ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

BURUC

12

/

16

 

إِنَّ بَطْشَ رَبِّكَ لَشَدِيدٌ {12} إِنَّهُ هُوَ يُبْدِئُ وَيُعِيدُ {13} وَهُوَ الْغَفُورُ الْوَدُودُ {14} ذُو الْعَرْشِ الْمَجِيدُ {15} فَعَّالٌ لِّمَا يُرِيدُ {16}

 

12. Şüphe yok ki; Rabbinin azabla yakalayıverişi pek çetindir.

13. Çünkü ilkin var eden de, diriltecek olan da yalnız O'dur.

14. O, çok mağfiret eden, pek sevendir.

15. Arş'ın sahibidir, Mecid'dir.

16. Ne dilerse yapandır.

 

"Şüphe yok ki; Rabbinin" zorbaları ve zalimleri "azabla yakalayıverişi pek çetindir." Bu buyruk, Yüce Allah'ın: "Rabbin zulüm yapan ülkeleri yakaladığında işte böyle yakalar. Şüphesiz O'nun yakalayışı pek acıklı, pek şiddetlidir. "(Hud, 102) buyruğu gibidir. Daha önceden geç'miş bulunmaktadır.

 

el-Müberred dedi ki: "Şüphe yok ki; Rabbinin azabla yakalayıverişi" buyruğu yeminin cevabıdır, Yani andolsun burçlara sahib göğe ki, şüphesiz Rabbinin azapla yakalayıverişi", demektir, Aradaki ifadeler ise mutariz (ara cümlesi) olup, yemini tekid etmektedir. et-Tirmizı el-Hakim de Nevadiru'l-Usul adlı eserinde böyle demiştir: Yemin "pek çetin" olmakla nitelendirilmiş olan şey hakkındadır.

 

"Çünkü ilkin var eden de, diriltecek olan da yalnız O'dur." ilim adamlarının çoğunluğundan gelen rivayetlere göre kasıt, yaratılmışlardır. ilk olarak onları, O, var ettiği gibi, ölümden sonra diriliş halinde de tekrar onları yaratacak olan O'dur, ikrime rivayetle dedi ki: Kafirler Şanı Yüce Allah'ın, ölüleri dirilteceğine hayret etmişlerdir. İbn Abbas dedi ki: Dünya hayatında iken yanma azabını onlar için ilk olarak var edeceği gibi, ahirette de bu azabı onlar için tekrar yaratacaktır. Taberi'nin tercih ettiği açıklama da budur.

 

"O, çok mağfiret eden" mü'min kullarının günahlarını çokça örtüp, günahları sebebiyle onları rezil ve rüsvay etmeyen, gerçek dostlarını "pek sevendir."

 

ed-Dahhak, İbn Abbas'tan şöyle dediğini rivayet eder: (Vedud) tıpkı sizden bir kimsenin kardeşine müjde ve sevgi vermeyi istemesi gibi (sever),

 

Yine ondan rivayete göre "el-Vedud: pek seven" gerçek dostlarının günahlarını bağışlayarak onlara sevgi gösterendir. Mücahid: Gerçek dostlarına çokça sevgi gösteren demek olup, burada "feul" veznindeki lafız "fail" anlamındadır.

 

İbn Zeyd: Rahim (pek merhametli) demektir diye açıklamıştır. el-Müberred, İsmail b. İshak'dan naklettiğine göre Vedud, çocuğu olmayan demektir, demiş ve şairin şu beyitini zikretmiştir: "Ve ben, korku ve dehşet zamanlarımda (savaşta) çıplak (eğersiz) Binilmesi kolay, dizgine vurulmamış ve vedüd (bir ata) binerim,"

 

Kendisine şefkat duyacak tayı olmayan at demektir.

 

Buna göre, ayetin anlamı şöyle olur: O kullarına mağfiret buyurur, oysa O'nun kendisi sebebiyle onlara mağfirette bulunacağı bir evladı da yoktur. Böylelikle onlara karşılıksız mağfiret etmekle lütuf ta bulunmuş olur.

 

"Vedud"un mevdud (pek sevilen) anlamında olduğu da söylenmiştir.

 

"Rekub"un binilen ''helub"un da süt veren anlamında olduğu gibi. Salih kulları onu pek sever, demek olur.

 

"Arş'ın sahibidir, Meciddir." Asım dışında kalan Kufeliler: ''Mecid (Arş'ın sahibi)" şeklinde kesreli ve "Arş"ın sıfatı diye okumuşlardır. "Rabbinin" lafzının sıfatı diye de açıklanmıştır. Yani senin Mecid olan Rabbinin azab ile yakalayışı pek çetindir. Burada arada başka ifadelerin girmesi (ona sıfat olmasına) engel değildir. Çünkü bunlar da şiddeti açıklamak bakımından sıfat hükmündedirler.

 

Diğerleri ise; ''Sahib" lafzının sıfatı olarak ref ile okumuşlardır ki bu da Yüce Allah'dır. Ebu Ubeyd ve Ebu Hatim bu okuyuşu tercih etmişlerdir. Çünkü Mecid, kerem ve lütuftaki en ileri dereceyi ifade eder. Şanı Yüce Allah da bununla muttasıftır. Bununla birlikte Mü'minun Suresi'nin sonlarında (116. ayet-i kerimede) Yüce Allah'ın arşı "el-Kerim" olmakla nitelendirilmiş bulunmaktadır.

 

Araplar der ki: "Her ağaçta ateş vardır fakat bu bilhassa merh ve afar denilen ağaçlarda çok daha fazladır." Yani bunlardaki ateş en ileri derecededir ki, bunlardan kolaylıkla (birbirlerine sürtmek suretiyle) ateş alınır.

 

"Arş'ın sahibi" mutlak mülk ve saltanatın sahibi demektir. Nitekim "filan kişi mülkünün tahtı üzerindedir" denilir, isterse o fiilen tahtın üzerinde olmasın. ''Saltanat ve egemenliği gitti" de denilir. Bu hususa dair açıklamalar daha önce el-A'raf Suresi'nde (54. ayetin tefsirinde) ve özellikle de "Kitabu'l-Esna fi Şerhi Esmaillahi'l-Hüsna" adlı eserimizde geçmiş bulunmaktadır.

 

"Ne dilerse yapandır." Dilediği hiçbir şeyi engelleyecek kimse yoktur. ez-Zemahşerı dedi ki: " ... yapandır" buyruğu hazfedilmiş bir mübtedanın haberidir. Burada; ''Yapandır" şeklinde gelmesi, O'nun dileyip, yaptığı şeylerin son derece çok oluşundan dolayıdır.

el-Ferra dedi ki: Bu buyruk tekrar ve isti'naf olmak üzere merfu gelmiştir. Çünkü katıksız bir nekredir.

 

Taberi de şöyle demiştir: "Yapandır" anlamındaki lafzın katıksız bir nekre olmakla birlikte ref ile gelmesi, "O, çok mağfiret eden, pek sevendir" anlamındaki buyruğun İ'rabına tabi kılmak suretiyledir.

 

Ebu's-Sefer'den şöyle dediği nakledilmiştir: Peygamber (s.a.v.)'ın ashabından bir grub, Ebu Bekir (...)'ın hastalığında onu ziyaret etmek üzere girdiler ve: Sana bir doktor getirelim mi? dediler. o: "Doktor beni gördü" dedi, Sana ne dedi? diye sordular: "Ben dilediğimi yapanım, dedi'' diye cevab verdi,

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Buruc 17-19

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR