FECR 22 / 23 |
وَجَاء
رَبُّكَ
وَالْمَلَكُ
صَفّاً
صَفّاً {22} وَجِيءَ
يَوْمَئِذٍ بِجَهَنَّمَ
يَوْمَئِذٍ
يَتَذَكَّرُ
الْإِنسَانُ
وَأَنَّى
لَهُ
الذِّكْرَى {23} |
22.
Rabbin gelip, melekler de saf saf dizildiğinde;
23. Ki o
gün, cehennem de getirilmiş olacaktır. İşte o gün insan hatırlayacaktır ama
hatırlamanın ona ne faydası olur!
"Rabbin"
el-Hasen'e göre Rabbinin emri, kazası (hükmü) "gelip ... " Buyruk, bu
manasıyla muzafın hazfedilmesi kabilindendir.
Rabbleri, onlara pek
büyük ayetlerle (belge ve delillerle) geldiğinde ... diye de açıklanmıştır. Bu
Yüce Allah'ın: "Allah'ın ... buluttan gölgeler içerisinde kendilerine
gelivermesinden ... başkasını mı bekliyorlar.'' (el-Bakara, 210) buyruğuna
benzemektedir ki; "gölgeler ile" demektir.
Bir diğer açıklamaya
göre, ayetlerin (belge ve alametlerin) gelişini Yüce Allah kendi gelişi gibi ifade
etmiştir. Bu yolla o ayetlerin şanı yüceltilmek istenmektedir. Hadis-i şerifte
Yüce Allah'ın (söyleyeceği ifade edilen) şu buyrukları da bu kabildendir:
"Ey Adem oğlu! Ben hastalandığım halde sen beni ziyarete gelmedin. Senden
su istediğim halde bana su vermedin. Senden yemek istediğim halde sen bana
yemek vermedin'' "Rabbin gelip" buyruğu şöyle de açıklanmıştır: O
gün, şüpheler ortadan kalkacak ve artık bilgiler kesinlik arzedecektir. Tıpkı
hakkında şüphe edilen herhangi bir şeyin gelmesi esnasında şüphe ve
tereddütlerin ortadan kalkması gibi.
İşaret erbabı da şöyle
demişlerdir: O'nun kudreti ortaya çıkmış, herşeyi istila etmiş olacaktır. Şanı
Yüce Allah'ın kendisi ise bir yerden bir diğer yere geçmek ile
nitelendirilemez. Hem O'nun hakkında mekan ve zaman, O'nun üzerinden zamanın
geçmesi sözkonusu olmadığına göre, bir yerden bir başka yere intikal ve geçiş
onun için nasıl sözkonusu olabilir? Çünkü bir şeyin üzerinden zamanın geçmesi,
vakitlerin geçmesi demektir. Herhangi bir şeyi ele geçiremeyen ise aciz
demektir.
"Melekler de saf
saf dizildiğinde; ki o gün cehennem de getirilmiş olacaktır." buyruğu
hakkında İbn Mesud ve Mukatil şöyle demişlerdir: Herbir dizgini yetmişbin melek
tarafından çekilen, yetmişbin dizgini ve öfkesi ve kabarması görülecek şekilde
cehennem getirilecek ve Arş'ın sol tarafında yerleştirilecektir. Müslim'in
Sahih'inde Abdullah b. Mesud'dan şöyle dediği kaydedilmektedir: Rasülullah
(s.a.v.) buyurdu ki: "O gün, cehennem herbir dizginini çekecek yetmişbin
melek yetmişbin dizgini ile getirilecektir.''
Ebu Said el-Hudri dedi
ki: "O gün cehennem de getirilmiş olacaktır" buyruğu nazil olunca,
Rasülullah (s.a.v.)'ın rengi değişti ve bunun etkileri yüzünde görüldü Öyle ki,
bu hali ashabına da ağır geldi. Daha sonra şöyle buyurdu: Cebrail bana:
"Böyle yapmayın! Yer dağılıp zerreler gibi parça parça edildiğinde ... O
gün cehennem de getirilmiş olacaktır." buyruklarını okuttu Ali (r.a) dedi
ki: Ey Allah'ın Rasülü! Cehennem nasıl getirilecektir? diye sordu. Şöyle
buyurdu: "Cehennem yetmişbin dizgin ile çekilerek getirilecektir. Herbir
dizgini yetmişbin melek çekecektir. Fakat dizginlerden öyle bir kurtulmak
isteyecek ki, eğer bırakılacak olursa orada bulunan herkesi yakacaktır. Sonra
benim önüme gelerek: "Benim seninle ne ilgim olabilir ki, ey Muhammed?
Şüphesiz Allah senin etini bana haram kılmıştır." diyecek. Artık: Nefsim
nefsim demedik hiçbir kimse kalmayacak. Ancak Muhammed (s.a.v.) bundan müstesna
olacaktır. O Rabbim, ümmetim ümmetim, diyecektir." "İşte o gün insan
hatırlayacaktır." Öğüt alacak, tevbe edecektir.
Kasıt kafir yahut bütün
gayreti dünyaya yönelik olan kimselerdir.
"Ama hatırlamanın
ona ne faydası olur!" O dünyada iken kusurlu hareket ettiğine göre öğüt
almak, tevbe etmek nerede?
Öğüt alıp, hatırlamanın
ona faydası nereden dokunacaktır, diye de açıklanmıştır. O halde muzafın
hazfedildiğinin takdir edilmesi kaçınılmazdır. Aksi takdirde; "O gün insan
hatırlayacaktır" buyruğu ile "hatırlamanın ona ne faydası olur"
buyruğu arasında bir çelişki sözkonusu olur. Bu açıklamayı ez-Zemahşeri
yapmıştır.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN