İNŞİKAK 10 / 15 |
وَأَمَّا
مَنْ
أُوتِيَ
كِتَابَهُ
وَرَاء ظَهْرِهِ
{10} فَسَوْفَ يَدْعُو
ثُبُوراً {11}
وَيَصْلَى
سَعِيراً {12} إِنَّهُ
كَانَ فِي
أَهْلِهِ
مَسْرُوراً {13} إِنَّهُ
ظَنَّ أَن
لَّن
يَحُورَ {14}
بَلَى إِنَّ
رَبَّهُ
كَانَ بِهِ
بَصِيراً {15} |
10.
Kitabı arkasından verilecek kimseye gelince;
11. O
hemen ölümü çağıracaktır.
12. Ve
alevli ateşi boylayacaktır.
13.
Çünkü o, ailesi arasında şımarıktı.
14.
Çünkü o, asla dönmeyeceğini sanmıştı.
15. Hayır,
şüphe yok ki Rabbi onu çok iyi görendi.
"Kitabı arkasından
verilecek kimseye gelince" buyruğu; Ebu Seleme'nin kardeşi Abdu'l-Esed
oğlu Esved hakkında inmiştir. Bu açıklamayı İbn Abbas yapmıştır. Aynı zamanda bu
ayet-i kerime her mü'min ve kafir hakkında umumidir.
İbn Abbas dedi ki:
Kitabını almak üzere sağ elini uzatacak, melek onu öyle bir çekecek ki, sağ
elini yerinden koparacak. Kitabını sırtının arkasından sol eliyle alacaktır.
Katade ve Mukatil de şöyle
demişlerdir; Bu (çekiş ile) göğsünün kemiklerini ve (iman) tahtasını sökecek,
sonra eli girip sırtından çıkacak ve kitabını böylece alacaktır.
"O hemen ölümü
çağıracaktır." Vaveyla ey ölüm! diyerek ölümün gelmesini isteyecektir.
"Ve alevli ateşi boylayacaktır."
Yani onun sıcağı ile kavruluncaya kadar ateşe girecektir.
iki el-Haremi(!) ile İbn
Amir ve el-Kisai "ye" harfini ötreli, "sad"ı üstün ve
"Iam"ı şeddeli olarak; "Atılır" diye okumuşlardır. Yüce
Allah'ın;
"Sonra cehenneme
ulaştırın onu." (el-Hakka, 31) buyruğu ile; "ve cehenneme bir atılış
(vardır)." (el-Vakıa, 94) buyruklarında olduğu gibi. Diğerleri ise
"sad" harfini üstün ve şeddesiz olarak; ''Boylayacaktır" diye,
geçişsiz (müteaddi olmayan), lazım bir fiil olarak okumuşlardır.
Çünkü Yüce Allah, şöyle
buyurmuştur; ''Kendisi cehenneme girecek olan müstesna." (es-Saffat, 163);
''O ki en büyük ateşe girecek," (el-A'la, 12); "Sonra onlar hiç
şüphesiz cehennemi boylayacaklardır." (el-Mutaffifin, 16)
Eban'ın, Asım ve
Harice'den (onların), Nafi' ve İsmail el-Mekki'den (onların) İbn Kesir'den
rivayet ettikleri üçüncü bir kıraat daha vardır ki, bu da "ye" harfi
ötreli, "sad" sakin ve "lam" harfi şeddesiz ve fethalı
olarak "Girdirilir" şeklindedir, Nitekim; ''....gireceklerdir"
(en-Nisa, 10) anlamındaki buyrukta "ye" harfini ötreli olarak; (...)
diye okunduğu gibi, el-Gaşiye Suresinde de; "kızgın bir ateşe
gireceklerdir" anlamındaki buyrukta -te harfi üstün değil de ötreli
olarak-; (...) diye de okunmuştur. Bunlar; (...) ile (...) şeklinde iki ayrı
söyleyiştir. "İndi" ile; "indirdi" buyrukları gibi,
"Çünkü o" dünyada iken "ailesi arasında şımarıktı."
İbn Zeyd dedi ki: Yüce
Allah, cennetlikleri dünyada iken korkmak, üzülmek, ağlamak ve endişeli olmakla
nitelendirmiştir. Sonunda bunların yerine ahirette onlara pek büyük nimetleri
ve sevinci ihsan edecektir. Arkasından Yüce Allah'ın; "Gerçekten biz daha
önce ailelerimiz arasında (iken) korku içinde idik. Allah bize lutfetti de bizi
sem'um (kavurucu eteş) azabından korudu. " (et-Tur, 26-27) buyruğunu okudu
(ve devamla) dedi ki: Cehennem ehlini ise, dünya hayatında iken sevinç gülmek
ve nimetlerden yararlanmakla nitelendirerek: "Çünkü o ailesi arasında
şımarıktı" diye buyurdu.
"Çünkü o asla
dönmeyeceğini sanmıştı." Asla ölümden sonra diriltilip, döndürüleceğini,
hesaba çekileceğini. sonra sevab yada ikab göreceğini zannetmiyordu,
''Döndü, döner''
denilir. Şair Lebid de şöyle demiştir:
"Kişi ancak kayan
bir yıldızın alevi ve saçtığı ışık gibidir. Daha önce parlayan bir ışık iken,
küle dönüşür,"
İkrime ile Davud b. Ebi
Hind dedi ki: (...): Hbheşçe bir kelime olup "döner'' anlamındadır,
Bununla birlikte her iki kelimenin (iki ayrı dilde) aynı şekilde uyum arzetmesi
de mümkündür. Çünkü her iki (dilde bu) kelime türemiş kelimelerdendir. "Beyaz
(has) undan yapılmış ekmek" tabiri de buradan gelmektedir. Çünkü rengi
beyaza döner.
İbn Abbas dedi ki: Ben:
''Döner" lafzının ne demek olduğunu bilmiyordum, Nihayet bedevi bir
kadının kızını çağırırken: (...) dediğini duydum, "Bana dön!" demek
istiyordu, Buna göre arapçada: "Dönüş, dönmek" demektir. Peygamber
(s.a.v.)'in söylediği şu sözlerde de bu anlamdadır: "Allah'ım fazlalıktan
sonra eksikliğe dönüşten Sana sığınırım,"
Allah'ım üzerimdeki
lütuflarının azalmasından sana sığınırım, demektir, "ha'' harfi ötreli
olarak; (...) da böyledir, Nitekim misalde: "Eksiklik içinde eksiklik''
denilmiştir. Bu da, bir kişi'nin işinde bir gerileme olduğunu anlatmak için
kullanılan bir darb-ı meseldir, şair de şöyle demiştir: "Çabuk çiğneyerek
acele edip hemen yutuverdiler. Fakat yenen şeyler geçip giderken başkalarının
yergisi kalıcıdır."
(...); aynı zamanda:
"öğütücü öğüttü fakat geriye un namına bir şey vermedi" sözünden
isimdir. Bu kelime aynı zamanda helak olmak, helak oluş anlamına da gelir.
Recez vezninde şair şöyle demiştir: "Helak edici bir kuyuda yürüyüp gitti
de farkına varmadı."
Ebu Ubeyde dedi ki:
Buradaki olumsuzluk edatı olan; (...) fazladan gelmiş olup, "helak edici
kuyu" anlamındadır. (Hadis-i şerifin son iki kelimesi): ''Varlıktan sonra
... diye de rivayet edilmiştir. İşin tamam olmasından sonra dağılmasından (Sana
sığınırım) demek olur.
Mamer'e; "Oluştan
sonra helak oluş" hakkında sorulmuş o da: O, el-Küntidir demiştir.
Abdurrezzak kendisine el-künti ne demektir' diye sorunca, şu cevabı vermiştir: Kişi
önceleri salih iken sonraları kötü bir adama dönüşür.
Ebu Amr dedi ki: Kişi
yaşlanacak olursa ona: "künti" denilir. Sanki bu ifade; "Ben
gençliğimde şu idim" sözüne nisbet edilmiş gibidir. şair şöyle demiştir:
"Ben artık künti oldum ve acin (hamur yoğurucu) oldum Kişinin en kötü
özellikleri ise "küntü" ve "acin"dir."
Kişi yaşlılıktan dolayı
yere dayanarak ayağa kalkacak olursa: "Adam hamur yoğurdu" denilir.
İbnu'l-Arabi dedi ki: "el Künti" ben: "Genç; idim, kahraman
idim" diyen kimseye denilir. "Benim malım vardı ve ben o malı
bağışlıyor idim. Benim atlarım vardı, onlara biniyor idim" diyen kimseye
"el-kani" denilir.
"Hayır!" Durum
onun zannettiği gibi değildir. Aksine, o bize dönecektir.
"Şüphe yok ki Rabbi
onu" kendisini yaratmadan önce "çok iyi görendir" kendisine
döneceğini bilendi.
Şöyle de açıklanmıştır:
Hayır, andolsun o geri dönecektir. Sonra yeni bir ifade ile: "Şüphe yok ki
Rabbi onu" yarattığı günden ölümden sonra dirilteceği güne kadar çok iyi
görendir.
Onun hakkında geçmişte
takdir edilmiş bedbahtlığı ya da mutluluğu bilendir, diye de açıklanmıştır.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN