LEYL 5 / 10 |
فَأَمَّا
مَن أَعْطَى
وَاتَّقَى {5}
وَصَدَّقَ
بِالْحُسْنَى
{6} فَسَنُيَسِّرُهُ
لِلْيُسْرَى
{7} وَأَمَّا مَن
بَخِلَ وَاسْتَغْنَى
{8} وَكَذَّبَ
بِالْحُسْنَى {9}
فَسَنُيَسِّرُهُ
لِلْعُسْرَى
{10} |
5. Artık
kim verir ve sakınırsa,
6. Ve
el-Hüsna'yı da doğrularsa,
7. Biz
de ona kolay olanı kolaylaştırırız.
8. Amma
kim cimrilik eder ve kendisini müstağni görür,
9. O,
el-Hüsna'yı da yalanlarsa,
10. Biz
de ona en zor olanı kolaylaştırırız.
Bu buyruklara dair
açıklamalarımızı dört başlık halinde sunacağız:
1- İnfak ve Takva:
2- Sağlanacak Kolaylıklar:
3- Cimrilik ve Akıbeti:
Cömertlik ve Cimrilik:
4- Zorluğu Kolaylaştırmanın Mahiyeti:
1- İnfak ve Takva:
"Artık kim verir ve
sakınırsa" buyruğu hakkında İbn Mesud dedi ki: Bu buyrukla Ebu Bekir (r.a)
kastedilmektedir. genel olarak bütün müfessirler de böyle demişlerdir. Amir b.
Abdullah b. ez-Zübeyr'den şöyle dediği rivayet edilmiştir: Ebu Bekir müslüman
olmaları karşılığında pekçok kocakarı ve kadın azad ederdi. Ebu Kuhafe ona
şöyle dedi: Evladım, keşke (bunların yerine) güçlü, kuvvetli, seni koruyacak,
seninle beraber direnip, yanında yer alacak, yiğit erkekler azad etseydin (daha
iyi olmaz mıydı?) Ebu Bekir dedi ki: Babacığım! Benim belirli bir maksadım
vardır.
İbn Abbas'tan
nakledildiğine göre; Yüce Allah'ın: "Artık kim verir" buyruğu;
karşılıksız olarak infak eder "ve sakınırsa" Yüce Allah'ın yasak
kıldığı şeylerden uzak kalırsa demektir.
"el-Hüsna'yı"
yani yaptığı bağışların Allah tarafından yerine başkalarının verileceğini
"da doğrularsa Biz de ona kolayolanı kolaylaştırırız."
Müslim'in Sahih'inde Ebu
Hureyre'den şöyle dediği rivayet edilmiştir: Resulullah (s.a.v.) buyurdu ki:
"Kulların sabaha eriştiği ve iki meleğin inerek onlardan birisinin:
Allah'ım infak edene, infak ettiğinin yerini tutacak ihsanda bulun; diğerinin:
Allah'ım eli sıkılık edenin de mal varlığını telef et, demedikleri hiçbir gün
yoktur.''
Ebu'd-Derda tarafından
rivayet edilen bir hadise göre, Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Güneşi batan herbir gün mutlaka güneşin her iki tarafına insanlarla
cinler dışında Allah'ın bütün yarattıklarının işitecekleri şekilde yüksek sesle
şöylece seslenen iki melek gönderilir: Allah'ım, infak eden kimseye infak
ettiğinin yerini tutacak şeyler ihsan et, cimrilik edenin malını da telef
et." İşte bu hususta Yüce Allah, Kur'an-ı Kerim'de: "Artık kim verir
ve sakınırsa ... " ayetlerini indirdi.
Tefsir alimleri de şöyle
demişlerdir: "Artık kim" darlık içinde bulunanlara "verir ...
" Katade dedi ki: üzerindeki Allah'ın hakkını verirse demektir. el-Hasen:
Kalbinden tasdik ile samimiyetle verirse. "Ve o el-Hüsna'yı da doğrularsa";
la İlahe illallah'ı tasdik ederse. Bu açıklamayı ed-Dahhak, es-Sülemi ve yine
İbn Abbas yapmıştır. Mücahid, cenneti (tasdik ederse) diye açıklamıştır. Delili
Yüce Allah'ın: "İhsanda bulunanlara el-Hüsna ve daha da fazlası vardır ...
" (Yunus, 26) ayetidir.
Katade de: Yüce Allah'ın
kendisini mükafatlandıracağına dair vaadini tasdik ederse, diye açıklamıştır.
Zeyd b. Eslem namazı, zekatı ve orucu tasdik ederse, el-Hasen verdiklerinin
yerine başkalarının ihsan edileceğini tasdik ederse; diye açıklamıştır ki, bu
sonuncusu Taberi'nin de tercih ettiği açıklamadır. Bu açıklama İbn Abbas'tan da
az önce nakledilmiş idi. Hepsi anlam itibariyle birbirine yakındır. Çünkü hepsi
de cennetin kendisi olan verilecek mükafata raci'dir.
2- Sağlanacak
Kolaylıklar:
"Biz de, ona kolay
olanı kolaylaştırırız." Yani hayrı ve iyilikleri kolaylıkla islesin diye
onu hayrın ve salahın yollarına irşad ederiz.
Zeyd b. Eslem:
"Kolay olan"dan kasıt, cennettir demiştir.
Buhari ve Müslim ile Tirmizi
de Ali (r.a)'dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: Baki'de bir cenaze sebebiyle
bulunuyorduk. Peygamber (s.a.v.) geldi. Oturdu. Biz de onunla birlikte oturduk.
Elinde kendisiyle yeri karıştırdığı bir de sopası vardı. Başını semaya
kaldırıp, şöyle dedi: "Gireceği yeri yazılmadık canlı hiçbir nefis
yoktur." Orada bulunanlar: Ey Allah'ın Rasülü! Biz de hakkımızda yazılmış
olana bel bağlamayalım mı? Çünkü mutlu olacakları tesbit edilmiş olan kimseler
mutluluk için amel edecektir, bedbaht olacakları tesbit edilmiş kimseler de
bedbahtlık için amel edecektir, dediler. Şöyle buyurdu: "Hayır, siz amel
ediniz. Her(kese yapacağı işler) kolaylaştırılmıştır. Mutlu olacaklardan olan
kimselere mutluluğun ameli kolaylaştırılır, bedbaht olacaklardan olanlara da
bedbahtlık ameli kolaylaştırılır. Daha sonra: "Artık kim verir ve
sakınırsa ve o el-Hüsna'yı da doğrularsa Biz de ona kolayolanı kolaylaştırırız.
Amma kim cimrilik eder ve kendisini müstağni görür, o el-Hüsna'yı da yalanlarsa
Biz de ona en zor olanı kolaylaştırırız" buyruklarını okudu. Tirmizi'nin
lafzıyla rivayet bu şekildedir. Tirmizi bu hadis hakkında: Hasen, sahih bir
hadistir, demiştir.
Genç iki delikanlı
Rasülullah (s.a.v.)'a şöyle sordu: Acaba kalemlerin kuruduğu, hakkında
takdirlerin cereyan edip bittiği bir şey uğrunda mı amel ediyoruz, yoksa
yeniden (önceden tesbit edilmemiş) bir şey uğrunda mı? Peygamber şöyle buyurdu:
"Hayır, hakkında kalemlerin kuruduğu ve takdirlerin tesbit edilmiş olduğu
şeyler uğrunda (amel sözkonusudur.)" Gençler: O halde amel ne diye? diye
sordular. Peygamber şöyle buyurdu: "Siz amel ediniz. Çünkü herkese kendisi
için yaratılmış olduğu amel kolaylaştırılır." Bunun üzerine gençler: O
halde artık biz şu andan itibaren gayret gösterip, amel edeceğiz dediler.
3- Cimrilik ve Akıbeti:
"Amma kim cimrilik
eder." Sahib olduğu mal hususunda cimrilik ederek hiçbir hayır harcamada
bulunmazsa" Cimriliğe dair açıklamalar ve dünya hayatındaki sonuçları ile
ilgili bilgiler daha önce Al-i İmran Süresi'nde (180. ayet, 2 başlık ve devamında)
geçmiş bulunmaktadır. Ahirette ise akıbeti bu ayet-i kerimede belirtildiği gibi
cehennem ateşidir.
ed-Dahhak, İbn
Abbas'tan; "Biz de ona en zor olanı kolaylaştırırız" buyruğu hakkında
şöyle dediğini rivayet etmektedir: Ben onun ile Allah'a ve Resülüne iman etmek
arasında engel koyacağım. Yine ed-Dahhak'ın rivayetine göre İbn Abbas şöyle
demiştir: Ayet-i kerime Umeyye b. Halef hakkında inmiştir. İkrime'nin, İbn
Abbas'tan rivayetine göre de; "Amma kim cimrilik eder ve kendisini
müstağni görür" buyruğu hakkında, kim malı ile cimrilik gösterip,
Rabbinden müstağni davranırsa; "o el-Hüsna'yı da" yani hayır yolunda
yaptığı harcamanın yerine başkasının ihsan edileceğini "yalanlarsa ...
"
İbn Ebi Necih
Mücahid'den;"o el-Hüsna'yı" yani cenneti "yalanlarsa" diye
açıkladığını rivayet etmiştir. Yine ondan bir başka senedle gelen riva yete
göre "o el-Hüsna" la İlahe illallah demektir, dediği rivayet
edilmiştir.
"Biz de ona en zor
olanı" yani kötülüğü, şerri "kolaylaştırırız." İbn Mesud'dan
cehennem ateşini (kolaylaştırırız), dediği rivayet edilmiştir. Bir görüşe göre,
Biz ona hayır ve salahın yollarını -onları işlemesi kendisine zor gelecek
şekilde- zorlaştıracağız. Sabah-akşam meleğin "Allah'ım, infak edene
yaptığı infakın yerini tutacak şeyleri ihsan et, cimrilik edenin malını da
telef et" dediğine dair rivayet az önce geçmiş bulunmaktadır ki; bunu da
Ebu'd-Derda rivayet etmiştir.
Cömertlik ve Cimrilik:
İlim adamları dedi ki:
Gerek bu ayet-i kerime ile gerek: "Kendilerine rızık olarak verdiğimizden
de infak edenler ... " (el-Bakara, 3) ayeti, gerek, "Mallarını gece
gündüz, gizli açık infak edenlerin Rabbleri katında mükafatları vardır ...
" (el-Bakara, 274) ayeti ve buna benzer buyruklar ile, cömertliğin ahlakın
üstün değerlerinden birisi olduğunu, buna karşılık cimriliğin en bayağı
huylardan olduğu sabit olmaktadır.
Cömert demek; verilmesi
gerekmeyen yerlerde malını harcayan demek olmadığı gibi cimri de verilmemesi
gereken yerde malını harcamayan kimse demek değildir. Aksine cömert verilmesi
gereken yerde veren, cimri de verilmesi gereken yerde vermekten uzak duran
kimsedir. Verdikleri dolayısıyla ilahi mükafat ve övgüyü hakeden herkes,
cömerttir. Vermediği için yergi ya da cezayı hak eden herkes de cimridir.
Verdikleri dolayısıyla mükafat ya da övgüyü haketmeyen, buna karşılık yerilmesi
gereken bir kimse cömert sayılmaz. Böyle bir kişi yerilen bir savurgan
(müsrif)dir. Bu Yüce Allah'ın şeytanların kardeşlerinden kıldığı ve hacr altına
almalarını gerekli kıldığı savurgan kimselerdendir. Vermediği için herhangi bir
ceza ya da yergiyi haketmeyen buna karşılık övülmeyi hakeden bir kimse ise,
başkalarının mallarını güzel idare ve isabetli görüşleri dolayısı ile çekip
çevirmeye layık olan reşid kimselerdendir.
4- Zorluğu
Kolaylaştırmanın Mahiyeti:
el-Ferra dedi ki: nasıl
olur da Yüce Allah; "Biz de ona, en zor olanı kolaylaştırırız" diye
buyurmuştur? Hiç zorlukta kolaylık olur mu? diyen olursa, ona şöyle cevab
verilir: Bu gibi ifadelerin uygunluğu Yüce Allah'ın: "Onlara çok acıklı
bir azabı müjdele!" (Al-i İmran, 21) buyruğuna benzemektedir. Halbuki
müjde aslında sevinçli ve sevindirici şeyler hakkında sözkonusudur. Eğer bir
bölümü hayır, bir bölümü şer olan iki ayrı ifade birarada kullanılacak olursa,
müjde her ikisi hakkında da kullanılır. Kolaylaştırmak da aslı itibariyle
sevindirici şeyler hakkında sözkonusudur. Bir bölümü hayır, bir bölümü şer iki
ifade birarada kullanılacak olursa, kolaylaştırma her ikisi hakkında da
kullanılır.
el-Ferra dedi ki: Yüce
Allah'ın: "Kolaylaştırırız" buyruğu, ona bunun imkanlarını hazırlarız,
yollarını açarız, demektir. Araplar koyunlar yavruladığı yahut yavrulamaları
yaklaştığı takdirde; (...) derler. Nitekim şair de şöyle demiştir:
"Efendimizdir o ikisi, öyle iddia ederler, halbuki Onların bizlere
efendilik etmeleri koyunlarının (çokça) yavrulamasındandır."
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN