TARIK 11 / 16 |
وَالسَّمَاء
ذَاتِ
الرَّجْعِ {11} وَالْأَرْضِ
ذَاتِ
الصَّدْعِ {12}
إِنَّهُ لَقَوْلٌ
فَصْلٌ {13} وَمَا
هُوَ
بِالْهَزْلِ
{14} إِنَّهُمْ يَكِيدُونَ
كَيْداً {15}
وَأَكِيدُ
كَيْداً {16} |
11.
Andolsun, dönüşlü olan semaya.
12.
Yarılan yere ki;
13.
Şüphesiz o, kesinlikle ayırdedici bir sözdür.
14. O,
bir şaka değildir.
15.
Gerçekten onlar oldukça hile yapıyorlar.
16. Ben
de bir hile yaparım.
"Andolsun dönüşlü
olan" yani yağmuru olan "semaya." Çünkü her yıl semadan ardı
arkasına yağmur yağar. Genel olarak müfessirler böyle demişlerdir. Dilciler de
(...): Dönüş" yağmur demektir, demişler ve suya benzettiği bir kılıcı
nitelendiren el-Mütenahhil'in şu beyitini zikretmişlerdir: "Su gibi
beyazdır o, içerilere kadar işler Kalabalıklar arasında (birisinin vücuduna)
battı mı o yapayalnız kalır (görülmez olur.)"
el-Halil dedi ki:
"Bizzat yağmur" demektir. Aynı zamanda bahar bitkisi anlamına da
gelir.
"Dönüşlü",
faydalı anlamındadır diye de açıklanmıştır. Yağmura; "Dönüş"
denildiği gibi, bazan: "Dönüş" de denilebilir. Şair şöyle demiştir:
"O tepesine ancak bulutun sığındığı ve ancak yuvalarına dönen arılarla,
Yağmur damlalarının düştüğü, çok yüksek bir kale (gibi)dir."
Abdurrahman b. Zeyd dedi
ki: Güneş, ay ve yıldızlar, semada (yerlerine) dönerler. Bir taraftan doğar,
diğerinden batarlar.
Melekli (sema) diye de
açıklanmıştır. Çünkü onlar, kulların amelleri ile birlikte oraya geri dönerler.
Bu bir kasemdir.
"Yarılan yere
ki", buyruğu da bir başka kasemdir. Bitki, ağaç, meyve ve ırmakları dışarı
çıkartarak yarılır. Bunun bir benzeri Yüce Allah'ın: "Sonra da yeri gereği
gibi yararız" (Abese, 26) ayetidir.
(Abese Süresi'ndeki) bu
ayette yer alan "Yarılan" lafzı "yarmak" anlamındadır.
Çünkü bitki de yeri yararak çıkar ve yer o dışarı çıkınca yarılır. Sanki
bitkisi olan yere (andolsun) buyurulmuş gibidir. Çünkü bitki yeri yararakçıkar.
Mücahid de şöyle
demiştir: Yürüyenlerin yardıkları yolları bulunan yer, demektir. Ekinli olan
yer, diye de açıklanmıştır. Çünkü ekin için çift sürülürken yer yarılır.
Ölüleri olan, diye de açıklanmıştır. Çünkü ölümden sonra dirilmeleri ve mahşere
gelmeleri için yer, onların üzerinden yarılacaktır.
"Şüphesiz o
kesinlikle ayırdedici bir sözdür." İşte yemin bu husus hakkındadır. Yani
şüphesiz ki Kur'an, hak ile batılı birbirinden ayırdeder. Bu kitabın baş
taraflarında el-Haris'in, Ali (r.a.)'den rivayet ettiği şu hadis de geçmiş
bulunmaktadır: Resulullah (s.a.v.)'i şöyle buyururken dinledim: "Bu öyle
bir kitabtır ki, onda sizden öncekilerin haberi, sizden sonrakilerin hükmü
vardır. O ayırdedici bir sözdür. O bir şaka değildir. Herhangi bir zorba
(zorbalık ederek) onu terkedecek olursa, Allah onun belini kırar. Kim hidayeti ondan
başka bir yerde arayacak olursa, Allah onu saptırır."
"Ayırdedici
söz"den kastın daha önce bu sürede geçmiş bulunan: "Şüphe yok ki O,
onu döndürmeye elbette güç yetirendir. O günde gizlilikler açığa
çıkartılır" (8-9. ayetler) buyruğundaki tehdit olduğu da söylenmiştir.
"O" Kur'an-ı
Kerim "bir şaka" batıl ve oyuncak "değildir."
"Rezl: Şaka"
ciddiyetin zıttıdır. "Şaka yaptı, yapar" denilir. Şair el-Kumeyt
şöyle demiştir: "Hergünde bize karşı ciddi davranılır, biz ise şaka ile
geçiştiriyoruz."
"Gerçekten
onlar" Allah'ın düşmanları "oldukça hile yapıyorlar." Muhammed
(s.a.v.)'e ve ashabına hile ve tuzaklar kuruyorlar.
"Ben de bir hile
yaparım." Yani onların hile ve tuzak kurmalarının karşılığı olan ceza ile
onları cezalandırırım.
Bedir günü, onların
öldürülmeleri ve kimilerinin esir alınmaları şeklindeki musibetin kastedildiği
söylenmiştir. Bir görüşe göre de "Allah'ın hilesi" onların
bilmedikleri bir yerden derece derece azaba yakınlaştırılmaları demektir. Bu
anlamdaki açıklamalar Yüce Allah'ın: "Asıl, Allah onlarla alay eder."
(el-Bakara, 15) buyruğu açıklanırken Bakara Süresi'nin baştaraflarında yeteri
kadarıyla geçmiş bulunmaktadır.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN