ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

CİN

11

/

12

 

وَأَنَّا مِنَّا الصَّالِحُونَ وَمِنَّا دُونَ ذَلِكَ كُنَّا طَرَائِقَ قِدَداً {11}

 وَأَنَّا ظَنَنَّا أَن لَّن نُّعجِزَ اللَّهَ فِي الْأَرْضِ وَلَن نُّعْجِزَهُ هَرَباً {12}

 

11. "Gerçekten biz, kimimiz salih kimseleriz, kimimiz bundan aşağıdadır. Biz, çeşit çeşit yollara ayrılmışız.

12. "Şunu da hiç şüphesiz bildik ki, yeryüzünde Allah'ı asla aciz bırakamayız. Kaçmakla da O'nu asla acze düşüremeyiz."

 

"Gerçekten biz, kimimiz salih kimseleriz, kimimiz bundan aşağıdadır" buyrukları, cinlerin söyledikleri sözlerdendir. Yani onlar arkadaşlarını Muhammed (s.a.v.)'a iman etmeye çağırdıklarında, birbirlerine bu sözleri söylediler ve: Bizler Kur'an'ı dinlemeden önce, kimimiz salih kimselerdik, kimimiz kafir idik, dediler. "Kimimiz bundan aşağıdadır" buyruğunun kimimiz salah itibariyle salihlerden daha aşağı mertebededir, anlamında olduğu da söylenmiştir. Bu lafızların iman ve şirke yorumlanmasındansa bu açıklama daha uygun görülmektedir. "Biz, çeşit çeşit yollara" es-Süddi'nin açıklamasına göre fırkalara, ed-Dahhak'a göre çeşitli dinlere, Katade'ye göre de birbirinden farklı mezheb ve görüşlere "ayrılmışız." Şairin şu beyitinde de aynı kökten gelen lafız kullanılmıştır: "İnsanların fitne (ve karışıklık) zamanlarında hevaları çeşitli fırkalara aynıdığı vakit, İtaatiyle hidayete ileten, kabzeden ve bastedendir (O),"

 

Anlam şudur: Bütün cinler. kafir değil idi. Bunların kimisi kafir, kimisi salih mü'min kimseler, kimisi de salih olmayan mü'min kimseler olmak üzere farklı grublar halinde idiler.

 

el-Müseyyeb dedi ki: (Yani) biz müslüman, yahudi, hristiyan ve mecusi kimselerdik, demektir.

 

es-Süddi de Yüce Allah'ın: "Biz, çeşit çeşit yollara ayrılmışız" buyruğu hakkında şunları söylemektedir: Cinler arasında da sizin gibi kaderiyye, mürcie, hariciler, rafıziler, Şiiler ve sünniler de vardır.

 

Bir kesim de şöyle demiştir: Bizler, Kur'an'ı dinledikten sonra ayrı ayrı yollardayız. Kimimiz mü'mindir, kimimiz kafirdir. Yani bizden kimileri salih, kimileri de salih olmakta ileriye gitmemiş, sade mü'minleriz.

 

Ancak birinci açıklama daha güzeldir. Çünkü cinler arasında Musa'ya ve İsa'ya iman edenler de vardı. Yüce Allah, onlar hakkında bize haber vermiş ve onların: "Biz Musa'dan sonra indirilmiş olup, kendinden öncekileri doğrulayan hakka ve dosdoğru yola ileten bir kitap dinledik" (el-Ahkaf, 30) dediklerini bildirmektedir. Bu, onlardan bir kesimin Tevrat'a iman etmiş olduklarını göstermektedir. Bu ifadeleri de onların imana çağırdıkları kimselere yönelttikleri, bu çağrılarını daha ileriye götürmek için kullandıkları bir ifadedir. Aynı şekilde onların; biz şu andan itibaren kimimiz mü'min, kimimiz kafir olmak üzere iki kısma ayrıldık, demiş olmalarının da bir faydası yoktur.

 

''Çeşit çeşit yollar" buyruğu "tarikat"ın çoğulu olup, kişinin izlediği yol, demektir. Bizler çeşitli fırkalar halinde idik, anlamındadır. ''O topluluk farklı mezhebler üzeredir" denilir.

 

''Çeşit çeşit" lafzı da tıpkı "yollar (taraik)" anlamına yakındır ve bu onu te'kid etmektedir, tekili (...) dir. Nitekim; (...): Herbir yolun (ondan ayrılan) ayrı bir yolu vardır" denilir. Bunun aslı ise: "Köseleden ince deri parçaları kesmek" tabirinden gelmektedir. Lebid, kardeşi Erbed'e söylediği mersiyesinde, şunları söylemektedir:

 

"Asil atların (alabildiğine koşturulduğundan ötürü) ince kesilmiş bir kösele parçasına döndüğü gecede (Ne kadar ağlasa da) göz hiçbir zaman arzusunu gerçekleştirecek noktaya erişmiş olamaz."

 

Bir başkası (ki bu da Lebid'dir) da şöyle demektedir: "Amr (oğulları)nın atları (hızlıca koşturulmaktan) ince kesilmiş bir kösele parçası gibi geri döndükleri günü Ve Zeyd de üzerinde zırh ve miğfer yokken demiştim ki ... "

 

"Kaf" harfi kesreli olarak; ''Tabaklanmamış deri parçasından kesilen ince bir parça"ya denilir. ''Deriden olsun, tahtadan olsun hiçbir kabı bulunmuyor" deyimi kullanılır.

 

"Şunu da hiç şüphesiz bildik ki; yeryüzünde Allah'ı asla aciz bırakamayız" Buyruğundaki: ''Zannetmek" kesin olarak bilmek anlamındadır. Yüce Allah'ın: "Doğrusu biz, .. söylemeyeceklerini sanmıştık," (5. ayet) ile "ve gerçekten onlar. .. sanmışlar" (7. ayet) buyruklarında kullanılan "zan"dan farklı bir mana ihtiva eder. Burada şu demektir: Biz istidal ile ve Allah'ın ayetleri üzerinde düşünmek suretiyle, kesin olarak şunu bildik ki: Biz, hiç şüphesiz Allah'ın egemenlik ve mülkü içerisindeyiz. Kaçmak suretiyle veya başka bir yolla ondan kurtulamayız.

 

"Kaçmak" hal konumunda bir mastardır; bizler kaçarak (onu aciZ düşüremeyiz), demektir.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Cin 13-15

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR