FECR 17 / 20 |
كَلَّا بَل
لَّا
تُكْرِمُونَ
الْيَتِيمَ {17} وَلَا
تَحَاضُّونَ
عَلَى
طَعَامِ الْمِسْكِينِ
{18} وَتَأْكُلُونَ
التُّرَاثَ
أَكْلاً لَّمّاً
{19} وَتُحِبُّونَ
الْمَالَ
حُبّاً
جَمّاً {20} |
17.
Hayır! Bilakis siz yetime ikramda bulunmazsınız.
18.
Yoksula yedirmek için de birbirinizi teşvik etmezsiniz.
19.
Mirası da helal, haram demeden alabildiğine yersiniz.
20. Malı
da, ondaki hiçbir hakka riayet etmeksizin, pek çok seversiniz.
"Hayır" lafzı
bir reddir. Yani durum zannedildiği gibi değildir.
Zengin üstün ve şerefli
olduğundan dolayı zengin, fakir alçak ve değersiz olduğundan dolayı fakir değildir.
Aksine fakirlik ve zenginlik Benim takdirim ve hükmümün bir gereğidir.
el-Ferra dedi ki:
"Hayır" buyruğu burada, kulun böyle olmaması gerekir. Aksine Yüce
Allah'a zenginlik ve fakirlik dolayısıyla hamdedilmelidir, anlamındadır.
Hadis-i şerifte şöyle buyurulmuştur: "Aziz ve celil olan Allah, buyuruyor
ki: Hayır, Ben şeref ve üstünlük verdiğim kimseye dünyalığın çokluğu ile şeref
ve üstünlük vermem. Değersiz kılıp, alçalttığım kimseyi de dünyalığın azlığı
ile alçaltmış olmam. Ben üstün ve şerefli kıldığım kimseyi, Bana itaat ile
üstün ve şerefli kılarım, alçaltıp değersiz kıldığım kimseyi de Bana masiyet
ile al çal tır ve değersiz kılarım."
"Bilakis siz yetime
ikramda bulunmazsınız" buyruğu ile uygulayageldikleri yetime miras
vermemek, büyür de mallarını alırlar korkusuyla, israf yoluyla ve tez elden
mallarını yemek, şeklindeki uygulamalarına bu buyruk ile haber verilmektedir.
"ikramda
bulunmazsınız" anlamındaki buyruğu Amr ve Yakub: "Bulunmazlar"
şeklinde, "teşvik etmezsiniz" anlamındaki buyruğu: "Teşvik
etmezler" diye, "yersiniz" anlamındaki buyruğu;
"Yerler" diye, "seversiniz" anlamındaki buyruğu:
"Severler" diye "ye" ile okumuşlardIr. Çünkü bundan önce
"insan"dan sözedilmiş idi. Maksat da insan cinsidir. O bakımdan ondan
çoğullafzı ile söz edilmiştir.
Diğerleri ise her dört
yerde de karşıdaki muhataba hitab olmak üzere "te"li olarak
(bulunmazsInIz, etmezsiniz ... gibi) okumuşlardır. Yüce Allah, bunu onlara azar
ve başlarına kakmak maksadıyla böyle buyurmuş gibidir. -Belirttiğimiz gibi-
yetime ikramda bulunmayı terketmeleri, ona hakkını vermemeleri ve malını
yemeleriyle (onları azarlamaktadır).
Mukatil dedi ki: Bu
buyruk, Kudame b. Maz'un hakkında inmişti. O Umeyye b. Halef'in himayesinde bir
yetim idi.
"Yoksula yedirmek
için de birbirinizi teşvik etmezsiniz." Yani onlar yanlarına gelen bir
yoksula yemek yedirmek için aile halklarına, hanımlarına, çocuklarına emir
vermezler.
Küfeliler bu buyruğu
"te" ve "ha" harflerini üstün ve "elif" ile:
"Birbirinizi teşvik etmezsiniz" diye okumuşlardır ki, onlar
birbirlerini teşvik etmezler anlamını taşIr. Aslı; (...) şeklinde olup,
ifadenin delaleti dolayısıyla iki "te"den birisi hazfedilmiştir. Ebu
Ubeyd'in tercih ettiği okuyuş budur.
İbrahim'den ve
eş-Şeyzeri'den, onların el-Kisai ve es-Sülemı'den rivayetlerine göre
"te" harfini ötreli olarak; (...) diye okumuşlardır. Bu ise
"teşvik etmek" anlamındaki; (...) fiilinden (...) vezninde bir
kullanımdır.
"Mirası"
yetimlerin mirasını "da helal haram demeden, alabildiğine"
esSüddi'nin açıklamasına göre en ileri derecede olabildiğince
"yersiniz."
"Miras"
lafzının aslı; (...) olup, "Miras aldım" fiilinden gelmektedir.
"Vav" harfi yerine "te"yi kullanmışlardır.
Nitekim; (...)
kelimeleri ile benzerlerinde de böyle kullanılmıştır. Daha önceden geçmiş bulunmaktadır.
Denildiğine göre;
"Alabildiğine" buyruğunun, topluca, hep birlikte anlamında olduğu
söylenmiştir. Bu da Arapların: "Yemeği toptan, hep birlikte yedim"
tabirlerinden alınmıştır. Bu açıklamayı el-Hasen ve Ebu Ubeyde yapmıştır.
Arapçada: (...)'in asıl anlamı, "toplayıp, bir araya getirmek"tir.
"O şeyi topladım, toplarım" denilir. "Allah onun
dağınıklıklarını toplayıp, bir araya getirsin" duası da buradan
gelmektedir. en-Nabiğa şöyle demiştir: "Eğer sen dağınıklıklarını bir
araya getirmeyecek olursan (kusurlu arkadaşlarını bağışlamazsan) Kendine hiçbir
kimseyi kardeş bırakmazsın; ey yiğitlerin en güzel edeblisi!"
"Senin evin
insanları toplayıp, bir araya getirir, onları barındırır" anlamındaki tabirler
de buradan gelmektedir. el-Mirnak et-Tai, Alkame b. Seyf'i överken şöyle
demektedir: "Elbette o çocuğun sevgisi gibi severdi beni. Ve şanlı,
şerefli kimseye zifafa gönderilen gelin gibi benim dağınıklıklarımı toplar,
biraraya getirirdi."
el-Leys dedi ki:
"Güçlü, kuvvetli topluluk" demektir. "Sağlam taş" tabiri
ile: "Güçlü, kuvvetli askeri birlik" tabirleri de buradan
gelmektedir. Yemek yiyen bir kimse tiridi biraraya getirip, toplar ve onu
lokmalar halinde topladıktan sonra onu yer. Mücahid dedi ki: (Buyruk) onu lokma
lokma yer, demektir. el-Hasen dedi ki: Hem kendi payını, hem de başkasının
payını yer demektir. el-Hutay'a dedi ki: "Eğer bu arkasından sahibine
yergi getirecek (yemek için) bir toplanma ise Rahman (olan Allah), o yemek
çiğneyen dişleri (yiyenleri) kutsamasın."
Buyruk, onlar hem kendi
paylarını, hem de başkalarının paylarını birarada yerler demektir.
İbn Zeyd dedi ki: Kişi
kendi malını yediğinde başkasının malını da toplayıp, onu da yer ve bu helal
mıdır, yoksa haram mıdır, diye hiç düşünmez? Müşrikler hiçbir zaman kadınlara
ve çocuklara miras vermezler, onların miraslarını kendilerininki ile, onlara
kalanı kendi mallarıyla birlikte yerlerdi.
Şöyle de açıklanmıştır:
Ölenin zulüm ile toplayıp, biraraya getirdiği malları bilerek yerler ve haram
ile helali birbirine katarlardı.
Malı kolay bir şekilde
ele geçirip, bu yolda alnı terlemediği için israf ve savurganlıkla o malı
harcayan, ondan alabildiğine savurganlıkla yiyen, canının çektiği yiyecekleri,
içecekleri, meyveleri -çalışmayan mirasyedilerin yaptığı gibi- yiyip, tüketen
mirasçıların bu buyruk ile yerilmiş olması da mümkündür.
"Malı da, ondaki
hiçbir hakka riayet etmeksizin" helaliyle, haramıyla "pek çok"
alabildiğine "seversiniz."
" ... Çok"
demektir. "O şey çok oldu, çoğaldı, çoğalır" denilir. Bu durumda olan
hakkında; (...) ile (...) denilir. "Su havuzda toplandı" ifadesi de
buradan gelmektedir. Şair de şöyle demiştir: "Allah'ım, mağfiret
buyurursan -eğer- çokça bağışlarsın. Sana karşı çokça günah işlememiş hangi
kulun vardır ki?"
" ... Suyun
toplandığı yer" demektir. "Suyu bol kuyu" demektir. (Cim harfi)
ötreli olarak; (...) mastardır. Kuyudaki su çekildikten sonra çoğalıp, biraraya
toplandığı vakit: "Su bü'ikti, arttı, birikir, artar" denilir.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN