ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

CİN

4

/

7

وَأَنَّهُ كَانَ يَقُولُ سَفِيهُنَا عَلَى اللَّهِ شَطَطاً {4} وَأَنَّا ظَنَنَّا أَن لَّن تَقُولَ الْإِنسُ وَالْجِنُّ عَلَى اللَّهِ كَذِباً {5} وَأَنَّهُ كَانَ رِجَالٌ مِّنَ الْإِنسِ يَعُوذُونَ بِرِجَالٍ مِّنَ الْجِنِّ فَزَادُوهُمْ رَهَقاً {6} وَأَنَّهُمْ ظَنُّوا كَمَا ظَنَنتُمْ أَن لَّن يَبْعَثَ اللَّهُ أَحَداً {7}

 

4. "Doğrusu bizim beyinsizimiz, Allah'a karşı aşırı yalan söylüyormuş.

5. "Doğrusu biz, insanların da, cinlerin de Allah'a karşı asla yalan söylemeyeceklerini sanmıştık.

6. "Bir gerçek de şu ki: İnsanlardan bazı kimseler, cinlerden bazı kimselere sığınırlardı. Bununla da onların azgınlıklarını arttırırlardı.

7. "Ve gerçekten onlar da sizin sandığınız gibi, Allah'ın hiçbir kimseyi asla diriltmeyeceğini sanmışlar. "

 

"Doğrusu bizim beyinsizimiz, Allah'a karşı aşırı yalan söylüyormuş" buyruğunda yer alan: "Doğrusu" buyruğundaki "he" zamiri iş ya da söze aittir. (İşin doğrusu yahut sözün doğrusu şu ki, demek olur.) '' ... muş"un ismi de kendi bünyesinde olup, ondan sonraki ifadeler onun haberidir. Bununla birlikte bu lafzın zaid (fazladan) gelmiş olması da mümkündür.

 

Burada sözü edilen "beyinsiz (sefih)" Mücahid, İbn Cureyc ve Katade'nin görüşüne göre, iblistir. Ebu Burde b. Ebi Musa da bunu Peygamber (s.a.v.)'dan rivayet etmiştir. Kastın, cinlerin müşrikleri olduğu da söylenmiştir. Katade dedi ki: İnsanların beyinsizleri, Yüce Allah'a isyan ettikleri gibi, cinlerin de beyinsizleri O'na isyan etmişlerdir.

 

''Aşırılık: Küfürde aşırıya gitmek" demektir. Ebu Malik: Bundan kasıt zulüm ve haksızlıktır, demiştir. el-Kelbi: O yalandır, demiştir. Bunun asıl anlamı ise uzak oluştur. O bakımdan bu lafız ile adaletten uzak oluşundan dolayı zalimlik, doğruluktan uzaklığından dolayı da yalan hakkında kullanılabilir. Şair şöyle demiştir: "Senin hakkında hüküm vermek üzere hakem tayin ettiklerinde Her durumda sana haksızlık etmişlerdir. Bu ise ancak senin yaşlandığın bir zamanda olmuştur."

 

"Doğrusu biz, insanların da, cinlerin de Allah'a karşı asla yalan söylemeyeceklerini sanmıştık." Öyle kabul etmiştik. Bundan dolayı Allah'ın bir eşinin ve bir evladının olacağı hususunda onların doğru söylediklerini kabul etmiş ve bu durum Kur'an'ı dinleyip de onun sayesinde hakkı aÇikça gördüğümüz zamana kadar böylece sürüp gitmiştir.

 

Yakub, el-Cahderi ve İbn Ebi İshak ''söylemeyeceklerini" anlamındaki buyruğu; ''Yalan uydurup söylemeyeceklerini" diye okumuşlardır.

 

Denildiğine göre; burada, cinlerin söyledikleri belirtilen sözler, sona ermektedir. Daha sonra Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

 

"Bir gerçek de şu ki: İnsanlardan bazı kimseler ... " buyruğundaki: ''Bir gerçek de şu ki" lafzındaki hemzeyi üstün okuyarak bunları da cinlerin söyledikleri sözler arasında değerlendirenler, daha önce geçen: "Cinlerden bir topluluk beni dinlediler" buyruğuna atıf ile okumuşlardır. ''Hemze"yi kesre ile okuyanlar ise, Yüce Allah'ın yeni başlayan bir sözü olarak değerlendirmişlerdir.

 

Bununla anlatılmak istenen ise, bir vadiye konaklayan bir kimsenin: Ben bu vadinin efendisine, onun kavminin sefihlerinin (beyinsizlerinin) şerrinden sığınırım, şeklinde söylediği ve sabah oluncaya kadar o kimsenin himayesine girmiş olarak geceyi geçirmesi şeklindeki uygulamaları kastedilmektedir. Bu açıklamayı el-Hasen, İbn Zeyd ve başkaları yapmıştır.

 

Mukatil dedi ki: Cinlere ilk sığınan kimseler Yemenlilerden bir kesim idi.

Daha sonra Hanifeoğullarından bir kesim bu işi yaptı, sonra da bu, Araplar arasında yaygınlık kazandı. İslam gelince Allah'a sığındılar ve cinlere sığınmayı terkettiler.

Kerdem b. Ebi's-Saib dedi ki: Peygamber (s.a.v.)'dan ilk sözedildiği sıralarda, babam ile birlikte Medine'ye gittim. Gece olunca bir koyun çobanına gittim. Gece yarısında kurt gelerek koyunlardan bir kuzu alıp gitti. Çoban: Ey vadide bulunan kişi, ben senin himayendeyim, dedi. Bu sefer bir münadi: Ey kurt, onu serbest bırak, diye seslendi. Kuzu hızlıca koşarak geldi. Yüce Allah da Mekke'de iken Resulüne: "Bir gerçek de şu ki, insanlardan bazı kimseler, cinlerden bazı kimselere sığınırlardı. Bununla da onların azgınlıklarını arttırırlardı" buyruğunu indirmişti. Yani cinler, insanların "azgınlıklarını" günahlarını ve hatalarını arttırmışlardı. Bu açıklamayı İbn Abbas, Mücahid ve Katade yapmıştır.

 

"Azgınlık" anlamı verilen:- ''Günah ve haramları işlemek" anlamındadır. Bu şekilde olan bir kimseye; (...) denilir.

 

Yüce Allah'ın: ''Onları bir horluk kaplayacaktır" (Yunus, 27) buyruğunda da bu kökten gelen lafız kullanılmıştır. Şair el-A'şa da şöyle demiştir: "Onu görmekten başkasının yok bana faydası, Aşık bir günah işlemeden hiç şifa bulur mu?"

 

(Görüldüğü gibi şair burada bu lafzı) günah anlamında kullanmıştır. Burada günahları arttırmanın cinlere izafe edilmesi, onların bu işe sebep olmalarından dolayıdır.

Yine Mücahid şöyle demiştir: "Azgınlıklarını arttırırlardı" şu demektir:

 

Yani insanlar, onlara sığınmak suretiyle, cinlerin azgınlıklarını arttırmışlardı. O kadar ki cinler: Biz insanların da, cinlerin de efendileri olduk, diyecek hale geldiler.

 

Yine Katade, Ebu'ı-Aliye, er-Rabi' ve İbn Zeyd şöyle demişlerdir: İnsanlar bu yolla cinlerden daha çok korkmaya ve çekinmeye başladılar. Said b. Cübeyr de bunu küfürlerini (arttırmak) diye açıklamıştır.

 

Allah'a sığınmayarak, cinlere sığınmanın küfür ve şirk olduğu çok açık bir husustur.

 

"Rical: adamlar, erkekler (mealde; kimseler)" lafzının cinler hakkında kullanılmayacağı da söylenmiştir. Buna göre anlam şöyle olur: İnsanlardan birtakım kimseler, cinlerin şerlerinden yine insanlardan birtakım kimselere sığınırlardı. İnsanlardan olan kişi mesela şöyle derdi: Ben bu vadinin cinlerinden, Huzeyfe b. Bedr'e sığınıyorum.

 

el-Kuşeyri ise şöyle demektedir: Bu açıklamada dayanaksız bir iddia sözkonusudur. Zira cinler hakkında da "rical" lafzının kullanılması uzak bir ihtimal değildir: "Ve gerçekten onlar da sizin sandığınız gibi Allah'ın hiçbir kimseyi asla diriltmeyeceğini sanmışlar" buyruğu, Yüce Allah'ın insanlara söyledikleri sözler arasındadır. Yani cinler de sizin zannettiğiniz gibi, Allah insanları asla öldükten sonra diriltmeyeceğini, zannettiler.

 

el-Kelbi dedi ki: Anlamı şudur: İnsanlar, Allah'ın kullarına karşı delil getirmek üzere bir Rasül göndermeyeceğini zannettikleri gibi, cinler de aynı zanna kapılmışlardır.

Bütün bunlar, Kureyş'e karşı getirilen delili pekiştirmek maksadına yöneliktir. Yani işte bu cinler, Muhammed'e iman ettiklerine göre, sizin ona iman etmeniz daha uygundur, hakka daha yakındır.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Cin 8-10

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR