ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

MUTAFFİFİN

1

/

3

 

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ وَيْلٌ لِّلْمُطَفِّفِينَ {1} الَّذِينَ إِذَا اكْتَالُواْ عَلَى النَّاسِ يَسْتَوْفُونَ {2} وَإِذَا كَالُوهُمْ أَو وَّزَنُوهُمْ يُخْسِرُونَ {3}

 

1. Ölçü ve tartıları eksik yapanların vay haline!

2. Onlar ki, insanlardan ölçü ile aldıklarında tam alırlar.

3. Ama onlara ölçü yahut tartı ile verdiklerinde eksik verirler.

 

Bu buyruğa dair açıklamalarımızı altı başlık halinde sunacağız:

 

1- Buyrukların Nüzul Sebebi:

2- "Veyl (: Vay)'':

3- "el-Mutaffif: Eksik ölçüp Tartan" Tabirinin Dil Yönünden Açıklaması:

4- "Mutaffif (Eksik ölçen ve Tartan)":

5- Buyruğun Lafzı Terkibi ile İlgili Açıklamalar:

6- Bir Takım Günahların ve Eksik ölçüp Tartmanın Cezaları:

 

1- Buyrukların Nüzul Sebebi:

 

Nesai'nin rivayetine göre İbn Abbas şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v.) Medine'ye geldiğinde (Medineliler) ölçü ve tartı itibariyle insanların en kötüleri idiler. Yüce Allah: "ölçü ve tartıları eksik yapanların vay haline!" buyruğunu indirdi, onlar da bundan sonra ölçülerini güzel yapmaya başladı.

 

el-Ferra dedi ki: Onlar, bugüne kadar insanlar arasında en eksiksiz ölçü yapan kimselerdir.

İbn Abbas'tan şöyle dediği rivayet edilmiştir: Bu Medine'ye gelip konakladığı vakit Rasülullah (s.a.v.)'a nazil olmuş ilk süredir. Bu özellik onlarda vardı. Onlar bir şey satın aldıkları vakit, daha fazla bir ölçekle alırlardı. Fakat sattıklarında, ölçü ve tartıyı eksik yaparlardı. Bu süre nazil olunca, bu işten vazgeçtiler. O bakımdan onlar bugüne kadar insanlar arasında en eksiksiz ölçü yapanlardır.

 

Bir kesim de şöyle demiştir: Buyruk, Ebu Cuheyne diye bilinen adı Amr olan bir kişi hakkında inmiştir. Bu adamın iki tane sa'ı (kilesi) vardı. Birisi ile satın alıyor, birisi ile diğerlerine veriyor (satıyor)du. Bu açıklamayı da Ebu Hureyre (r.a) yapmıştır. 

 

2- "Veyl (: Vay)'':

 

"Veyl: vay"; ahirette azabın şiddeti anlamındadır. İbn Abbas dedi ki: Bu, cehennemdeki bir vadinin adı olup, cehennemliklerin irinleri o vadide akar. Yüce Allah'ın: "ölçü ve tartıları eksik yapanların vay haline!" buyruğunda geçen odur. Ölçü ve tartılarını eksik yapan kimseler için veyl (vadisi) vardır, demektir.

 

İbn Ömer'den rivayet edildiğine göre o şöyle demiştir: ''ölçü ve tartıyı eksik yapan"; ölçmesi adil olmadığını bildiği bir başka ölçü aletini ücretle kiralayıp, kullanan kimsedir. Bu işin vebali ona aittir.

 

Başkaları da şöyle demiştir: Tatfif (eksik yapmak); ölçüde, tartıda, abdestte, namazda ve konuşmalarda olur.

 

Muvatta'da. Malik şöyle demiştir: Her şey hakkında vefa (eksiksiz yerine getirmek, ödemek) ile tattif (eksik yapmak) kullanılır.

 

Salim b. Ebi'I-Ca'd'den şöyle dediği rivayet edilmiştir: Namaz bir ölçü ile yapılır. Kim bunu eksiksiz yaparsa, lehinedir, kim de eksik yaparsa Yüce Allah'ın bu hususta ne dediğini çok iyi biliyorsunuz: "ölçü ve tartıları eksik yapanların vay haline!"

 

3- "el-Mutaffif: Eksik ölçüp Tartan" Tabirinin Dil Yönünden Açıklaması:

 

Dilciler der ki: "Eksik ölçüp, tartan" lafzı (...)'den alınmış olup bu da, "az olan" demektir. Bu lafız, karşı tarafın hakkını ölçü veya tartıda eksik veren kimse hakkında kullanılır.

 

ez-Zeccac dedi ki: Bu mastarın ism-i failinin "mutaffıf" diye gelmesi, onun ölçü ve tartıdan ancak çok hafif ve tafif (önemsenmeyecek kadar az) şeyleri çalmasından dolayıdır. Bu kelime; "Bir şeyin kenarı, kıyısı" lafzından alınmıştır. ''Mekkük diye bilinen (ve bir buçuk sa' aldığı söylenen) ölçü kabının etrafını dolduran" demektir. (...) de aynı anlamdadır. Hadiste de şöyle buyurulmuştur: "Hepiniz Adem'in oğullarısınız artık sa' eksik kalmıştır ya siz onu dolduramıyorsunuz ...

 

Bu tabir da sa'ın dolmaya yaklaşmakla birlikte dolmaması anlamındadır.

 

Hadisin anlamı şudur: Sizin kiminiz kiminizdensiniz. Takva dışında kimsenin başkasına bir üstünlüğü yoktur.

 

(Tı harfi) ötreli olarak; "ölçünün üst tarafında olan" demektir. "Kenarlarına, kıyılarına kadar dolan kab" anlamındadır. Bu kökten olmak üZere; "Onu kenarlarına (tepesine) doldurdum" denilir.

 

"ölçünün eksik bırakılması" demektir ki, bu da kenarlarına (tepesine) doldurulmaması anlamına gelir.

 

Peygamber (s.a.v.)'in, atların yarışlarını sözkonusu ederken, İbn Ömer'in söylediği: ''Ben de o gün bir binici idim, insanları geride bıraktım; öyle ki at beni Zureykoğulları mescidine kadar götürdü, hatta neredeyse mescidin hizasına kadar gelecekti" buyruğunda bu tabir: "Beni hızlıca koşturdu, alıp götürdü" anlamında kullanılmıştır.

 

4- "Mutaffif (Eksik ölçen ve Tartan)":

 

"Mutaffif", önceden de açıkladığımız gibi, ölçü ve tartıda (karşısındakini) zarara sokan, eksik veren, tam ölçüp tartmayan kimse demektir. İbnü'l-Kasım'ın, Malik'ten rivayetine göre, Malik: "ölçü ve tartıları eksik yapanların vay haline!" buyruğunu okuyup şöyle demiştir: Sakın, eksik ölçüp tartma ve kimseyi aldatma! Buna karşılık ölçüye (sanığın, vettığin şeyi) serbestçe bırak ve uygun bir şekilde dök. Nihayet tam ölçünce bu sefer yine elini serbest bırak ve tutma.

 

Abdu'I-Melik b. el-Macişun dedi ki: Resulullah (s.a.v.) rufaf (ölçüler doldurulurken üstte kalan yüksekçe kısım)ın silinmesini (düzeltilmesini) yasaklamış ve: "Bereket onun tepesindedir" diye buyurmuştur. (Abdu'I-Melik) dedi ki: Bana ulaştığına göre, Firavun'un ölçmesi demir ile (üst tarafını) silmek (düzeltmek) şeklinde idi.

 

"Onlar ki, insanlardan ölçü ile aldıklarında tam alırlar." buyruğu hakkında el-Ferra dedi ki: İnsanlardan aldıklarında .. demektir. Nitekim: "Senden eksiksiz olarak ölçüp aldım" denilir. "Senin üzerinde olanı (borcunu) aldım" denilir.

 

ez-Zeccac dedi ki: Yani onlar, insanlardan ölçerek aldıklarında onlardan tastamam ve eksiksiz alırlar. Buyruğun anlamı şudur: Bunlar, kendileri ölçüyle alacak olurlarsa fazla olanı alırlar, fakat başkalarına verecek yahut tartacak olurlarsa eksik verirler. Diğer insanlar hakkında razı oldukları şeylerin kendilerine yapılmasına razı olmazlar.

 

Taberi dedi ki: (Buradaki): " ... dan" lafzı; "Yanında" anlamındadır.

 

*  *  *

 

"Ama onlara ölçü yahut tartı ile verdiklerinde eksik verirler." buyruğu ile ilgili açıklamalarımızı da iki başlık halinde sunacağız:

 

5- Buyruğun Lafzı Terkibi ile İlgili Açıklamalar:

 

"Ama onlara ölçü yahut tartı ile verdiklerinde" buyruğu (...) demektir. (Mealde olduğu gibi). Burada "lam" harfi hazfedilmiş, doğrudan fiil teaddi ederek (geçiş yaparak) zamiri nasbetmiştir. "Sana öğüt verdim" anlamında; (...) ile (...) demek ve "bu işi sana emrettim" anlamında; (...) ile (...) demeye benzer. Bu açıklamayı el-Ahfeş ve el-Ferra yapmıştır.

 

el-Ferra dedi ki: Ben, bedevi bir Arap kadını şöyle derken dinledim: "İnsanlar Arafat'tan indiklerinde bizler tacire gideriz, o da bize gelecek hac mevsimine kadar kile ile (ölçerek) bir müd ve iki müd satar," Bu türlü ifade kullanmak, Hicazlılar ile onlara komşu olan Kaysluların tabirlerindendir.

 

ez-Zeccac dedi ki: "ölçü ile verdiklerinde" lafzı ile; "Tartı ile verdiklerinde" buyrukları üzerinde "Onlara" zamirini de bitiştirmeden vakıf yapmak caiz değildir. (ez-Zeccac) dedi ki: Kimileri bu zamiri tekid kabul etmekte ve dolayısı ile bu lafızlar (fiiller) üzerinde vakıf yapmayı caiz kabul etmektedir. Ancak tercih edilen birinci görüştür. Çünkü bu kelime (zamir ile birlikte) tek bir kelimedir. el-Kisai'nin görüşü de budur.

 

Ebu Ubeyd dedi ki: İsa b. Ömer bunları iki ayrı kelime kabul ediyor ve: ''ölçü ile verdiklerinde" ile; "Tartı ile verdiklerinde" lafızları üzerinde vakıf yapar sonra da: "Onlar, eksik verirler" diye okumaya başlardı. (Ebu Ubeyd) dedi ki: Hamza'nın kıraatinin de böyle olduğunu zannediyorum.

 

Ebu Ubeyd (devamla) dedi ki: Ancak tercih edilen görüş, iki sebeb dolayısıyla bunların tek bir kelime olmasıdır. Birinci sebeb hattır Onlar bunu (fiilleri savundukları görüşe göre "elif" ile yazılması gerektiği halde) "elif"siz yazmışlardır. Eğer bunlar dedikleri gibi zamire bitişik fiiller olmasaydı "elif" ile: (...) ile (...) diye yazılmaları gerekirdi. İkinci sebeb ise "Sana ölçerek verdim" ve: "Sana tartarak verdim" denilir. Bu da: (...) ve (...) ile aynı anlamdadır ve bu da Arapça (açıkça anlaşılan) bir ifade tarzıdır. Nitekim "senin için avladım" anlamında: (...) ile (...) denildiği gibi, "senin için kazandım" anlamında; (...) ile (...) denilir. ''Sana teşekkür ettim"; "Sana öğüt verdim" vb. tabirler de bu şekildedir.

 

" ... Eksik verirler" demektir. Araplar: "Terazide eksik tarttım" dedikleri gibi, (hemzesiz olarak); (...) da derler. "Onlara" lafzı genelin okuyuşuna göre nasb konumundadır ve insanlara aittir. İfade: "İnsanlara "ölçü ile yahut tartı ile verdiklerinde eksik verirler" takdirindedir.

 

Bu da iki şekilde açıklanır. Birincisine göre: "Onlara ölçerek yahut onlara tartarak verdiklerinde" maksadı ile kullanılmış olup, cer harfi hazfedilmiş ve fiil zamire bitiştirilmiştir. Şairin şu beyitinde olduğu gibi: "Ben senin için mantar ve iri taneli mantar topladım Ve sana küçük mantarları (toplamayı) yasakladım."

 

Şair burada (beyitin ikinci kelimesinde cer harfi ile); ''Senin için topladım" demek istemiştir.

 

İkinci açıklama şeklinegöre, muzaf hazfedilmiş ve muzafun ileyh onun yerine getirilmiştir. Muzaf burada "ölçülen ve tartılanşey" anlamındaki; (...) kelimeleridir.

 

İbn Abbas (r.a)'dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: Sizler ey acemler topluluğu, iki işin başına getirilmiş bulunuyorsunuz ki, sizden öncekiler bu iki şey sebebiyle helak oldular: ölçü ve tartı işi.

 

özellikle acemleri (Arap olmayanları) zikretmiş olması, ölçme ve tartma işini birlikte yapmaları ve Haremeynde (Mekke ve Medine bölgelerinde) dağınık halde bulunmaları idi. Mekkeliler (yalnız) tartarak, Medineliler ise ölçerek alışveriş yapıyorlardı.

 

İkinci okuyuşa göre; "Onlar" zamiri mübteda olarak ref' konumundadır. Yani: "insanlara ölçtüklerinde ve onlar için tarttıklarında onlar (karşılarındakini) zarara uğratırlar" demek olur. Ancak bu doğru olamaz. Çünkü bu durumda birinci ("onlar" zamiri) lağvedilmiş olur, haberi bulunmamaktadır.

 

Eğer ondan sonra: ''ölçtüklerinde onlar eksik verirler, yahut tarttıklarında onlar zarar ettirirler" şeklinde olsaydı, ifade doğru olabilirdi.

 

6- Bir Takım Günahların ve Eksik ölçüp Tartmanın Cezaları:

 

İbn Abbas dedi ki: Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki: "Beş şeye karşılık beş şey vardır: Bir toplum eğer sözlerinde durmazsa, mutlaka Allah onlara düşmanlarını musallat eder. Eğer Allah'ın indirdiklerinden başkasıyla hükmedecek olurlarsa, mutlaka aralarında fakirlik yaygınlaşır. Hayasızlık onlarda baş gösterecek olursa, mutlaka onlarda taun (öldürücü, bulaşıcı hastalıklar) baş gösterir. Ölçüyü eksik yapacak olurlarsa, mutlaka yerin mahsülleri engellenir ve kıtlıkile cezalandırılırlar. Zekatı vermeyecek olurlarsa, Allah mutlaka onlara yağmur yağdırmaz. ''

 

Bu anlamda hadisi el-Bezzar rivayet ettiği gibi; Malik b. Enes de bunu İbn Ömer yoluyla gelen bir hadis olarak zikretmiş bulunmaktadır. Biz de bunu et-Tezkire adlı eserimizde kaydetmiş bulunuyoruz.

 

Malik b. Dinar dedi ki: ölüm döşeğinde olan bir komşumun yanına git: tim. "Ateşten iki dağ, ateşten iki dağ" demeye koyuldu. Ben ona ne diyorsun! Sen uykuda hezeyanda mı bulunuyorsun dedim. şöyle dedi: Ey Ebu Yahya, benim iki tane ölçeğim vardı. Birisiyle başkalarına ölçüp veriyor, diğeri ile kendime ölçüp alıyordum, Daha sonra kalktım, onların birini diğerine vurdum ve nihayet ikisini de kırdım. Ey Ebu Yahya dedi. Onlardan birini diğerine vurdukça daha da büyüyüp, durdu. Nihayet adam ağrılarından öldü. İkrime dedi ki: Her ölçen ya da her tartan kimsenin cehennemde olduğuna tanıklık ederim. Ona: Senin oğlun da ölçen ya da tartan bir kimsedir, dediler. O da tanıklık ederim ki o cehennemdedir, dedi.

 

el-Esmai dedi ki: Bedevi arab bir kadını şöyle derken dinledim: Mertliği kileler'in tepesinde ve terazilerin dillerinde olan kimselerden mertlik bekleme!  Bu Ali (r.a)'dan da rivayet edilmiştir.

 

Abdu Hayr dedi ki: Ali (r.a.) zaferan tartmakta olan birisinin yanından geçti. Tartıyı ağır yapmıştı. Ali teraziyi ters çevirdi, sonra şöyle dedi: Teraziyi adaletle, dosdoğru tut. Bundan sonra da istediğin kadar ağır bastır.

 

Sanki bununla ona böyle bir alışkanlığı elde etsin diye önce eşitliği sağlamasını emretmiş ve vacib olanı nafilenin üstünde tutmasını öğretmek istemiş gibidir.

 

Nafi dedi ki: İbn Ömer, satıcıların yanından geçer ve şöyle dermiş: Allah'tan kork, eksiksiz ölç ve adaletle tart. Çünkü eksik ölçüp tartanlar kıyamet gününde ter kulaklarının ortasına kadar gelip, onlara gem vuracak hale gelinceye kadar (Mevkıfte) durdurulacaklardır.

 

Rivayet edildiğine göre, Ebu Hureyre Medine'ye geldiğinde Peygamber (s.a.v.) Hayber'e çıkmıış ve Medine'nin üzerinde Siba b. Urfuta'yı yerine vekil olarak bırakmıştı. Ebu Hureyre dedi ki: Biz ona sabah namazında yetiştik. Birinci rekatte "Kef, Ha, Ya, Ayn, Sad" (Meryem Suresi)'i okudu, ikinci rekatte de; "ölçü ve tartıları eksik yapanların vay haline!" suresini okudu. Ebu Hureyre dedi ki: Ben de namazımda: Filanın babasının vay haline, onun iki tane ölçeği vardı. Kendisi ölçüp aldığında tam olanla ölçüp alır, fakat başkasına ölçtüğünde eksik olanla ölçerdi, dedim.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Mutaffifin 4-6

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR