MÜRSELAT 20 / 24 |
أَلَمْ
نَخْلُقكُّم
مِّن مَّاء
مَّهِينٍ {20} فَجَعَلْنَاهُ
فِي قَرَارٍ
مَّكِينٍ {21}
إِلَى
قَدَرٍ مَّعْلُومٍ
{22}
فَقَدَرْنَا
فَنِعْمَ
الْقَادِرُونَ
{23} وَيْلٌ
يَوْمَئِذٍ
لِّلْمُكَذِّبِينَ
{24} |
20. Biz,
sizi hakir bir sudan yaratmadık mı?
21. Onu
sağlam bir yerde tuttuk.
22.
Bilinen bir süreye kadar.
23.
Gücümüz yeter Bizim. Ne güzel güç yetirenleriz Biz!
24.
Yalanlayanların o gün vay haline!
"Biz, sizi hakir
bir sudan" zayıf ve değersiz bir su olan nutfeden "yaratmadık
mı?" Daha önceden de geçmiş bulunmaktadır.
Bu ayet-i kerime,
ceninin yaratılması yalnızca erkeğin suyundandır, diyen kimseler için asıl bir
dayanaktır. Bu hususa dair açıklamalar da daha önceden (el-Hac, 5. ayet, 2.
başlıkta) geçmiş bulunmaktadır.
"Onu sağlam bir
yerde." Sağlam korunan bir yer olan rahimde "tuttuk."
'"Bilinen bir süreye kadar." Mücahid biz ona suret verinceye kadar,
diye açıklamıştır. Doğum vaktine kadar diye de açıklanmıştır.
"Gücümüz yeter
Bizim" anlamındaki: (...) buyruğunu Nafi' ve el-Kisai ''Takdir ettik"
şeklinde (dal harfi) şeddeli olarak, diğerleri ise şeddesiz okumuşlardır. Her
ikisi de aynı anlamda farklı söyleyişlerdir. Bu açıklamayı el-Kisai, el-Ferra
ve el-Kutebi yapmıştır. el-Kutebi dedi ki: şeddesiz söyleyiş, şeddeli söyleyiş
ile aynı anlamdadır. ''Ben bunu takdir ettim" demek gibidir.
Peygamber (s.a.v.)'in
(Ramazan) hilali hakkında: ''Eğer hava bulutlu olursa bu sefer onun için takdir
cihetine gidiniz.'' ifadesinde de bu anlamda kullanılmıştır ki, onun konaklama
yerlerini ve yol alışını takdir ediniz (hesab ediniz), demektir.
Muhammed b. el-Cehm
el-Ferra'dan naklen şöyle demektedir: şeddeli okuyuş Ali (r.a)'dan nakledildiği
gibi, şeddesiz okuyuş da ondan nakledilmiştir. şeddeli ve şeddesiz okuyuşun da
aynı anlamda olma ihtimali uzak değildir, Çünkü arablar: "Onun hakkında
ölümü takdir etti" dedikleri gibi; (...) de derler. Yüce Allah da:
"Aranızda ölümü biz takdir ettik" (el-Vakıa, 60) diye buyurmuş ve
"takdir ettik" anlamındaki buyruk hem şeddeli, hem şeddesiz
okunmuştur.
"Rızkını
daralttı" derken de: (...) diye şeddeli de kullanılabilir, (el-Ferra
devamla) dedi ki: şeddesiz okuyanlar, delil getirerek şöyle demişlerdir: Eğer
bu şeddeli olsaydı bu sefer ondan sonrasının: ''Ne güzel güç yetirenleriz
Bizi" denilmesi gerekirdi. el-Ferra dedi ki: Ancak Araplar her iki
söyleyişi de bir arada kullanabilirler. Yüce Allah, (aynı fiilin iki farklı
söyleyişini bir arada zikrederek) şöyle buyurmaktadır: ''Bu nedenle o kafirlere
mühlet ver, onlara azıcık mühlet ver." (Tarık, 17) el-A'şa da şöyle
demiştir: "Ve o beni tanımazlıktan geldi, halbuki onun önceden tanımadığı
(bende görmediği) Olaylar ancak, ağarmış saçlar ile saçlarımın dökülmesi idi,"
İkrime'den ''Gücümüz
yeter Bizim" şeklinde şeddesiz: "Kudret; güç yetirmek"den gelen
bir fiil olarak okuduğu rivayet edilmiştir. Ebu Ubeyd, Ebu Hatim ve
el-Kisai'nin tercih ettiği okuyuş da budur. Çünkü daha sonra; ''Ne güzel güç
yetirenleriz Biz!" diye buyurulmaktadır.
Şeddeli okuyanların
okuyuşu ise "takdir etmek"den gelir. Bizler bedbaht olanı da,
bahtiyar olanı da takdir ettik, Bizler ne güzel takdir edenleriz, demektir.
Bunu da İbn Mesud Peygamber (s.a.v.)'dan rivayet etmiştir. Anlamın: Biz, uzun
ya da kısa oluşunu takdir ettik, şeklinde olduğu da söylenmiştir. Buna yakın
bir açıklama İbn Abbas'tan gelmiştir: Takdir ettik, Biz, malik olduk demektir.
el-Mehdevi dedi ki: Bu açıklama da şeddesiz okuyuşa daha uygun düşmektedir.
Derim ki: Bu doğrudur.
Çünkü "gücümüz yeter Bizim" buyruğunu şeddesiz olarak okuyan
İkrime'dir. O şöyle demiştir: Bu Biz malik olduk, Biz ne güzel malikleriz,
demektir. Böylelikle her iki kelime birbirinden farklı iki anlam ifade etmiş
olur. Yani Biz, doğum zamanını ve nutfenin tam bir insan oluncaya kadar bir
halden, bir hale intikal etmesini yahut bahtiyar ile bedbaht'ı ya da uzun ve
kısayı takdir ettik. Bütün bu açıklamalar şeddeli okunuşa göredir. Önceden de
belirttiğimiz gibi her iki okuyuşun da aynı anlamda olduğu da söylenmiştir.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN