MÜDDESSİR 18 / 25 |
إِنَّهُ
فَكَّرَ
وَقَدَّرَ {18}
فَقُتِلَ
كَيْفَ
قَدَّرَ {19}
ثُمَّ
قُتِلَ
كَيْفَ
قَدَّرَ {20} ثُمَّ
نَظَرَ {21}
ثُمَّ
عَبَسَ
وَبَسَرَ {22}
ثُمَّ
أَدْبَرَ وَاسْتَكْبَرَ
{23} فَقَالَ
إِنْ هَذَا إِلَّا
سِحْرٌ يُؤْثَرُ
{24} إِنْ هَذَا
إِلَّا
قَوْلُ
الْبَشَرِ {25} |
18.
Çünkü o düşündü, ölçtü, biçti.
19.
Kahrolası! Ne biçim ölçtü, biçti!
20.
Tekrar tekrar kahrolası! Ne biçim ölçtü, biçti!
21.
Sonra baktı,
22.
Sonra kaşlarını çattı, yüzünü ekşitti.
23. Sonra
yüz çevirip, büyüklük tasladı.
24. Ve
hemen dedi ki: "Bu nakledilegelen bir sihirden ibarettir.
25.
"Bu insan sözünden başka bir şey değildir."
''Çünkü o düşündü,
ölçtü, biçti." Yani el-Velid, Peygamber (s.a.v.) hakkında düşündü ve
içinde söyleyeceği sözleri hazırladı. Nitekim Araplar bir şeyi hazırlamayı
anlatmak için: ''O şeyi takdir ettim (hazırladım, ölçtüm, biçtim)" derler.
Bu da şöyle olmuştu:
Yüce Allah'ın: "Ha, Mim, Kitabın indirilmesi, hükmünde galib, en iyi bilen
Allah'tandır. .. Dönüş yalnız O'nadır" (Mü'min, 1-3) buyrukları nazil
olunca, el-Velid, Peygamber efendimizin bu buyrukları okuduğunu duydu ve şöyle
dedi: Allah'a yemin ederim, ondan öyle bir söz dinledim ki, bu ne insanların ne
cinlerin sözüdür. Şüphesiz o sözün bir tatlılığı, bir güzelliği vardır.
Şüphesiz onun üst tarafı meyve verir, alt tarafı çok verimlidir. O yükseldikçe
yükselir, fakat hiçbir şey onun üstüne Çıkamaz. Bu sözü hiçbir insan
söyleyemez,
Bunun üzerine
Kureyşliler: el-Velid artık dininden döndüğüne göre Kureyş'in tümü dininden
elbetteki dönecektir, el-Velid'e Kureyş'in reyhanı denilirdi.
Ebu Cehil: Sizin adınıza
onun hakkından ben geleceğim, dedi. Üzüntülü bir şekilde yanına gitti, ona:
Niye seni üzgün görüyorum? dedi. Ebu Cehil ona:
Ne diye üzülmeyeyim ki?
İşte Kureyşliler senin yaşlılığına karşı sana destek olmak üzere senin için
harcayacağın bir mal topluyorlar. Senin Muhammed'in sözünü süslü gösterdiğini
iddia ediyorlar. Sen İbn Ebi Kebşe (Peygamber efendimizi kastediyor) ve İbn Ebi
Kuhafe (Ebu Bekir)'in yanına onların artan yemeklerinden bir şeyler elde etmek
için gidiyormuşsun.
el-Velid bu işe kızdı ve
büyüklenip dedi ki: Ben Muhammed'in ve arkadaşının kırıntılarına mı
muhtaçmışım? Sizler benim ne kadar mal sahibi olduğumu biliyorsunuz? Lat ve
Uzza'ya yemin ederim ki, benim bunlara ihtiyacım yoktur. Ancak sizler
Muhammed'in deli olduğunu iddia ediyorsunuz. Siz hiçbir zaman boğulacak gibi
olduğunu gördünüz mü? Allah'a andolsun ki hayır, dediler.
Yine el-Velid dedi ki:
Siz onun şair olduğunu iddia ediyorsunuz. Hiç şiir söylerken onu gördünüz mü?
Allah'a andolsun ki hayır, dediler. Yine elVelid: Onun yalancı olduğunu ileri
sürüyorsunuz, asla yalan söylediğini tesbit ettiniz mi? Allah'a andolsun ki
hayır, dediler. Siz onun bir kahin olduğunu söylüyorsunuz. Hiç onun kahinlik
yaptığını gördünüz mü? Andolsun ki biz kahinlerin seci'li (kafiyeli) sözler
söylediklerini, sağa sola yaptıklarını gördüm. Siz onu hiç böyle gördünüz mü?
dedi. Onlar yine: Allah'a andolsun ki hayır, dediler. Peygamber (s.a.v.) ise ileri
derecedeki doğruluğundan dolayı "essadiku'l-emin" diye
adlandırılmıştı.
Bunun üzerine
Kureyşliler el- Velid'e: Peki o nedir? diye sordu. Kendi kendisine düşündü,
sonra baktı, sonra da kaşlarını çattı ve: O ancak bir sihirbazdır, dedi. Siz
onun kişiyi hanımından, çocuğundan, kölelerinden ayırdığını görmüyor musunuz?
İşte Yüce Allah'ın: "Çünkü o düşündü" buyruğu bunu anlatmaktadır.
Yani o, Muhammed ve Kur'an hakkında düşündü "ölçtü, biçti" kendi
kendisine onlar hakkında neler söyleyebileceğini tesbit etmeye çalıştı.
"Kahrolası"
lanet olundu ona. Bazı te'vil bilginleri şöyle derdi: Bu, kahroldu ve yenik
düştü, demektir. Zaten zelil düşürülen herkes aynı zamanda kahredilir
(öldürülür). Şair de şöyle demiştir: "Gözlerinin yaşarmasının tek sebebi
senin, iki okunu fırlatmaktır Zelil kılınmış, parçalanmış bir kalbe
doğru."
ez-Zühri azaba
uğratıldı, diye açıklamıştır. Bu (bed) dua kabilinden bir lafızdır.
"Ne biçim ölçtü,
biçti!" buyruğundaki; ''Ne biçim" lafzı hakkında bazıları, bu bir
hayret ifadesidir, demiştir. Yaptığı işten hayrete düştüğün bir adama:
"Bunu nasıl yaptın?" deme ne benzer. Yüce Allah'ın: "Sana nasıl
misaller verdiklerine bir bak!" (el-İsra, 48) buyruğu da (bu yönüyle) buna
benzemektedir.
"Tekrar tekrar
kahrolası!" Yani tekrar tekrar lanet olundu, ona. Bir çeşit
cezalandırılmak ile öldürüldü, sonra da bir başka cezalandırılma türüyle
öldürüldü, diye de açıklanmıştır.
"Ne biçim ölçtü,
biçti." Yani o hangi duruma göre ölçtü, biçti.
"Sonra baktı."
Hakkı ne ile reddedip, çürüteceği üzerinde düşündü. "Sonra kaşlarını
çattı." Mü'minlere karşı kaşlarını çattı. Şöyle ki o, Kureyşlilere
Muhammed (s.a.v.) hakkında onun bir büyücü olduğunu söylemelerini sağlayınca,
müslümanlardan bir topluluğun yanından geçti. Onu İslam'a davet ettiler, o da
onlara kaşlarını çattı.
Kendisini İslam'a davet
ettiği vakit, Peygamber (s.a.v.)'e karşı yüzünü ekşitip, kaşlarını çattı, diye
de açıklanmıştır. Şeddesiz olarak: (...) lafzı; ''Kaşlarını çattı, çatar,
çatmak" ın mastarıdır. (...) ise "develerin kuyruklarına takılan
küçük ve büyük pislikleri"ne denilir. Şair Ebu'n-Necm şöyle demektedir:
"Yukarıya kaldırdıkları kuyruklarında bulunan Yazdan kalma pislikleri,
geyiklerin boynuzları gibidir."
"Yüzünü
ekşitti." Yüzünü buruşturdu, rengi değişti demektir. Bu açıklamayı Katade
ve es-Süddi yapmıştır. Şair Bişr bin Ebi Hazim'in şu beyitinde de bu anlamda
kullanılmıştır: "el-Cifar (denilen yerin) sabahında Temimlilere baskın
yaptık Silahları pek fazla bir araya toplanmış ve yüzünü buruşturmuş bir askeri
birlikle."
Bir başka Şair de şöyle
demektedir: "Yüzünü çevirip, gitmesini görmem, şüpheye düşürdü beni Ve
ihtiyacımı görmekten yüz çevirip, yüzünü ekşitmesi."
Yine denildiğine göre,
kaşların çatılması tartışmadan sonra, yüzün ekşimesi ise tartışmadan önce
sözkonusudur. Birtakım kimseler ise bu fiil, ileri de gitmeksizin, geri de
kalmaksızın durmak anlamındadır.
Derler ki: Yemen ahalisi
de gemi durduğu vakit gidip gelmeyecek olursa; (...) tabirini kullanırlar. Bu
da "durdu" anlamındadır. ''Biz durduk" demektir. Araplar yüzün
rengi değişip, kararacak olursa: "Ekşi ve ekşimenin açıkça görüldüğü bir
yüz" derler.
"Sonra yüz
çevirip" ahalisinin yanına geri dönüp giderek; "büyüklük
tasladı." İman etmeyi büyüklüğüne yedirmedi. İman etmeye davet olunduğu
vakit, imandan yüz çevirip, büyüklük tasladı, diye de açıklanmıştır.
"Ve hemen dedi ki:
Bu" Muhammed (s.a.v.)'ın getirdiği onun başkasından alıp
"nakledilegelen bir sihirden ibarettir." Başka bir şey değildir.
Sihir, aldatmak demektir. Buna dair açıklamalar daha önce el-Bakara Süresi'nde
(102. ayet, 2. başlık ve devamında) geçmiş bulunmaktadır.
Bir kesim de şöyle
demiştir: Sihir, batılın hak suretinde gösterilmesidir. "Nakletmek";
başkasından rivayet edip zikretmek halinde, kullandığımız: ''Hadisi naklettim,
ediyorum" fiilinin mastarıdır. Aynı kökten olmak üzere: "Me'sur
hadis" denilir ki sonradan gelenlerin önceden gelenlerden naklettikleri
hadis (söz) demektir. İmruu'l-Kays da şöyle demiştir: "Eğer o nakledilen
başkasından bana gelmiş olsaydı (keşke) Esasen dil yarası, el yarası gibidir
öyle bir söz söylerdim
ki; Bu ebediyyen benden nakledilir, dururdu."
el-A'şa da şöyle
demiştir: "Sizin hakkında tartıştığınız o husus Dinleyene de, nakledilene
de açık açık izah edilmiştir."
Bu beyitin ikinci mısraının
başındaki ilk kelime: ''İzah etmiştir" diye de rivayet edilmektedir.
"Bu insan sözünden
başka bir şey değildir." Yani bu, ancak yaratılmışların sözüdür. Büyü ile
aldatıldıkları gibi kalpler onunla aldatılır.
es-Süddi şöyle demiştir:
Onlar bu sözleriyle, bu el-Hadrami oğullarının bir kölesi olan Seyyar'ın
sözlerinden olduğunu kastetmektedirler. Bu kişi Peygamber (s.a.v.) ile oturur,
kalkardı. Bu bakımdan peygamberin bu Kur'an'ı ondan öğrendiğini söyleyerek ona
nisbet etmişlerdir. Bununla onun Kur'an-ı Kerim'i Babil halkından öğrendiğini
söylediklerini kastettiği de söylenmiştir.
Bir diğer açıklamaya
göre o, bunu Müseyleme'den öğrenmiştir.
Bu, kahin Adi
el-Hadrami'den öğrenmiştir, diye de açıklandığı gibi, o bunu kendisinden önce
peygamberlik iddiasında bulunanlardan öğrenmiştir, o da onların gittikleri
yoldan gitmiştir diye de açıklanmıştır. Ebu Said ed-Dari dedi ki: Bu ancak
miras olarak devr alınan bir sihir işidir.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN