İNŞİKAK 1 / 5 |
بِسْمِ
اللهِ
الرَّحْمنِ
الرَّحِيمِ
إِذَا
السَّمَاء
انشَقَّتْ {1}
وَأَذِنَتْ
لِرَبِّهَا
وَحُقَّتْ {2}
وَإِذَا
الْأَرْضُ
مُدَّتْ {3}
وَأَلْقَتْ
مَا فِيهَا
وَتَخَلَّتْ
{4} وَأَذِنَتْ
لِرَبِّهَا
وَحُقَّتْ {5} |
1. Gök
yarılıp, çatladığı zaman
2. Ve
Rabbine itaatle boyun eğdiği zaman -ki zaten ona layık olan da budur-;
3. Yer
de alabildiğine uzatıldığı;
4.
İçinde ne varsa dışarıya bırakıp bütünüyle boşaldığı;
5. Rabbine
itaatle boyun eğdiği zaman -ki zaten ona layık olan da budur.-
"Gök yarılıp,
çatladığı zaman." çatlayıp, beyaz bulutları andıran bulutla yarıldığı
zaman demektir. Ebu Salih, İbn Abbas'tan böylece rivayet etmiş-tir. Ali (r.a.)'dan
şöyle dediği rivayet edilmiştir: Gök samanyolundan yarılıp çatlayacaktır. Yine
o: Samanyolu göğün kapısıdır, demiştir.
Bu olay, kıyametin şart
ve alametlerindendir.
"Ve Rabbine itaatle
boyun eğdiği zaman -ki zaten ona layık olan da budur.-" Yani gök Rabbine
kulak verdiği zaman. Zaten onun kulak verip (itaatle) dinlemesi ona layık
olandır. Bu anlamdaki açıklama İbn Abbas, Mücahid ve başkalarından da rivayet
edilmiştir. Peygamber (s.a.v.)'ın şu hadis-i şerifinde de bu anlamda
kullanılmıştır: ''Allah Kur'an'ı teğanni ile okuyan bir peygambere kulak
verdiği gibi, hiçbir şeye kulak verip dinlemiş değildir."
Şair de şöyle demiştir:
"Kendisi sebebiyle anıldığım bir hayır işitecek olurlarsa sağırdırlar, Şayet
onların huzurunda benden kötülükle sözedilecek olursa o zaman kulak
verirler."
Yani dinlerler. Ka'neb
b. üm mi Sahib de şöyle demiştir: "Eğer onlar şüpheyi gerektiren kötü bir
şey işitecek olurlarsa, sevinçle onu uçururlar. Fakat onlar iyi bir şey işitecek
olurlarsa, hemen onu gömerler."
Anlamın şöyle olduğu da
söylenmiştir: Allah, sema hakkında yarılıp çatlamak suretiyle kendi emrini
dinlemeyi, gerçek bir hüküm olarak tesbit etmiştir.
ed-Dahhak: ''Ona layık
olan da budur." itaat etti ve Rabbine itaat etmesi de O'na, layık olandır,
çünkü onu (semayı) yaratan O'dur, diye açıklamıştır. Nitekim "Filana layık
olan budur" denilir. Semanın itaat etmesi, Allah'ın kendisi hakkında irade
buyurduğuna karşı çıkmaması demektir. İtaat edip, emrine uyacak şekilde sema da
hayatın yaratılacak olması da uzak bir ihtimal değildir. Katade dedi ki: Ona
böyle yapmak yaraşır, demektir. Küseyyir'in şu beyitinde de bu anlamdadır:
"Eğer hoşnutluk olursa, hoş geldi safa geldi. Zaten nezdimizde onun
hoşnutluğu ona yakışır, hatta çok da azdır."
"Yer de
alabildiğine uzatıldığı" yani dümdüz edılip yayıldığı ve dağları
düzeltildiği ... Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "(Yer) derinin
uzatılması gibi uzatılır.''
Çünkü deri uzatılacak
olursa, ondaki her kıvrım ortadan kalkar ve dümdüz bir şekilde uzanır.
İbn Abbas ve İbn Mesud
dedi ki: Ayrıca onun düzlüğü arttırılır, genişliği şu kadar şu kadar olacaktır.
Çünkü bütün yaratılmışlar hesab için onun üzerinde duracaktır. Öyle ki
insanlardan herbirisinin ancak ayaklarını koyacak yer kadar, bir yeri
olacaktır. Buna sebep ise üzerindeki yaratıklığın çokluğu olacaktır. Daha önce
İbrahim Süresi'nde (48. ayetin tefsirinde) yerin bir başkası ile
değiştirileceğine ve yine İbn Abbas'tan gelen ve daha önceden (en-Naziat, 14.
ayetin tefsirinde) geçtiği gibi, bu arzın adı da es-Sahire olacaktır.
"İçinde ne varsa
dışarıya bırakıp bütünüyle boşaldığı ölülerini çıkartıp artık içinde onları
barındırınadığı ...
İbn Cübeyr dedi ki:
İçinde bulunan ölüleri dışarı çıkartıp bırakacak ve üzerinde bulunan
canlılardan da büsbütün boşalacaktır. Bir diğer açıklamaya göre, içinde bulunan
hazine ve madenleri çıkartıp, onları boşaltacaktır. Yani içi büsbütün
boşalacak, içinde hiçbir şey kalmayacaktır. Bu da işin ne kadar büyük olacağını
haber vermektedir. Tıpkı gebe kadının zorluk esnasında içindekini düşürmesi
gibi.
Bir başka açıklamaya
göre, yer üzerinde bulunan dağlardan ve denizlerden ayrılmış olacaktır.
Kendisine bırakılmış şeyleri bırakarak, koruması istenen şeyleri boşaltması
diye de açıklanmıştır. Çünkü Yüce Allah, diri ve ölü olsunlar kullarını yere
emanet vermiş ve gerek ziraat gerekse gıdaları itibariyle kendisine ait bu
yurdun korunmasını ondan istemiştir.
"Rabbine"
ölüleri bırakmak hususunda ''itaatle boyun eğdiği zaman -ki zaten Ona layık
olan da budur.-" Yani ona yakışan,
O'nun emrini dinleyip itaat etmektir.
"... Zaman"
lafzının cevabının hangisi olduğu hususunda farklı görüşler vardır. el-Ferra:
"İtaatle boyun eğdiği zaman" buyruğu onun cevabıdır ve başına gelen
"vav" zaiddir, demiştir. Aynı şekilde: ''Dışarıya bırakıp ... "
buyruğu da böyledir.
ibnu'I-Enbari dedi ki:
Kimi müfessirler: "Gök yarılıp, çatladığı zaman" buyruğunun cevabı
"itaatle boyun eğdiği zaman" buyruğu olup, "vav"ın fazladan
geldiğini söylemiştir. Ancak bu bir yanlışlıktır. Çünkü Araplar bu şekilde
"vav") ancak Yüce Allah'ın: "Nihayet oraya gelip, kapıları
açılacağında" (ez-Zümer, 73) buyruğunda olduğu gibi "Nihayet ...
dığı" ile ve yine Yüce Allah'ın: "Böylece ikisi de teslim olup, onu
alnı üzere yıkınca Biz, ona .. , seslendik." (es-Saffat, 103-104)
buyruğunda olduğu gibi; '' ... dığında ... " ile birlikte kullanılması
halinde getirirler. "Vav" harfi ancak bu iki halde fazladan
getirilir.
Cevabın, (başına)
"fe" getirilmiş mukadder bir ifade olduğu da söylenmiştir. Şöyle
buyurmuş gibidir: "-Gök yarılıp, çatladığı zaman- artık ey insan sen
gerçekten ... durmadan çalışıp, çabalamaktasın" diye buyurmuş gibidir.
Cevabın; "Sonunda
ona kavuşacaksın" buyruğunun delil teşkil ettiği ifade olduğu da söylenmiştir.
Yani gök yarılıp çatlayacağı vakit, insan da çalışıp çabalaması ile karşılaşmış
olacaktır.
İfadede takdim ve tehir
olduğu da söylenmiştir. Yani: "Ey insan gerçekten sen Rabbine doğru
durmadan çalışıp, çabalamaktasın. Sonunda Ona -gök yarılıp, çatladığı zaman-
Ona kavuşacaksın;" Bu açıklamayı el-Müberred yapmıştır.
Yine ondan
nakledildiğine göre, cevab: "Kitabı sağ eline verilecek kimseye
gelince" buyruğudur. el-Kisai'nin görüşü de budur. Yani gök yarılıp,
çatladığı vakit kitabı sağ eline verilecek olan kimsenin durumu şu olacaktır,
demektir. Ebu Caferen-Nehhas dedi ki: Bu, bu hususta yapılmış en doğru ve en
güzelaçıklamadır;
Buyruğun, "gök
yarılıp çatladığı zaman"ı hatırla! Anlamında olduğu da Söylenmiştir.
Muhataplar tarafından bilindiğinden ötürü cevabın hazfedildiği de soylenmiştir.
Yani bu hususlar gerçekleşecek olursa, o zaman ölümden sonra dirilişi
yalanlayan kimseler sapıklıklarını ve hüsranlarını da bilmiş olacaktır.
Bir görüşe göre de önce
onlar kıyametin ne zaman kopacağına dair soru sormuşlar, onlara: Şartları
(alametleri) ortaya çıktımı kıyamet olur ve o vakit sizler de onu
yalanlamanızın akitebini (cezasını) görmüş olacaksınız, diye cevab verildi,
Esasen Kur'an-ı Kerım, bir bölümünün diğerine delaleti bakımından tek bir ayet
gibidir.
el-Hasen dedi ki: Yüce
Allah'ın: "Gök yarılıp, çatladığı zaman" buyruğu bir yemindir. Ancak
cumhur (büyük çoğunluk) bunun bir kasem (yemin) olmayıp, haber olduğunu kabul
ederek, onun görüşüne muhalefet etmiştir.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN