TİN 4 / 5 |
لَقَدْ
خَلَقْنَا
الْإِنسَانَ
فِي أَحْسَنِ
تَقْوِيمٍ {4} ثُمَّ
رَدَدْنَاهُ
أَسْفَلَ
سَافِلِينَ {5} |
4.
Andolsun Biz, insanı gerçekten ahsen-i takvimde yarattık.
5. Sonra
onu aşağıların aşağısına döndürdük.
Bu buyruğa dair
açıklamalarımızı iki başlık halinde sunacağız:
1- Ahsen-i Takvim'de Yaratılan İnsan:
2- Aşağıların Aşağısına İndirilen İnsan:
1- Ahsen-i Takvim'de
Yaratılan İnsan:
"Andolsun ki Biz,
insanı ... yarattık" buyruğu yeminin cevabıdır. "İnsan" ile
kastedilen kafirdir. Bunun Velid b. el-Muğire olduğu söylendiği gibi, Kelede b.
E5id olduğu da söylenmiştir. Buna göre buyruk, öldükten sonra dirilişi inkar
edenler hakkında inmiştir.
"İnsan" ile
kastedilenin Adem ve onun soyundan gelenler olduğu da söylenmiştir.
"Ahsen-i
takvim'de" buyruğu ile, onun mutedil ve dengeli yaratılışı ile gençliğinin
olgunluğu kast edilmektedir. genel olarak müfessirler böyle açıklamışlardır. O
varlıkların en güzelidir. Çünkü herşey yüzüstü (yürüyecek şekilde) yaratılmış
olduğu halde Yüce Allah insanı dimdik yaratmıştır. Onun akıcı bir dili vardır,
elleri vardır, kendileriyle yakaladığı parmakları vardır.
Ebu Bekr b. Tahir dedi
ki: O akıl ile süslü, ilahi emri yerine getiren, ayırdetme gücü ile doğru yola
iletilmiş olan ve boyu yukarı doğru uzayan, yediği herşeyi eliyle uzanıp alan
bir varlık olarak yaratılmıştır.
İbnu'I-Arabi dedi ki:
Yüce Allah'ın insandan daha güzel bir yaratığı yoktur. Yüce Allah, onu canlı,
bilgi sahibi, kudret sahibi, irade sahibi, konuşan, işiten, gören, işini çekip
çeviren ve hikmetli bir şekilde davranan bir varlık olarak yaratmıştır. Bütün bunlar
ise Yüce Rabbin sıfatlarıdır. Bazı ilim adamları da bunları ifade etmişlerdir.
"Allah Adem'i kendi sureti üzere yaratmıştır" buyruğu da bu hususu
beyan etmektedir. Bundan maksat da az önce sözünü ettiğimiz sıfatlarına
(kısmen) sahib olması demektir. Bir rivayette; "Rahman'ın sureti
üzere" denilmektedir. Rahman'ın müşahhas bir sureti nasıl olabilir ki? O
halde geriye sadece bunların mana olarak anlamları kalmaktadır.
el-Mubarek b.
Abdu'I-Cebbar el-Ezdi bize haber vererek dedi ki: Bize Kadı Ebu'I-Kasım Ali b.
Ebi Ali el-Kadi el-Muhassin babasından haber vererek dedi ki: İsa b. Musa
el-Haşimi eşini pek çok severmiş. Bir gün ona: Eğer sen aydan daha güzel
değilsen benden üç talak ile boş ol, dedi. Hanımı kalkıp, ondan perde arkasına
çekildi ve sen beni boşamış oldun, dedi. Çok zorlu bir gece geçirdi. Sabah
olunca Mansur'un sarayına gitti, ona durumu haber verdi. Bu işe
katlanamayacağını açıkladı. Bunun üzerine (Mansur) fakihleri huzuruna çağırdı,
onlardan fetva istedi. Bütün hazır bulunanlar: Hanımı boş oldu, dedi. Ebu
Hanife mezhebine mensub bir kişi müstesna, o susuyordu. Mansur ona: Sen ne diye
konuşmuyorsun? dedi. Adam ona şu cevabı verdi: Rahman ve rahim Allah'ın adı
ile; "Andolsun incire ve zeytine, Sina dağına ve şu emin beldeye ki;
andolsun Biz insanı gerçekten ahsen-i takvimde yarattık." Ey müminlerin
emiri! O halde insan eşyanın en güzelidir, ondan daha güzel hiçbir şey yoktur.
Bunun üzerine Mansur, İsa b. Musa'ya: Durum bu adamın dediği gibidir. Haydi
hanım ın yanına git, dedi. Ebu Cafer el-Mansur adamın hanımına da: Kocana itaat
et, ona isyan etme. o seni boşamış olmadı, diye haber gönderdi.
İşte bu insanın batınen,
zahiren, görünüşünün güzelliği ve hilkatinin yapısı itibariyle Allah'ın
yarattığı en güzel mahluk olduğunu göstermektedir: İçindekileriyle baş,
birarada topladıklarıyla göğüs, ihtiva ettikleriyle karın, içinde
sakladıklarıyla ferc, yakaladıklarıyla eller ve yüklenip taşıdıklarıyla
ayaklar... Bundan dolayı filozoflar şöyle demişlerdir: Şüphesiz ki, insan küçük
evrendir. Zira yaratılmışlarda bulunan her ne varsa onda toplanıp biraraya
getirilmiştir.
2- Aşağıların Aşağısına
İndirilen İnsan:
"Sonra onu
aşağıların aşağısına" yani erzel-i ömre (ömrün en kötü, en fena çağına)
"döndürdük." Bu da gençlikten sonra ihtiyarlık, güçten sonra zayıflık
halidir. Nihayet insan birinci halindeki çocuk gibi olur Bu açıklamayı
ed-Dahhak, el-Kelbi ve başkaları yapmıştır.
İbn Ebi Necih'in,
Mücahid'den rivayetine göre; "sonra onu aşağıların aşağısına"
cehennem ateşine "döndürdük" diye açıklamıştır ki, maksat kafirdir.
Ebu'l-Aliye de böyle açıklamıştır.
Bir açıklama da
şöyledir: Yüce Allah, insanı yapısının üzerinde kurulduğu o üstün niteliklerle
nitelendirince, insan azdı ve üstünlük tasladı. Öyle ki; "ben sizin Yüce
Rabbinizim" (en-Naziat, 24) diyecek noktaya kadar geldi. Allah kulunun bu
durumunu bildiğinden, ilahi hükmünü kendisi verdiğinden, onu aşağıların
aşağısına döndürdü. Bu da içini pislik ve necasetle doldurmak, kimi zaman
istiyerek, kimi zaman da mecbur kalarak görülmedik bir şekilde bu pisliği
dışına çıkartmak sureti ile bunu yaptı. Ta ki o, durumunun bu olduğunu görüp,
gerçek değerinin ne olduğunu bilip haddini aşmasın.
Abdullah (b. Mesud)
("aşağıların aşağısına" anlamındaki buyruğu): "Aşağılıkların
aşağısına" diye okumuş ve: "Aşağıların aşağısı" çoğuldur,
demiştir. Çünkü "insan" lafzı da çoğul anlamındadır. Eğer:
"Aşağının aşağısına" demiş olsaydı yine caiz olurdu. Çünkü
"insan" lafzı tekildir. "Bu ayakta duran en faziletli
kişidir" denilir fakat -bu anlamda- (...) denilemez. Çünkü tekil için
zamir kullanılır: Eğer tekil için zamir kullanılmamış ise o zaman ona ait
olarak kullanılan isim tekil de gelebilir, çoğul da gelebilir. Yüce Allah'ın şu
buyruklarında olduğu gibi: "Doğruyu getiren ve onu doğrulayan(lar) ise
onlar sakınanların ta kendileridir." (ez-Zümer, 33); "Muhakkak Biz
insana tarafımızdan bir rahmet tattırdığımızda bundan dolayı o sevinir. Şayet
... onlara bir kötülük isabet etse ... " (eş-Şura, 48)
"Sonra onu
aşağıların aşağısına döndürdük" buyruğunun, onu sapıklığa geri döndürdük,
anlamında olduğu da söylenmiştir. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
"Gerçekten insan ziyandadır. İman edip, salih ameller işleyen ... ler
müstesna." (el-Asr, 2-3) Bu gibi kimseler müstesna. Onlar o hale geri
döndürülemezler demek olur. "Aşağıların aşağısı" cehennem ateşidir,
diyenlerin görüşlerine göre ise (bir sonraki ayetteki) istisna muttasıldır.
Bundan maksat ihtiyarlıktır, diyenlerin görüşlerine göre ise munkatı'dır.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN