ĞAŞİYE 18 / 20 |
وَإِلَى
السَّمَاء
كَيْفَ رُفِعَتْ
{18} وَإِلَى
الْجِبَالِ
كَيْفَ
نُصِبَتْ {19}
وَإِلَى
الْأَرْضِ
كَيْفَ سُطِحَتْ
{20} |
18.
Göğün nasıl yükseltildiğine,
19.
Dağların nasıl dikildiklerine,
20. Ve
yerin nasıl yayılıp, döşendiğine?
"Göğün nasıl"
yerden direksiz olarak "yükseltildiğine"; ona hiçbir şeyin erişemeyeceği
kadar yükseltildiğine, diye de açıklanmıştır.
"Dağların"
yıkılıp, yok olmayacak şekilde yerin üzerinde "nasıl
dikildiklerine.''"
Şöyle ki; yer yayılıp
döşendiğinde çalkalandı, Yüce Allah, dağlarla orayı sağlamlaştırdı. Nitekim
şöyle buyurmaktadır: "Ve yer onları çalkalamasın diye onda sağlamlaştırıcı
kazıklar yarattık." (el-Enbiya, 31)
"Ve yerin nasıl
yayılıp döşendiğine" Yayılıp, uzatıldığına. Enes dedi ki: Ali (r.a)'ın
arkasında namaz kıldım. o: "Nasıl yarattığıma"
"Yükselttiğime"; "Diktiğime" ve "Yayıp
döşediğime" diye "te" harflerini ötreli olarak zamiri Yüce
Allah'a izafe ederek okudu. Muhammed b. es-Semeyka' ve Ebu'l-Aliye de böyle
okurdu. Bu okuyuşda meful mahzuf olmakla birlikte anlamı (...): On(lar)ı ...
yarattığıma" şeklindedir. Diğerleri de bu şekilde açıklanır.
el-Hasen, Ebu Hayve ve
Ebu Reca' "yayılıp döşendiğine" anlamındaki lafzı "tı"
harfini şeddeli, "te" harfini de sakin olarak; (...) diye
okumuşlardır. Çoğunluk da böyle okumuş olmakla birlikte, ancak onlar
"tı" harfini şeddes iz okumuşlardır.
Yüce Allah, öncelikle
deveyi sözkonusu etti. Başkasını da öncelikle sözkonusu etseydi yine değişen
bir şeyolmazdı.
el-Kuşeyri dedi ki: Bu
böyle bir dizilişte bir çeşit hikmetin aranacağı türden anlatımlardan değildir.
Şöyle de denilmiştir:
Deve Araplar açısından insanlara en yakın olan varlıktır. Çünkü deve, onların
nezdinde çoktur ve onlar insanlar arasında develeri en iyi tanıyanlardır. Aynı
şekilde develerin faydaları diğer hayvanların faydalarından daha fazladır. Develerin
eti yenir, sütleri içilir, onlara hem yük vurulur, hem sırtlarına binilir.
üzerlerinde oldukça uzak mesafeler katedilir. Susuzluğa karşı dayanıklıdırlar,
çok az yem isterler, çokça yük taşırlar. Arapların mallarının çoğunluğunu da
develer teşkil etmektedir. Develer sırtında, insanlardan uzaklarda tek
başlarına yol alır giderlerdi. Bu durumda olan kimselerin, elbette yanlarında
bulunanlar üzerinde düşünmeleri tabiidir. O önce bindiği hayvana bakar, sonra
gözünü semaya uzatır, sonra yere bakar. O bakımdan onlara da bu yaratıklar
üzerinde dikkatle düşünmeleri emrolundu. İşte bunlar dilediğini yaratan ve
herşeye güç yetiren mutlak yaratıcının, eşsiz sanatkarın varlığının en açık bir
delilidir.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN