TARIK 1 / 3 |
بِسْمِ
اللهِ
الرَّحْمنِ
الرَّحِيمِ وَالسَّمَاء
وَالطَّارِقِ
{1} وَمَا
أَدْرَاكَ
مَا
الطَّارِقُ {2} النَّجْمُ
الثَّاقِبُ {3} |
1.
Andolsun göğe ve Tarık'a;
2.
Tarık'ın ne olduğunu ne bildirdi sana?
3. O,
delip geçen yıldızdır.
"Andolsun göğe ve
Tarık'a"; buyruğunda, iki şeye yemin edilmektedir.
"Göğe" bir
yemin, "Tarık'a" da bir diğer yemindir.
Tarık, yıldız demektir.
Nitekim Yüce Allah: "Tarık'ın ne olduğunu ne bildirdi sana? O, delip geçen
yıldızdır." buyruğuyla bunu açıklamaktadır. Hangi yıldız olduğu hususunda
da görüş ayrılığı vardır. Bunun yedinci semada bulunan gezegen olan Zuhal
(Satürn) olduğu söylenmiştir. Bunu Muhammed b. el-Hasen (b. Miksem, Ebu Bekir
el-Attar) Tefsirinde zikretmiş ve bu hususta birtakım haberler kaydetmiştir.
Bunların ne kadar sahih olduğunu en iyi bilen Allah'tır.
İbn Zeyd: Bu yıldız
ülker yıldızıdır demiştir. Yine ondan, bu yıldızın Zuhal (Satürn) olduğu da
nakledilmiştir. el-Ferra da böyle demiştir.
İbn Abbas: Bu oğlaktır
demiştir. Yine ondan ve Ali b. Ebi Talib (r.anhuma) ile el-Ferra'dan
nakledildiğine göre "delip geçen yıldız" yedinci semadaki bir yıldızdır.
Bu semada, o yıldızdan başka yıldız bulunmaz Sair yıldızlar sema da yerlerini
aldıklarında bu yıldız da onların semasına iner ve onlarla birlikte bulunur.
Sonra da yedinci semadaki yerine geri döner. Bu yıldız Zuhal (Satürn)dir. O
bakımdan bu inerken de bir Tarık'tır, yerine çıkarken de bir Tarık'tır.
el-Ferra, kuş yükseldiği
vakit; (...) denildiğini nakletmektedir.
Ebu Salih, İbn Abbas'tan
şöyle dediğini rivayet etmektedir: Resulullah (s.a.v.), Ebu Talib ile birlikte
oturuyor idi. Bir yıldız düştü, yeryüzünün her tarafı aydınlandı. Ebu Talib
bundan korktu ve: Bu nedir? dedi. Peygamber şöyle buyurdu: "Bu kendisi ile
(şeytanların) taşlandığı bir yıldızdır. Bu Yüce Allah'ın ayetlerinden bir
ayettir." Ebu Talib bu işe hayret etti ve: "Andolsun göğe ve
Tarık'a" buyruğu nazil oldu.
Yine İbn Abbas'tan
rivayet edildiğine göre şöyle demiştir "Andolsun göğe ve Tarık'a"
semaya ve onda yükselen şeylere demektir. Yine İbn Abbas ve Ata'dan:
"Delip geçen" şeytanın kendisi ile taşlandığı yıldızdır, diye açıklamış
oldukları rivayet edilmiştir.
Katade dedi ki: Bu
buyruk diğer yıldızlar hakkında da umumidir. Çünkü bu yıldızların hepsi
geceleyin doğarlar. Geceleyin sana gelen herbir şeye; "Tarık"
denilir. Şair şöyle demiştir: "Senin gibi hamile ve süt emziren nice
kadına geceleyin gittim de,
Nazarlık taktığı yahut
süt emzirdiği evladı ile ilgilenmekten alıkoydum onu."
Yine bir başka şair
şöyle demektedir: "Görmediniz mi beni, geceleyin (ona) gittiğim her
seferinde Koku sürünmemiş olsa dahi, onda bir hoş koku gördüğümü?"
Buna göre
"Tarık" yıldız için cins isimdir. Ona bu ismin veriliş sebebi
geceleyin görülmesidir. Şu hadis-i şerifte de (bu lafız) bu anlamda
kullanılmıştır: "Peygamber (s.a.v.) kocası yanında bulunmayan hanım,
(etek) traş(ı) olsun, saçı başı birbirine karışmış kadın taransın diye,
yolculuktan dönenin hanımının yanına geceleyin (habersiz) girmesini
yasaklamiştır. ''
Araplar geceleyin bir
yere giden herkese "Tarık" derler. Geceleyin gelen bir kimseye;
"Filan geceleyin geldi" denir. Fiil; "Geceleyin geldi gelir,
geceleyin gelmek" diye gelir. Bu işi yapan kimseye de (ismi fail):
"Tarık" denilir. İbnu'r-Rumi şöyle demiştir: "Ey başlangıcı
vaktinde sevinip, geceleyin uyuyan kişi! Kötü musibetler bazan seher vakti
gelebilirler.
Baş tarafı hoş olan bir
gece dolayısıyla sevinme sakın! Nice gece sonları ateşler körükler."
es-Sıhah'ta şöyle
denilmektedir: Tarık, kendisine "sabah yıldızı" denilen bir
yıldızdır. Hind'in söylediği şu beyitte de bu anlamdadır: "Bizler, yani
Tarık'ın kızları Yastıklar (değerli yaygılar) üzerinde yürürüz."
Yani bizim babamız,
şeref itibariyle aydınlık saçan yıldız gibidir.
el-Maverdi dedi ki:
"Tark" ın asıl anlamı dövmektir. (Balyoza, büyük çekice)
"mitraka" denilmesi de burdan gelmektedir. Geceleyin gelen kimseye
"Tarık" deniliş sebebi, yerine ulaşmak için (kapı ve benzerlerini)
"çalmaya" ihtiyacı oluşundan dolayıdır. Bazıları da şöyle demiştir:
Tark, gündüz de olabilir. Çünkü Araplar: "Bugün sana iki tarka (defa)
geldim." derler. Peygamber (s.a.v.)'ın şu buyruğunda da bu anlamda
kullanılmıştır: "Geceleyin ve gündüzün gelenlerin şerlerinden -hayır ile
gelip kapıyı çalan müstesna- Sana sığınırım, ey Rahman!"
Şair Cerir bu fiili
kullanarak şöyle demiştir: "kalbleri avlayan çaldı kapını; fakat bu vakit
Ziyaret zamanı değildir "esenlikle geri dön" (dedim ona): Daha sonra
Yüce Allah (Tarık'ı) açıklayarak şöyle buyurmaktadır: "Tarık'ın ne
olduğunu ne bildirdi sana? O delip, geçen yıldızdır" buyruğundaki:
"Delip, geçen;" aydınlatan, aydınlık saçan, demektir. "Parlak,
delici bir alev" (Saffat, 10) buyruğunda da bu anlamda kullanılmıştır.
"Aydınlattı, aydınlatır, aydınlatmak" ifadeleri aydınlatmayı anlatmak
için kullanılır. (Buna göre) "delip geçmesi" onun aydınlatması, ışık
saçması demektir. Araplar: "Ateşini aydınlat (alevlendir)" anlamında;
(...) derler. Şair de şöyle demiştir: "İnsanlar onu (ününü) etrafa
yaydılar, sanki o, Çalıçırpı ile yakılıp alevlendirilmiş yükseklerdeki bir ateş
gibidir."
Mücahid: Delip geçen:
Alev ve hararet saçan demektir. el-Kuşeyri dedi ki: Çoğunluk "Tarık"
ve "Sakıb"ın kendileriyle genel anlamın kastedildiği -Mücahid'den de
zikrettiğimiz gibi- bir cins ismi olduğu kanaatindedir.
"Tarık'ın ne
olduğunu ne bildirdi sana?" buyruğu da kendisine and içilen bu varlıkların
şanının büyüklüğüne işaret etmek içindir.
Süfyan dedi ki: Kur'an-ı
Kerim'de: "Sana ne bildirdi?" diye varid olmuş herbir hususu ona
(Peygambere) haber vermiştir. "Sen nerden bileceksin" diye soru
sorulmuş herbir şey de ona (Peygambere) bildirilmemiştir.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN