MÜZZEMMİL 6 / 7 |
إِنَّ
نَاشِئَةَ
اللَّيْلِ
هِيَ
أَشَدُّ وَطْءاً
وَأَقْوَمُ
قِيلاً {6}
إِنَّ لَكَ
فِي اَلنَّهَارِ
سَبْحاً
طَوِيلاً {7} |
6. Gece
kalkışı (var ya); o hem daha etkilidir, hem de söyleyişi itibarı ile daha
sağlamdır.
7. Çünkü
gündüzün senin için uzun uzun meşguliyetler vardır.
Bu buyruğa dair
açıklamalarımızı beş başlık halinde sunacağız:
1- Gece Kalkışı:
2- Gece Namazının Fazileti:
3- Gece Namazının Etkisi:
4- Gece Namazında Okunan Kur'an:
5- Gündüz Meşguliyetlerinin İbadete
Etkisi:
1- Gece Kalkışı:
"Gece kalkışı (var
ya)" buyruğu hakkında ilim adamları şöyle demişlerdir: "Gece
kalkışı" gece vakitleri ve anları demektir. Çünkü onun vakitleri sırasıyla
ortaya çıkar. O bakımdan bir şey önce başlayıp, ondan sonra ardı arkasına
gelecek olursa: ''Bir şey ortaya çıktı, meydana geldi, meydana gelir"
denilir. Bu durumda olana da: (...) denilir. ''Allah onu var etti, o da var
oldu" demektir. Bulutun Allah tarafından meydana getirilip, görülmesini
anlatmak üzere kullanılan; (...) tabiri de buradan gelmektedir. O halde
buradaki: (...) bu fiil "fail" vezninde bir kelimedir. Yüce Allah'ın:
"Süs içinde yetiştirilmekte olan ve tartışma esnasında (delilini)
açıklayamayanları mı (ona) evlat diye isnad ediyorlar?" (ez-Zuhruf, 18)
buyruğunda da (aynı kökten gelen) fiil kullanılmaktadır. Maksat: "Şüphesiz
ki meydana gelen gece saatleri ... " demektir. Nitelik zikredilerek ismin
zikredilmesine gerek görülmemiştir. Bu lafzın müennes olarak gelmesi ise
"saat: an" lafzının müennesliğinden dolayıdır. Çünkü her bir
"saat (an)" yeniden meydana gelmektedir.
(...); lafzının
"gece namazı kılmak" anlamında mastar olduğu da söylenmiştir.
"Günah işlemek" ile "Yalan söylemek" anlamında kullanılması
gibi. Yani şüphesiz ki gecenin meydana gelip, ortaya çıkması daha sağlamdır,
demek olur.
Bir başka görüşe göre:
"Bu, gece kalkışı demektir. İbn Mesud dedi ki: Habeşliler: (...) fiilini
"kalktı" anlamında kullanırlar. Belki o, bu açıklamasıyla bu kelime
aslında Arapçadır, fakat Habeşçe'de de yaygındır ve onlar tarafından çoğunlukla
bu kullanılmaktadır, demek istemiştir. Yoksa Kur'an-ı Kerim'de Arapça olmayan
bir söz yoktur. Buna dair açıklamalar yeteri kadarıyla kitabın Mukaddime'sinde
geçmiş bulunmaktadır.
2- Gece Namazının
Fazileti:
Yüce Allah, bu ayet-i
kerimede gece namazının gündüz namazından daha faziletli olduğunu, mümkün
olduğunca bu gece namazında çokça Kur"an okumanın ecri daha arttırıp,
sevabı daha çok gerektireceğini açıklamaktadır.
ilim adamları "gece
kalkışı" ile neyin kastedildiği hususunda farklı görüşlere sahiptir. ibn
Ömer ve Enes b, Malik şöyle demişlerdir: Bundan kasıt, akşam ile yatsı
arasıdır. Onlar bu görüşlerini ileri sürerken: (...) fiilinin
"başlama" anlamını vermesini göz önünde bulundururlar. Dolayısıyla
bunun ilk vaktinin kastedilmesi daha uygundur, Şairin şu beyitinde de bu
anlamdadır: "Eğer Nusayb eğlenceye yöneldi, denilmeyecek olsaydı, Ben kendim
için yaşım küçük ve henüz yetişkinliğe erişmedim, diyecektim."
Ali b, el-Huseyn akşam
ile yatsı arasında namaz kılar ve: "Gece kalkışı" işte budur, derdi,
Ata ve ikrime: Bu, gecenin başlangıcıdır, demişlerdir. İbn Abbas, Mücahid ve
başkaları da: O gecenin tamamıdır, demişlerdir. Çünkü gündüzden sonra ortaya
çıkan gecedir. Malik b. Enes'in tercih ettiği görüş de budur.
İbnu'l-Arabi dedi ki:
Lafzın verdiği anlam ve dilin gerektirdiği husus da budur.
Aişe ve yine İbn Abbas
ile Mücahid şöyle demişlerdir: "Gece kalkışı" ancak uykudan sonra
geceleyin kalkıp namaz kılmaya denir. Uyumadan önce gecenin ilk saatlerinde
namaz kılan bir kimse "gece kalkışı"nı gerçekleştirmiş olmaz.
Yeman ve İbn Keysan
şöyle demişlerdir; Gece kalkışı, gecenin son vakitlerinde kalkmaktır. İbn Abbas
dedi ki: Onlar namazlarını gecenin ilk saatlerinde kılarlardı. Çünkü insan
uyudu mu ne zaman uyanacağını bilemez.
es-Sıhah'ta şöyle
denilmektedir: "Gece kalkışı" gecenin ilk saatki'ine denir. el-Kutebi
dedi ki: Bu gecenin çeşitli vakitleri demektir. Çünkü bu vakitlerin biri
diğerinden sonra ortaya çıkar.
el-Hasen ve Mücahid'den
bu yatsı namazından sonra sabah namazına kadar devam eden bir vakittir,
demişlerdir. Yine el-Hasen'den gelen rivayete göre, yatsıdan sonraki her vakit
"naşie; gece kalkışı"dır demiştir. Geceleyin yapılan, meydana gelen
yeni itaatler anlamında geldiği de söylenmiştir. Bunu da el-Cevheri
nakletmektedir.
3- Gece Namazının
Etkisi:
"O hem daha
etkilidir" buyruğundaki: "Etkili" lafzını Ebu'l-Aliye, Ebu Amr,
İbn Ebi İshak, Mücahid, Humeyd, İbn Muhaysın, İbn Amir, el-Muğire ve Ebu Hayve
"vav" harfini kesreli, "tı" harfini üstün ve medli olarak:
(...) diye okumuşlardır. Ebu Ubeyd de bunu tercih etmiştir. Diğerleri ise
"vav" harfini üstün, "tı" harfini sakin ve medsiz olarak
(...) diye okumuşlardır. Ebu Hatim de bunu tercih etmiştir. Bu da:
"Sultanlarının baskısı, etkisi o kavmin üzerinde daha da arttı" yani
onlara yüklediği yükümlülükler ağırlaştı, tabirinden alınmıştır. Peygamber
(s.a.v.)'ın:
''Allah'ım, Mudar
üzerindeki baskını daha da arttır" ifadesi de buradan gelmektedir.
Buna göre, anlam şöyle
olur: Gece kalkışı namaz kılana gündüzün saatlerinden daha ağır gelir. Çünkü
gece uyuma, rahat etme ve dinlenme zamanlarıdır. Bu vakitleri ibadetlerle
geçiren bir kimse, büyük bir meşakkate katlanmış olur.
Bu kelimeyi med ile
okuyanlara göre bu: ''(Ona) muvafakat ettim, muvafakat etmek"den mastar
olur. İbn Zeyd dedi ki: ''O iş üzere ona muvafakat ettim, muvafakat etmek"
demektir. ''Filanın ismi benim ismime muvafıktır (uygundur)." "O şey
üzere anlaştılar, ittifak ettiler" demektir.
O halde anlam: Böylesi
kalb, göz, kulak ve dil arasındaki uyumu, muvafakati daha ileri derecede
sağlar. Çünkü bu vakitte sesler ve hareketler kesilmiş olur. Bu açıklamayı
Mücahid, İbn Ebi Müleyke ve başkaları yapmıştır. İbn Abbas da bu anlamda bir
açıklama yapmıştır. Yani bu durumda kulak ile kalb birbirine uygun düşer.
Nitekim Yüce Allah'ın:
"Allah'ın haram kıldığına sayıca uysunlar diye" (et- Tevbe, 37)
buyruğunda bu lafız: "Uygun düşsünler, muvafakat etsinler diye"
anlamındadır.
Anlamın şöyle olduğu da
söylenmiştir: Bu zaman, düşünmek ve tefekkür için daha uygun bir vakittir.
(...) örtünün zıttı bir anlam ifade eder.
Bu kelimenin
"tı" harfinin sakin, "vav" harfinin üstün okunuşunun,
gündüzden daha bir sebat vericidir, anlamına geldiği de söylenmiştir. Çünkü
geceleyin insan yaptıkları ile başbaşa kalır. Bu onun amelini daha
sağlamlaştırır ve kalbi oyalayıp, meşgul eden şeyler, bu vakit daha çok kolay
bir şekilde uzaklaştırılabilir.
(...) "Sebat"
demektir. O bakımdan: ''Ayağımla yerde sabit durdum" denilir.
el-Ahfeş, kıyamı
itibariyle daha sağlamdır, diye açıklamıştır. el-Ferra kıraat ve kıyam! itibarı
ile daha sağlamdır, diye açıklamıştır. Yine el-Ferra'dan gelen rivayete göre;
"hem daha etkilidir" yani daha çok ibadet etmek isteyen kimse için
amelini daha bir sağlamlaştırıcı ve onu daha bir sürekli kılıcıdır. Geceleyin
çalışma ve geçim meşguliyetlerinin olmadığı bir zamandır. Bu durumda gecenin
ibadeti devamlılık arzeder ve kesintisizdir.
el-Kelbi dedi ki:
"Daha etkilidir" yani namaz kılmak hususunda kişinin daha çok şevk ve
arzulu olmasını sağlar. Çünkü bu namaz, kişinin dinlenmesi zamanında
gerçekleşir.
Ubade dedi ki:
"Daha etkili" olması namaz kılan için daha rahat ve daha hafif
olması, kıraatini daha bir sağlam yapması anlamındadır.
4- Gece Namazında
Okunan Kur'an:
"Hem de söyleyişi
itibari ile daha sağlamdır" buyruğu geceleyin okunan Kur'an'ın
gündüzünkine göre daha sağlam ve daha dosdoğru olması demektir. Yani o vakit
okunan Kur'an, daha dosdoğru ve doğruluk üzerinde daha devamlılık arzeder.
Çünkü o saatlerde sesler dinmiş, dünya sükuna ermiş olur. Namaz kılan
okuduklarını şaşırmaz.
Katade ve Mücahid dedi
ki: Kıraati daha doğru, söylenen sözü daha sağlam olur, demektir. Çünkü bu
zaman iyice anlayıp kavrama zamanıdır.
Ebu Ali dedi ki:
"Söyleyişi itibariyle daha sağlamdır" geceleyin insanın zihnini
meşgul eden şeyler olmadığından ötürü daha doğrudur, demektir. Geceleyin
yapılan duanın kabulü daha çabuk olur, diye de açıklanmıştır. Bu açıklamayı İbn
Şecere nakletmiştir.
İkrime dedi ki: Gece
ibadeti daha bir gayretle, daha eksiksiz bir ihlasla yapılır ve daha
bereketlidir. Zeyd b. Eslem'den şöyle dediği nakledilmiştir:
Kur'an'ın anlamlarını
iyice kavramaya daha yatkındır. el-A'meş'ten şöyle dediği rivayet edilmiştir:
Enes b. Malik: "Gece kalkışı (var ya) o hem daha etkilidir, hem de
söyleyişi itibari ile daha sağlamdır" buyruğunu; " ... daha
doğrudur" diye okudu. Onu: "Daha sağlamdır" diye düzelttiler. O
şöyle dedi: (...) ile (...) ve (...) kelimeleri anlam itibariyle aynıdır.
Ebu Bekr el-Enbari dedi
ki: Sapık birtakım kimseler işi: Her kim Kur'an'ın manasına uygun bir kelime
ile okuyacak olursa, eğer manaya muhalefet etmiyor, Allah'ın maksad olarak
gözettiğinden başka bir şey söylemiş olmuyor ise, isabet eden birisidir, demek
noktasına kadar götürmüş ve Enes'in bu sözünü delil olarak göstermişlerdir.
Ancak bu hiçbir zaman kabul edilecek ve söyleyenine itibar edilmesini
gerektirecek bir söz değildir. Çünkü mana itibariyle yakın olmakla birlikte
genel anlamını kapsayacak şekilde Kur'an lafızlarına uymayan birtakım lafızlar
ile okumaya kalkışacak olunursa, o vakit: "Hamd alemlerin Rabbi Allah'a
mahsustur"'yerine: "Şükür yaratılmışların mutlak maliki yaratıcıya
mahsustur" diye okumak caiz olmalıydı. İş bu hususta o kadar geniş bir
alana yayılır ki, Kur'an'ın tamamının lafzı batıl olur. Bu durumda onu okuyan
bir kimse de Yüce Allah'a iftira etmiş, Rasulüne de yalan söylemiş bir kimse
olur.
Böyle diyenlerin İbn
Mesud'un: Kur'an yedi harf üzere inmiştir. Bu sizden herhangi birinizin:
"Gel" demesi (halinde aynı manadaki farklı lafızlar) demesine benzer,
şeklindeki sözlerinde lehlerine delil yoktur. Çünkü bu hadis şunu
gerektirmektedir: Peygamber (s.a.v.)'dan sahih senetler ile nakledilmiş olan
kıraatlerin eğer lafızları farklı olmakla birlikte anlamları aynı ise; o vakit
bu gibi kıraat farklılıkları "gel" lafzı için farklı kelimeler,
lafızlar kullanmaya benzer.
Peygamber (s.a.v.)'ın
ashabının ve onlara tabi olanların okumadıkları şekilde okumaya gelince, bu
hususta Kur'an-ı Kerim'de bir harfi dahi farklı okuyan doğru yolun dışına
çıkmış, sapmış ve iftira etmiş bir kişi olur.
Ebu Bekr (el-Enbari
devamla) dedi ki: Bu sapıklıklarında kendilerine dayanak kabul ettikleri hadis
ise, ilim ehlinden hiçbir şekilde sahih olmayan bir hadistir. Çünkü bu
el-A'meş'in, Enes'ten yaptığı bir rivayete dayanmaktadır. Böyle bir hadis
maktüdur. Muttasıl değildir ki; delil olarak alınabilsin. Çünkü el-A'meş her ne
kadar Enes'i görmüş ise de, ondan hadis dinlemiş değildir.
5- Gündüz
Meşguliyetlerinin İbadete Etkisi:
"Çünkü gündüzün
senin için uzun uzun meşguliyetler vardır" buyruğundaki:
"Meşguliyet" lafzı genel olarak "noktasız ha" ile
okunmuştur, Yani ihtiyaçlarını görmek için meşgul olman, gitmen, gelmen,
işlerin arkasından koşturman vardır, demektir.
''Yürümek ve
dönmek" demektir. ''Suda yüzen kişi" ifadesi de buradan gelmektedir
ki; ona bu ismin veriliş sebebi, el ve ayakları ile dönmesi, evrilmesi ve
çevrilmesidir. ''Oldukça hızlı koşan at'' demektir. İmruu'l-Kays şöyle
demektedir: "Hızlı koşan atlar yorgun düşüp de yorgunluktan ayakları ile
sert yerlerde bile toz çıkartırken, (Benim bu atım) bulutun yağmur yağdırması
gibi çok kolay ve rahat koşar."
Bu kelimenin "boş
kalmak, meşgul olmamak" anlamına geldiği de söylenmiştir. Yani senin için
gündüzün ihtiyaçlarına ayıracağın boş bir vaktin vardır. "Çünkü gündüzün
senin için uzun uzun meşguliyetler vardır" buyruğunun "uyku"
anlamına geldiği de söylenmiştir. Çünkü: ''Uzanmak" demektir. Bu
açıklamayı da el-Halil zikretmiştir.
İbn Abbas ve Ata'dan;
"uzun uzun meşguliyetler" uyuman ve dinlenmen için boş kalacağın uzun
bir vakit vardır, o bakımdan gece kalkışını ibadetine ayır, diye açıkladıkları
nakledilmiştir. ez-Zeccac dedi ki: Eğer geceleyin yapamadığın bir ibadet
olursa, gündüzün senin boş kaldığın ve bunları telafi edeceğin bir zamanın
vardır, demektir.
Yahya b. Ya'mer ve Ebu
Vail ise "noktalı hı" ile: (...) diye okumuşlardır. el-Mehdevi dedi
ki: Bu uyku anlamındadır. Bu açıklamayı, bu lafzı bu şekilde okuyan kıraat
alimlerinden rivayet etmektedir. Şöyle denilmiştir; Bunun anlamı hafiflik,
genişlik ve dinlenmektir.
Nitekim Peygamber
(s.a.v.) ridasını çalmış bir hırsıza beddua eden Aişe (r.anha)'a şöyle
demiştir: "Ona beddua etmek suretiyle sen onun hafiflemesini
sağlama!" Onun günahını hafifletme, demektir. Şair de şöyle demiştir:
"Kederinin üzerindeki etkisini hafiflet ve şunu bil ki, Rahman bir şey
takdir etti mi mutlaka olur.''
el-Esmaİ dedi ki:
''Allah sıtmanı hafifletsin" denilir.
"Sıcaklık dindi,
hafifledi" demektir. ''Derin uyku" anlamındadır. Yine bu lafız pamuk,
keten ve yün gibi şeyleri açmak ve onları kabartmak, demektir. Kadına:
''Pamuğunu aç, kabart" denilir. Kadın tarafından iplik haline eğrilip,
getirilsin diye sarılan pamuğa; (...) denilmesi de buradan gelmektedir. Bu tür
pamuktan bir parçaya da: (...) denilir. Yün ve kıl için de aynı tabirler
kullanılır. Pamuk parçalarına: (...) denilir. el-Ahtal avcılarla köpekleri
anlatırken şöyle demektedir: "Onları saldılar onlar da etrafa toprak
saçarak gittiler Tıpkı pamuk atılırken etrafa dağılan pamuk taneleri
gibi."
Sa'leb dedi ki:
"Hı" harfi ile: "Gidip gelmek ve çalkanıp durmak" demektir.
Aynı zamanda sükun bulmak anlamına da gelir. Peygamber (s.a.v.)'ın: ''Humma
(sıtma, ateş yükselmesi) cehennem sıcağındandır. O bakımdan siz onu su ile
dindiriniz" hadisinde de bu anlamda kullanılmıştır ki; onu teskin ediniz,
dindiriniz" demektir. Ebu Amr dedi ki: ''Uyumak ve boş kalmak"
demektir.
Buna göre bu lafız,
ezdad (zıd anlamlı kelimeler)den olur ve aynı zamana "noktasız ha"
ile: (...) ile aynı anlamda demektir.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN