ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

ĞAŞİYE

21

/

26

 

فَذَكِّرْ إِنَّمَا أَنتَ مُذَكِّرٌ {21} لَّسْتَ عَلَيْهِم بِمُصَيْطِرٍ {22}

 إِلَّا مَن تَوَلَّى وَكَفَرَ {23} فَيُعَذِّبُهُ اللَّهُ الْعَذَابَ الْأَكْبَرَ {24}

 إِنَّ إِلَيْنَا إِيَابَهُمْ {25} ثُمَّ إِنَّ عَلَيْنَا حِسَابَهُمْ {26}

 

21. Artık sen hatırlat! Sen ancak bir hatırlatıcısın.

22. üzerlerine musallat olan bir zorba değilsin.

23. Fakat kim yüz çevirip, inkar ederse,

24. Allah, onu en büyük azab ile azablandırır.

25. Şüphe yok ki dönüşleri yalnız Bizedir.

26. Sonra da hesaplarını görmek de şüphesiz yalnız Bize aittir.

 

"Artık" ey Muhammed "sen" onlara "hatırlat" öğüt ver ve korkut! "Sen ancak bir hatırlatıcısın." Bir öğüt verensin. "üzerlerine musallat olan bir zorba değilsin." Yani onlara musallat kılınmış birisi değilsin ki, onları öldüresin. Daha sonra bu ayet-i kerimeyi kılıç ayeti (cihadı emreden ayet) neshetmiştir.

 

Harun el-A'ver, "bir zorba" anlamındaki lafzı "tı" harfini üstün olarak; (...) diye okumuştur. "Egemen olanlar" (et-Tur, 37) buyruğunda da böyle okumuştur. Bu Temimlilerin söyleyişidir.

 

es-Sıhah'ta şöyle denilmektedir: "(...) ile (...): Bir şey üzerinde onu kontrol etmek, durumlarını görüp gözetlemek, amelini yazmak üzere musallat olan" demektir. Bunun asıl kökü "Satır"dan gelmektedir. Çünkü satırın ihtiva ettiği anlamlardan birisi de belirli bir sınırı aşmamasıdır. Buna göre kitab da "satır satır yazılmış" (anlamında): (...)'dir. Bu işi yapan kimse: (...) ile (...) anılır. "Bizim üzerimizde egemen oldun, musallat oldun" denilir. Yüce Allah da: "üzerlerine musallat olan bir zorba değilsin" diye buyurmaktadır. "Onu yere yıktı" anlamındadır.

 

"Fakat kim yüz çevirip, inkar ederse" buyruğu munkati' bir istisna olup; ama verilen öğüt ve yapılan hatırlatmalardan yüz çevirenlere gelince .. , demektir.

 

"Allah, onu en büyük azab ile azablandırır." Bu da azabı sürekli olan cehennemdir. Yüce Allah'ın: "En büyük" diye buyurması onların dünya hayatında iken açlık, kıtlık, esir edilmek ve öldürülmekle azab edilmiş olmalarından dolayıdır. Bu tevilin (yorumun) delili İbn Mesud'un: "Fakat kim yüz çevirip inkar ederse, şüphesiz ki Allah onu azablandıracaktır" şeklindeki okuyuşudur.

 

Bu istisnanın muttasıl olduğu da söylenmiştir. Yani, sen yüz çevirip, inkar eden kimseler dışındakilere musallat değilsin. Bunlara ise cihad ile musallat kılınmışsın. Bundan sonra da Allah onu en büyük azab ile azaplandıracaktır. Bu takdire göre ayet-i kerimede nesh sözkonusu değildir.

 

Rivayet edildiği ne göre, Ali (r.a)'a irtidad etmiş bir adam getirildi. üç gün süreyle tevbe etmesini istedi, fakat tekrar İslama dönmedi. Onun boynunu vurdu ve: "Fakat kim yüz çevirip inkar ederse" ayetini okudu. (Bu durumda Ali (r.a) da istisnanın muttasıl olduğunu ifade etmiş olmaktadır.)

 

İbn Abbas ve Katade (istisna edatını) şeddesiz olarak başlangıç ve uyarı edatı olmak üzere; "Dikkat edin ... " diye okumuşlardır. İmruu'l-Kays'ın şu mısraında olduğu gibi: "Evet, dikkat et senin onlardan (muradım aldığın) nice güzel günlerin geçmiştir."

 

Bu açıklamaya göre buradaki: "Kim" lafzı şart içindir. Cevabı ise "Allah onu ... azablandırır" buyruğudur. "Fe"den sonraki mübteda ise gizlidir. ifade: "Allah onu azaplandırır" takdirindedir.  Çünkü eğer "fe"den sonra gelen fiil ile cevab verilmek istenmiş olsaydı o takdirde; "Ancak yüz çevirip kafir olanı Allah azaplandırır" şeklinde gelmesi gerekirdi.

"Şüphe yok ki" ölümden sonra "dönüşleri bizedir."

 

"Döndü, döner" denilir. Ubeyd şöyle demiştir: "Her ayrılan mutlaka geri döner. Fakat ölüm ile ayrılan asla geri dönmez."

 

Ebu Cafer, "dönüşleri" anlamındaki lafzı şeddeli olarak (...) diye okumuştur. Ebu Hatim ise; Şeddeli okuyuş caiz değildir Eğer böyle bir okuyuş caiz olsaydı, aynı şeyin: (...); Siyam (oruç) ile "Kıyam" lafızlarında da caiz olmalıydı.

 

Aynı anlamda iki ayrı söyleyiş oldukları da söylenmiştir

 

ez-Zemahşeri dedi ki; Ebu Cafer el-Medeni "dönüşleri" anlamındaki lafzı ("ye" harfi) şeddeli olarak okumuştur. Bunun açıklaması ise "fial" vezninde; (...)'in mastarı olmasıdır Bunun (...)'den geldiği de söylenmiştir yahutta onun aslı "fi'al" vezninde: (...) şeklinde; (...)'den gelmesi de sözkonusu olabilir Diğer taraftan; (...)'in "divvan" lafzının "divan" diye kullanılmasına benzer, diye de açıklanmıştır Daha sonra "seyyid" ve benzeri kelimelerin aslına yapılan uygulama, bu kelimeye de yapılmıştır.

 

Ğaşiye Süresi burada sona ermektedir. Allah'a hamd olsun).

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

89-FECR سورة الفجر

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR