TARIK 5 / 8 |
فَلْيَنظُرِ
الْإِنسَانُ
مِمَّ
خُلِقَ {5} خُلِقَ
مِن مَّاء دَافِقٍ
{6} يَخْرُجُ
مِن بَيْنِ
الصُّلْبِ
وَالتَّرَائِبِ
{7} إِنَّهُ
عَلَى
رَجْعِهِ
لَقَادِرٌ {8} |
5. O
halde, insan neden yaratılmış olduğuna bir bakıversin.
6. O,
atılıp, dökülen bir sudan yaratılmıştır.
7. O su,
omurga ile göğüs kemikleri arasından çıkar.
8. Şüphe
yok ki O, onu döndürmeye elbette güç yetirendir.
"O halde,
insan" Ademoğlu "neden yaratılmış olduğuna bir bakıversin."
Bu buyruğun bundan
önceki buyruklarla ilişkisi şudur. İnsana önce ilkin ne olduğuna ve lakin hangi
kanunlara tabi olarak yaratıldığına bakması tavsiye edilmektedir. Böylece onu
yaratanın, kendisini yeniden yaratıp amellerinin karşılığını vermeye kadir
olduğunu bilsin, bunun sonucunda da yeniden yaratılacağı ve amellerinin
karşılığını göreceği gün için çalışsın. Kendisini korumakla görevli olan
meleklere ancak nihayetinde kendisini sevindirecek şeyleri yazdırsın.
"Neden
yaratılmış" lafzı bir sorudur. "Hangi şeyden yaratılmış"
demektir. Daha sonra Yüce Allah: "O atılıp, dökülen bir sudan
yaratılmıştır" diye buyurmaktadır ki, bu da sorunun cevabıdır.
"Atılıp, dökülen su" da menidir.
"Suyun
dökülmesi" demektir. "Suyu döktüm, dökerim" denilir. Bu durumda
olan suya; "Dökülen su" denilir ki; (kipi ism-i fail olmakla birlikte
ism-i meful olan): "Dökülen" anlamındadır. Nitekim "gizlenen
sır" anlamında: "Gizli sır" demeleri de bu kabildendir. Zira bu
tabir meçhul fiil olarak "Su döküldü" ifadesinden gelmektedir. Buna
karşılık -aynı anlamda- (...) denilmez. Diğer taraftan: "Allah onun canını
alsın" denilerek bir kimse hakkında ölmesi için beddua edilebilir.
el-Ferra ve el-Ahfeş:
"Atılıp, dökülen bir sudan" rahime dökülen demektir, diye
açıklamışlardır. ez-Zeccac ise: Dökülme özelliği olan sudan, diye açıklamıştır.
Zırhlı, oklu ve atlı kişi anlamında; (...) denilir. Bu aynı zamanda Sibeveyh'in
de görüşüdür. O halde: "İleri derecedeki gücü ile atılan" demektir.
Burada erkeğin ve
kadının suyu olmak üzere her iki suyu da kastetmiştir. Çünkü insan bu ikisinden
yaratılmıştır, fakat her ikisi birbirine karıştığından ötürü Yüce Allah,
onların ikisini de tek bir su kılmıştır.
İkrime'nin İbn Abbas'tan
rivayetine göre o, "atılıp, dökülen" lafzını Cıvık ve yapışkan diye
açıklamıştır.
"O su, omurga"
yani sırt "ile göğüs kemikleri arasından çıkar."
"Omurga" lafzı
dört şekilde kullanılır. (...) ile (...) şekillerinin her ikisi de kıraatte
okunmuştur. üçüncü şekil "lam" harfi üstün olarak; (...) şeklinde,
dördüncüsü ise "kaaleb" vezninde; (...) şeklindedir. elAbbas'ın şu
mısraında da bu şekilde kullanılmıştır: "Sen bir omurgadan (sulb'den)
rahime taşınıyordun."
"Göğüs
kemikleri" anlamındaki; (...)'in tekili (...) şeklinde gelir. Bu da göğüse
gerdanlık takılan yeri ifade eder. Şair şöyle demiştir: "Zayıf ve
göbeksiz, beyaz tenli, göbeği sarkmamış, Gerdanlığı ise ayna gibi parlak ve
düzdür."
"Omurga" ile
erkekten, gelen, "göğüs kemikleri" ile de kadından gelen kast
edilmiştir. İbn Abbas dedi ki: "Göğüs kemikleri" gerdanlığın yeridir.
Yine ondan, memeleri arasındaki yerdir, dediği nakledilmiştir. İkrime de böyle
demiştir. Yine ondan rivayet edildiğine göre "kadının teraibi"
(mealde; göğüs kemikleri) elleri, ayakları ve gözleridir. ed-Dahhak da böyle
demiştir. Said b. Cübeyr: Gerdandır, demiştir. Mücahid omuzlar ile göğüs
arasındaki yerdir demiştir. Yine ondan göğüstür, diye açıkladığı rivayet
edildiği gibi köprücük kemikleri olduğunu söylediği de nakledilmiştir.
İbn Cübeyr'in İbn
Abbas'tan naklettiğine göre "göğüs kemikleri" bu taraftan dört
kaburga kemiğidir demiştir. ez-Zeccac'ın naklettiğine göre, göğüs kemikleri
göğsün sağ tarafından dört kaburga kemiği, sol tarafından da dört kaburga
kemiğidir. Mamer b. Ebi Habibe el-Medeni de şöyle demiştir:
"Göğüs
kemikleri" kalbin özüdür, çocuk da ondan meydana gelir. Arapça'da meşhur
olan ise, bunların göğüs kemikleri ile göğsün boğaza yakın kemikleri olduğudur.
Dureyd b. es-Simme şöyle demiştir: "Eğer geri döner kaçarsanız, peşinize
takılır sizlerin sırtına bineriz Şayet üzerimize gelirseniz, bu sefer
göğüslerinize bineriz."
Bir başka şair de şöyle
demiştir: "Sanki gerdanından görünen göğüs kemikleri bir elde bulunan ve
uzun süre yanıp sönmeyen Arabistan kirazı ağacından alevalev parlayan kor
ateşmiş gibi göründü."
Bir başka şair de şöyle
demektedir: "Ve zaferan göğüs kemikleri üzerindedir, Gerdanı ve göğsünün
üst tarafı onunla dolup taşmıştır."
İkrime'den "göğüs
kemikleri"nin göğüs olduğunu söylediği nakledilmiş. Sonra da şu mısraı
zikretmiştir: "Onun göğüs (kemik)leri üzerinde inciden dizilmiş bir
gerdanlık vardır."
Zu'r-Rimme de şöyle
demiştir: "Hür göğüsler üzerinden gömleklerini yırttılar."
Burada (mısranın ilk
kelimesi) "hı" harfi ile: (...) diye de rivayet edilir ki; bu da
"attılar" anlamındadır.
es-Sıhah'ta: (...) lafzı
(...)'in tekili olup bu da köprücük kemiği ile göğüs arasında bulunan göğüs
kemikleridir, denilmektedir.
Şair şöyle demiştir:
"İki memesi göğüs kemikleri üzerine yükseldi."
el-Musakkib el-Abdi de
şöyle demiştir: "Ve göğüs kemiği üzerinde parıldayan altın, Kırışıklığı
bulunmayan fildişi rengi gibi."
el-Cevheri'den başkaları
da şöyle demiştir: Erkek için: (...), kadın için "meme" gibidir.
el-Asmai: Memenin yuvasıdır demiştir. İbnu's-Sikkit: Memenin etrafında bulunan
ettir, diye açıklamıştır. İlk harfini ötreli söylersek hemzeli kullanırız,
üstün söylersek hemzesiz kullanırız.
Tefsir'de şöyle
denilmektedir: Erkeğin omurgasından çıkan sudan kemikler ve sinirler yaratılır.
Kadının göğüs kemikleri arasından çıkan sudan da et ve kan yaratılır. Bu
açıklamayı el-A'meş yapmıştır. Daha önce bu Al-i İmran süresinin baş
taraflarında (6 ayet, 1. başlıkta) Peygamber efendimize merfü' bir rivayet
olarak da geçmiş bulunmaktadır. Yüce Allah'a hamdolsun. el-Hucurat Süresi'nde
de: "Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık"
(el-Hucurat, 13) diye buyurulmaktadır. (Bu hususa dair açıklamalar) önceden
(el-Hucurat, 13. ayet, 5. başlıkta) geçmiş bulunmaktadır.
Denildiğine göre; erkeğin
suyu beyinden iner, sonra hayalarda bir araya gelir. Bu Yüce Allah'ın:
"Omurga ... arasından çıkar" buyruğu ile çelişmemektedir. Çünkü eğer
beyinden iniyorsa elbette omurga ile göğüs kemikleri arasından geçer.
Katade dedi ki Yani (o
su) erkeğin omurgasından ve kadının göğüs kemiklerinden çıkar.
el-Ferra'dan
nakledildiğine göre; arapIardan bu kabilden ifadeler nakl edilir. Buna göre;
"omurga ... arasından" lafzı "omurgadan" demek olur.
el-Hasen dedi ki: Yani o
su, erkeğin omurgasından ve yine erkeğin göğüs kemiklerinden, kadının da
omurgasından ve yine kadının göğüs kemiklerinden çıkar. Diğer taraftan biz şunu
biliyoruz ki; nutfe bedenin bütün cüzlerindendir. Bundan dolayı kişi anne
babasına çokça benzer. Meninin çıkışından dolayı, bedenin tümünün yıkanmasındaki
hikmet de işte budur. Aynı şekilde çokça cima' eden bir kimse sırtında ve
omurgasında ağırlar bulur. Bunun sebebi ise, daha önce onun sulbünde bulunan
suyun boşalmasından başka bir şey değildir.
İsmail, Mekkelilerden
"omurga" anlamındaki lafzı "lam" harfini ötreli olarak;
(...) diye okuduklarını rivayet etmiştir. Bu okuyuş aynı şekilde İsa
es-Sakafi'den de rivayet edilmiştir. el-Mehdevi bunu nakletmiş olup şöyle
demiştir: Meninin erkeğin omurgası ile göğüs kemiklerinden çıktığını kabul
edenlere göre "çıkar" lafzındaki zamir suya racidir. Erkeğin omurgası
ile kadının göğüs kemikleri arasında çıktığını kabul edenlere göre ise, zamir
insana ait olur.
Bu kelime
"sad" ve "lam" harfleri üstün olarak; (...) diye de
okunmuştur. Bu lafzın (önceden geçtiği üzere); (...) şeklinde dört ayrı
söyleyişi vardır. el-Accac dedi ki: "Yüklü bulut gibi bir omurgadan ...
"
Peygamber (s.a.v.)'ın
öğülmesi sadedinde de şöyle denilmiştir: "Bir sulbden (omurgadan) rahime
taşınırdın."
Bu husustaki beyitler
meşhur olup bilinmektedir.
"Şüphe yok ki;
O", yani şanı Yüce Allah "onu döndürmeye" yani suyu geldiği yere
geri çevil'meye "elbette güç yetirendir." Mücahid ve ed-Dahhak böyle
açıklamıştır. Yine onlardan gelen rivayete göre anlam şudur: O suyu tekrar omurgaya
geri çevirmeye güç yetirendir. İkrime de böyle açıklamıştır.
Yine ed-Dahhak'tan
anlamın şöyle olduğu rivayet edilmiştir: O insanı önceden olduğu gibi tekrar
suya döndürmeye güç yetirendir.
Ondan gelen bir diğer
rivayete göre anlam şudur: O, insanı yaşlılıktan gençliğe, gençlikten yaşlılığa
döndürmeye güç yetirendir. el-Mehdevi'de de böyledir. el-Maverdi ve es-Sa'lebi
de: Gençliğe, gençlikten nutfeye (döndürmeye güç yetirendir) demektir.
İbn Zeyd dedi ki: O,
suyu çıkmamak üzere alıkoymaya güç yetirendir. İbn Abbas, Katade, el-Hasen ve
yine İkrime şöyle demişlerdir: O, ölümden sonra insanı tekrar geri döndürmeye
(yaratmaya) güç yetirendir. Taberi'nin tercih ettiği açıklama da budur.
es-Sa'lebi dedi ki: Daha
güçlü olan açıklama da budur. Çünkü Yüce Allah: "O gün, gizlilikler açığa
çıkartılır" (9. ayet) diye buyurmaktadır.
el-Maverdi dedi ki:
Ahirette onu dirilttikten sonra tekrar dünyaya geri döndürmeye güç yetirendir,
anlamına gelme ihtimali de vardır. Çünkü kafirler, o halde Yüce Allah'tan dünyaya
geri döndürülmeyi isteyeceklerdir.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN