurdu. Tirmizı (dedi ki): Bu hasen, sahih bir hadistir.
el-Maverdi dedi ki: Yüce
Allah'ın: "O gün bütün haberlerini anlatacaktır" buyruğu hakkında üç
görüş vardır.
1. "O gün bütün
haberlerini anlatacaktır." Yani sırtında kulların işledikleri amelleri
bildirecektir. Bu görüş Ebu Hureyre'nin görüşü olup, o bunu (Peygamber
efendimize ait) merfu' bir hadis olarak da rivayet etmiştir. Sözü geçen
sarsıntının; kıyamet sarsıntısı olduğunu benimseyenlerin görüşü de budur.
2. O, dışa çıkaracağı ağırlıkları
ile haberlerini bildirmiş olacaktır. Bu açıklamayı Yahya b. Sellam yapmıştır.
Sarsıntının; kıyametin alametlerinden olan sarsıntı olduğunu kabul edenlerin
görüşü budur.
Derim ki: Abdullah b.
Mesud'un, Rasülullah (s.a.v.)'dan rivayet ettiği hadis de bu manadadır.
Peygamber şöyle buyurmuştur: "Bir kulun eceli bir yerde ise ihtiyacı onu
oraya gitmesini sağlar. Nihayet ulaşacağı en ileri noktaya vardı mı Allah onun
ruhunu kabzeder. Yer kıyamet gününde: Rabbim, işte Senin bana emanet olarak bıraktığın
budur, diyecektir." Bu hadisi İbn Mace Sünen'inde rivayet etmiş olup, daha
önceden de Lukman (34. ayetin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır.
3. İnsan "buna ne
oluyor" diye soracağı zaman, kıyametin kopacağını haber verecektir. Bu
açıklamayı da İbn Mesud yapmıştır. O, dünyanın işinin artık bittiğini, ahiretin
artık gelmiş olduğunu haber verecektir. Böylelikle yer onların soru sormalarına
karşılık bu sözüyle cevab vermiş olacaktır. Bu kafirler için bir tehdit,
müminler için korkutma ve uyarıdır.
Yerin haberlerini
söylemesi hususunda da üç görüş vardır:
1. Yüce Allah, yeri
konuşan bir canlıya dönüştürecektir. O da bunu söy-
leyecektir.
2. Yüce Allah, yerde
konuşmayı halkedecektir.
3. Yerde, konuşmanın
yerini tutacak şekilde bir açıklama olacaktır. Taberi dedi ki: Zelzele ile
sarsılmak ile ve ölüleri dışarıya çıkartmakla haberlerini açıklayacaktır.
"Çünkü Rabbin ona vahyetmiştir." Yani yer, Yüce Allah'ın ona vahyi
neticesinde haberlerini bildirecektir.
"Onu";
(burada:) "Ona" demektir. Araplar bazan -"burada olduğu
gibi"- (sıfat lam)'ını, (...)'ın yerine de kullanırlar. el-Accac yeri
nitelendirirken şöyle demiştir: "Ona karar bulmayı vahyetti, o da karar
kıldı Muazzam ve sapasağlam kazıklarla (dağlarla) onu bağladı (çalkalanmasını
önledi, sağlamlaştırdı.)"
Bu, Ebu Ubeyde'nin
görüşüdür, Buna göre; "Onun"; "Ona" demektir.
"Ona vahyetti"
buyruğunun, ona emir verdi anlamında olduğu da söylenmiştir. Bu açıklamayı
Mücahid yapmıştır. es-Süddi de: "Ona vahyetti" ona dedi demektir,
diye açıklamıştır. Onu müsahhar kıldı (emre itaatkar kıldı) diye de
açıklanmıştır. Anlamın şöyle olduğu da söylenmiştir: Sarsıntının olacağı ve
yeryüzünün ağırlıklarını çıkaracağı gün, yer haberlerini söyleyecek, üzerindeki
itaat ve masiyetleri, üzerinde işlenmiş olan hayır ve şerri bildirecektir. Bu
açıklama es-Sevri ve başkasından rivayet edilmiştir.
"O günde insanlar
... bölük bölük döneceklerdir." buyruğundaki: "Bölük bölük"
fırkalar, grublar halinde demek olup; (...)'ın çoğuludur. Hesab için durulan
yerden (mevkıf'tan) döneceklerdir, diye de açıklanmıştır. Bir kesim cennete
gitmek üzere sağa, bir diğer kesim ise cehennem ateşine gitmek üzere sol tarafa
gidecektir. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmuştur: "İşte o günde ayrılıp,
dağılırlar," (Rum, 14); "İnsanların da bölük bölük ayrılacağı bir
gün"." (er-Rum, 43)
Hesaplarının bitişinden
sonra hesabtan dönecekler, diye de açıklanmıştır. "Bölük bölük"
fırkalar halinde grub grub demektir.
"Amelleri
kendilerine gösterilmek için" amellerinin mükafatı kendilerine verilmek
için demektir. Bu da Peygamber (s.a.v.)'dan söylediği rivayet edilen şu buyruğa
benzemektedir: "Kıyamet gününde kendisini kınamayacak hiçbir kimse
olmayacaktır. Eğer kişi iyilik yapan birisi ise: Ben niye daha çok iyilik
işlemedim diyecek, eğer bu türden olmayan birisi ise: Neden masiyetlerden uzak
durmadım, diyecektir. "
Bu ise mükafat ve
cezanın gözle görüleceği vakit olacaktır.
İbn Abbas şöyle dermiş:
"Bölük bölük" amellerine göre fırkalara böl ünmü şler olarak
demektir. İman ehli belli bir yerde ve herbir din ehli belli bir halde
bulunacaktır.
Bu dönüşün, amel
defterlerinin verileceği vakit olacağı da söylenmiştir.
İnsanlar, fırkalar
halinde defterlerinde amelleri kendilerine gösterilsin yahutta amellerinin karşılıkları
kendilerine gösterilsin diye, hesaba çekilecekleri yere götürülmek üzere
kabirlerinden çıkacaklar. Sanki onlar, önce kabirlere döndürülüp orada
defnedilmiş, sonra oradan tekrar geri gelmiş gibidirler. Çünkü "varid:
gelen" demektir. (Ayet-i kerimedeki kökle aynı olan): "Sadır"
ise dönen anlamındadır.
"Bölük bölük"
olarak, yeryüzünün çeşitli yerlerinden diriltileceklerdir, demektir.
Birinci görüşe göre
ifadede takdim ve tehir vardır ve bunun takdiri de şöyledir: Yer Rabbin
kendisine vahyetmiş olduğundan ötürü haberlerini bildirecektir ki onlara
amelleri gösterilsin diye. "O günde insanlar ... bölük bölük
döneceklerdir" hesablarının görülmesi için durdukları yerden (mevkıften)
dağınık halde döneceklerdir, buyruğu da orada zikredilmiştir.
"Kendilerine
gösterilmek için" anlamındaki; (...) lafzının "ye" harfi genel
olarak ötreli okunmuştur ki; "Allah'ın onlara amellerini göstermesi için
... " demektir. el-Hasen, ez-Zühri, Katade, el-A'rec, Nasr b. Asım ve
Talha ise "ye" harfini üstün okumuşlardır. (Kendileri amellerini
görmek için ... anlamına gelir). Bu okuyuş Peygamber (s.a.v.)'dan da rivayet
edilmiştir.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN