ABESE 1 / 4 |
بِسْمِ
اللهِ
الرَّحْمنِ
الرَّحِيمِ عَبَسَ
وَتَوَلَّى {1}
أَن جَاءهُ
الْأَعْمَى {2} وَمَا
يُدْرِيكَ
لَعَلَّهُ
يَزَّكَّى {3}
أَوْ
يَذَّكَّرُ
فَتَنفَعَهُ
الذِّكْرَى {4} |
1.
Yüzünü ekşitip, çevirdi,
2.
Kendisine o a'ma geldi diye,
3. Ne
bilirsin? Belki o temizlenecekti;
4. Yahut
öğüt alacaktı da bu öğüt ona fayda verecekti?
Bu buyruğa dair
açıklamalarımızı altı başlık halinde sunacağız:
1- Buyrukların Nüzul Sebebi:
2- Bu Ayetlerin Mahiyeti ve Nüzul
Sebebinde Sözü Geçen Şahıslar:
3- Abdullah b. Um Mektum'un Konumu:
4- İbn Um Mektum'un Yaptığı Davranışın
Değerlendirilmesi:
5- Peygamber Efendimizin Yüzünü Ekşitip,
Çevirmesinin Sebebi:
6- Bu Ayetin Benzeri Diğer Ayetler:
1- Buyrukların Nüzul
Sebebi:
"Yüzünü ekşitip,
çevirdi" buyruğundaki: (-abese-) "Yüzünü ekşitti" demektir.
Nitekim: "Yüzünü ekşitti, kaşlarını çattı" denilir. Daha önce
(el-Müddessir, 22, ayet açıklanırken) geçmiş bulunmaktadır.
"Çevirdi"
yüzünü çevirdi. demektir. "Kendisine ... geldi diye" buyruğundaki
''Diye" lafzı mefülün leh olduğundan ötürü nasb mahallindedir. Kendisine
a'ma geldiği için demektir. A'ma da gözleriyle görmeyen kimseye denilir.
Bütün tefsir
bilginlerinin rivayet ettiklerine göre, Kureyş'in eşrafından bir topluluk.
Peygamber (s.a.v.)'in yanında bulunuyordu. Peygamber onların müslüman
olacaklarını ümit etmişti. Bu sırada Abdullah b. Um Mektum geldi. Resulullah
(s.a.v.), Abdullah'ın sözünü keseceğinden çekindiği için ondan yüz çevirdi.
işte bu ayet-i kerime onun hakkında inmiştir.
Malik dedi ki: Hişam b.
Urve, kendisine Urve'den rivayetle şöyle dediğini zikretti: "Yüzünü
ekşitip, çevirdi'" ayeti İbn Um Mektum hakkında inmiştir. Peygamber
(s.a.v.)'e gelerek: Ey Muhammed! Beni yanına yaklaştır, demeye koyuldu.
Peygamber (s.a.v.)"in yanında da müşriklerin büyüklerinden birisi
bulunuyordu, Peygamber (s.a.v.) yüzünü Abdullah'dan çevirip, öbürüne dönmeye
koyuldu ve: "Ey filan sen benim bu söylediklerimde bir sakınca
görüyormusun?" diyordu. O da: hayır, putlara andederim ki senin
söylediklerinde bir sakınca görmüyorum diyordu. Bunun üzerine Yüce Allah:
"Yüzünü ekşitip, çevirdi" buyruğunu indirdi.
Tirmizi'de senedini
belirterek şöyle demektedir: Bize Said b. Yahya b, Said Umevi anlattı, Bana
babam anlattı, dedi ki: Bu Hişam b. Urve'ye babasından, babassı Aişe'den diye
arzettiğimiz (rivayetler)dir, Aişe dedi ki:
"Yüzünü ekşitip,
çevirdi" buyruğu A'ma İbn Um Mektum hakkında inmiştir. O Resulullah
(s.a.v.)'e gelip, şöyle demeye koyuldu: Ey Allah'ın Resulü, beni irşad et. O
sırada Resulullah (s.a.v.)'in yanında müşriklerin büyüklerinden birisi
bulunuyordu. Resulullah (s.a.v.) ondan yüzünü çeviriyor, diğerine yöneliyor ve
şöyle diyordu: "Söylediklerimde bir sakınca görüyor musun?" O kişi
de: Hayır diyordu. İşte ayet bunun hakkında inmiştir (Tirmizi) dedi ki: Bu
garib bir hadistir.
2- Bu Ayetlerin
Mahiyeti ve Nüzul Sebebinde Sözü Geçen Şahıslar:
Ayet, Yüce Allah
tarafından Peygamber (s.a.v.)'e Abdullah b. Um Mektum'dan yüz çevirmesi
dolayısıyla bir serzeniştir.
Abdullah b. Um Mektum'un
adının Amr b. Um Mektum olduğu da söylenir. Um Mektum'un adı Atike olup. Amir
b. Mahzum'un kızıdır. Burada sözü geçen Amir, Kays'ın oğludur. Kays, Zaide'nin
o, el-Asım'ln oğludur. O da Hatice (r.anha)'nin dayısının oğludur. Peygamber
(s.a.v.)'in müşriklerin büyüklerinden birisi ile uğraşırken onunla
ilgilenmemişti. Denildiğine göre, bu kişi, el-Velid b. el-Muğire idi.
İbnü'l-Arabi dedi ki: Bunu bizim ilim adamlarımızdan maliki mezhebine mensub
kimseler söylemiştir. Künyesi de Ebu Abd Şems idi, Katade dedi ki: O Umeyye b,
Halas idi. Yine ondan Ubey b, Halef olduğu da nakledilmiştir.
Mücahid dedi ki: Bunlar
üç kişi idiler, Rabia'nın oğlu Utbe ve Şeybe ile Ubey b. Haleftiler. Ata ise:
Rabia'nın oğlu Utbe demiştir. Süfyan es-Sevri dedi ki: Peygamber (s.a.v.)
amcası Abbas ile birlikte idi.
ez-Zemahşeri dedi ki:
Peygamberin yanında Kureyş'in ileri gelenlerinden Rabia'nın iki oğlu Utbe ve
Şeybe, Ebu Cehil b. Hişam, Abbas b, Abdu'l-Muttalib, Umeyye b. Halef ve
el-Velid b. el-Muğire vardı. Onların müslüman olmaları dolayısıyla başkaları da
İslama girer ümidi ile İslama davet ediyordu.
ibnu'I-Arabi dedi ki:
Bizim mezhebimize mensub ilim adamlarımız, bu kişi el-Velid b, el-Muğire idi,
demiş olmalarına rağmen, başkaları bu kimselerin Umeyye b. Halef ile Abbas
olduğunu söylemişlerdir. Ancak bütün bunlar batıldır ve dini hususları iyice
tahkik etmeyen müfessirlerin bir bilgisizliğidir. Şöyle ki; Umeyye b. Halef ile
el-Velid, Mekke'de, İbn Um Mektum ise Medine'de idi. Ne o onlarla birlikte, ne
onlar onunla birlikte bir arada bulunmadı. Umeyye de, Velid de kafir olarak
öldüler. Birisi hicretten önce, diğeri Bedir'de öldü. Umeyyehiçbir zaman da
Medine'ye gitmedi vePeygamberin huzurunda tek başına da, başkası ile birlikte
de bulunmadı.
3- Abdullah b. Um
Mektum'un Konumu:
Peygamber (s.a.v.),
Kureyş'in ileri gelenlerinden huzurunda bulunanlarla
meşgul olup, onları Yüce
Allah'ın dinine davet ederken müslüman olacaklarına ümidi de yükselmişken,
onların müslüman olmaları sayesinde kavimlerinden diğerlerinin de müslüman
olacaklarını bekliyor iken, a'ma olan İbn Um Mektum gelip: Ey Allah'ın Rasülü!
Allah'ın sana öğrettiklerinden bana da öğret deyip, onunla yüksek sesle
konuşmaya ve bu konuşmalarını ileri götürmeye koyuldu. Peygamberin başkası ile
uğraşmakta olduğunu da bilmiyordu.
Sonunda Rasülullah
(s.a.v.)'ın yüzünden sözünü kestiği için hoşlanmadığı anlaşıldı ve kendi kendisine
şöyle dedi: Şimdi bunlar da şöyle düşünüyor:
Ona uyanlar; körler,
ayak takımları ve kölelerdir. Bundan ötürü de Peygamber yüzünü ekşitti ve ondan
yüz çevirdi. Bunun üzerine ayet-i kerime nazil oldu.
es-Sevri dedi ki:
Peygamber (s.a.v.) bundan sonra İbn Um Mektum'u gördü mü onun için ridasını
yere yayar ve: "Kendisi dolayısıyla Rabbimin bana sitem ettiği kişi, hoş
safa geldin (merhaba)" ve: "Bir ihtiyacın var mı?" diye sorardı.
İki ayn gazvede onu Medine'ye yerine vekil bıraktı. Enes dedi ki: Ben onu
Kadisiye günü bineğin sırtında, üzerinde zırh ve elinde siyah bir sancakla
gördüm.
4- İbn Um Mektum'un
Yaptığı Davranışın Değerlendirilmesi:
İlim adamlarımız dedi
ki; Eğer İbn Um Mektum, Peygamber (s.a.v.)'ın başkasıyla uğraşmakta olup
onların İslam'a gireceklerini ümit ettiğini bilmekle birlikte bu işi yapmış
olsaydı, elbetteki bu edebe aykırı bir davranış olurdu. Fakat şanı Yüce Allah,
Suffe ehlinin kalblerinin kırılmaması yahutta fakir olan bir mü'minin zenginden
hayırlı olduğunun bilinmesi için, ona sitem etmiştir. Mü'mine gereken dikkati
göstermek -fakir olsa dahi- öbür işten daha doğru ve daha uygun idi. Öbür iş
ise iman ederler ümidi ile zenginlere yönelmekti. Her ne kadar bunda da bir
çeşit maslahat var ise de bu öyledir. İşte Yüce Allah'ın -önceden de geçtiği
üzere-: "Yeryüzünde çokça savaşıp, zaferler kazanıncaya kadar esirler
alması hiçbir peygambere yaraşmaz ... " (el-Enfal, 67) buyruğunun da buna
göre anlaşılması gerekmektedir. (Bk. Belirtilen ayetin tefsiri, 2. başlık ve
devamı)
Şöyle de açıklanmıştır:
Peygamber (s.a.v.), İbn Um Mektum'un kalbindeki imana güvendiği için, konuştuğu
öbür adamın kalbini ısındırma maksadını gütmüştü. Nitekim o şöyle buyurmuştur:
"Şüphesiz ki ben başkasını daha çok sevdiğim halde, bir diğer adamı -Allah'ın
onu yüzü üzerine cehenneme yıkacağından korkarak- görür, gözetirim."
5- Peygamber
Efendimizin Yüzünü Ekşitip, Çevirmesinin Sebebi:
İbn Zeyd dedi ki:
Peygamber (s.a.v.)'ın, İbn Um Mektüm dolayısıyla yüzünü ekşitip, ondan yüz
çevirmesinin sebebi, kendisine rehberlik eden kimseye onu susturması için
işaret etmesi idi. Ancak İbn Um Mektum rehberini itmiş ve Peygamber (s.a.v.)
ile konuşup, Peygamberden istediği bilgiyi almaktan başkasını kabul etmemişti.
Bu onun bir çeşit kabalığı idi. Bununla birlikte Yüce Allah, onun hakkında
Peygamberine gaib şahıs (üçüncü şahıs) hakkında haber veren lafız ile
"Yüzünü ekşitip, çevirdi" buyruğunu indirdi. Böylece (hitab kipiyle):
"Yüzünü ekşitip, çevirdin" demeyerek onu tazim etmiş oluyordu. Daha
sonra Peygamberine ünsiyet vermek üzere, hitab kipi ile yönelerek: "Ne
bilirsin belki o" İbn Um Mektüm "temizlenecekti." Sen'den
kendisine öğretmeni istediği Kur'an ve din bilgisi ile dininde temizliği daha
da artıp, üzerindeki bilgisizlik karanlığının gitmesi ile arınacaktı.
"Belki o"
buyruğundaki zamirin kafire ait olduğu da söylenmiştir. Sen o kimsenin müslüman
olması ile temizlenmesi, yahutta öğüt almasını ümit etmiş, bundan dolayı öğüt
alması sonucunda hakkı kabul edeceği ne ümit bağlamıştın ama, senin bu ümidinin
gerçekleşeceğini nereden bilirsin (demektir.)
el-Hasen:
"Kendisine o ama geldi diye" anlamındaki buyruğu (...) şeklinde soru
olarak med ile okumuştur. Bu durumda: ''Diye" lafzı "yüzünü ekşitip,
çevirdi" fiillerinin delalet ettiği hazfedilmiş bir fiile taalluk etmektedir.
ifade: O ama kendisine geldi diye mi ondan yüz çevirdi? takdirindedir. Bu
okuyuşa göre: ''Yüz çevirdi" lafzı üzerinde vakıf yapılır. Ancak haber
kipi şeklindeki kıraate göre burada vakıf yapılmaz, genel kıraat de bu
şekildedir.
6- Bu Ayetin Benzeri
Diğer Ayetler:
Bu ayetin -sitem
itibariyle- benzeri olan diğer ayetlerin biri el-En'am Süresinde yer alan Yüce
Allah'ın şu buyruğudur: " "Sabah akşam Rabblerine dua edenleri
kovma." (el-En'am, 52)
el-Kehf Süresi'nde yer
alan şu buyruk da böyledir: "Dünya hayatının güzelliğini isteyerek
gözlerin, onlardan başkasına kaymasın.''" (el-Kehf, 28) vb, daha başka
buyruklardır. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
"Yahut" senin
söylediklerin dolayısıyla "öğüt alacaktı da öğüt" senin hatırlatman
"ona fayda verecekti."
"Ona fayda
verecekti" buyruğu, genel olarak; (...) şeklinde "ayn" harfi
ötreli olarak "temizlenecekti" buyruğuna atf ile okunmuştur, Ancak
Asım, İbn Ebi İshak ve İsa; (...) diye nasb ile okumuşlardır. es-Sülemi ve Zir
b. Hubeyş'in kıraati bu şekildedir. Bu da daha önce geçen ''Belki"nin
cevabı olarak nasb ile okunur. Çünkü bu (cevap) muceb değildir. Yüce Allah'ın:
"Belki o yollara ulaşırım." (el-Mu'min, 36) buyruğu gibidir ki; daha
sonra da (bunun cevabında): ''Çıkarım" (el-Mu'min, 37) diye buyurmuştur.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN