NUH 1 |
بِسْمِ
اللهِ
الرَّحْمنِ
الرَّحِيمِ إِنَّا
أَرْسَلْنَا
نُوحاً
إِلَى
قَوْمِهِ
أَنْ
أَنذِرْ
قَوْمَكَ
مِن قَبْلِ
أَن يَأْتِيَهُمْ عَذَابٌ
أَلِيمٌ |
1. Gerçekten Biz,
Nuh'u kavmine: "Kendilerine çok acıklı bir azab gelmezden önce kavmini
korkut" diye gönderdik.
Daha önce A'raf
Suresi'nde (59. ayetin tefsirinde) Nüh (a.s)'ın gönderilmiş ilk Resul olduğuna dair
açıklamalar geçmiş bulunmaktadır. Ayrıca bunu Katade, İbn Abbas'tan, o da
Peygamber (s.a.v.)'den rivayet etmiştir. Peygamber buyurdu ki: "İlk
gönderilen resul Nuh'tur. O yeryüzündeki herkese peygamber olarak
gönderilmiştir.''
Bundan dolayı yeryüzündekiler
kafir olunca, Allah yeryüzünde bulunan herkesi suda boğdu.
Nuh (a.s)'ın nesebi
(babasından geriye doğru) şöyledir: Nüh b. Lamek b. Müteveşlih b. Ahnuh -ki
İdris'tir- b. Yered b. Mehlayil b. Enüş b. Kaynan b. Şıs b. Adem (a.s)'dır.
Vehb dedi ki: Bunların
hepsi mü'min kimseler idi. O kavmine elli yaşında iken peygamber olarak
gönderildi. İbn Abbas: Kırk yaşında iken demiştir. Abdullah b. Şeddad ise Nuh
üçyüzelli yaşında iken peygamber olarak gönderildi. Bu husustaki açıklamalar
bundan önce el-Ankebüt Süresinde (14, 15. ayetlerin tefsirinde) geçmiş
bulunmaktadır. Allah'a hamdolsun.
"Kavmini korkut
diye" buyruğu; (...) takdirindedir.
Buna göre; " ...
diye" cer harfinin düşürülmesi ile nasb konumundadır. Bu cer harfinin;
(...) ile birlikte bulunması halinde amel etmesi güçlü olduğundan ötürü cer
konumunda olduğu da söylenmiştir. Bunun müfessire (tefsir edici) anlamında
olması da mümkündür. O takdirde irapta mahalli olmaz. Çünkü "irsal:
peygamber göndermek'de emir manası vardır. Bu takdirde ayrıca "be"
harfini takdir etmeye gerek yoktur.
Abdullah (b. Mesud)'ın
kıraatinde: "Kavmini korkut'' şeklinde olup " ... diye" edatı
getirilmemiştir ki; bu da: "Biz ona: Kavmini korkut, dedik"
anlamındadır. İnzarın (uyarıp, korkutmanın) anlamına dair açıklamalar daha
önceden Bakara Süresi'nin baş taraflarında (6. ayetin başında) geçmiş
bulunmaktadır.
"Kendilerine çok
acıklı bir azab gelmezden önce" buyruğu ile ilgili olarak İbn Abbas şöyle
demektedir: Bununla ahiretteki cehennem ateşinin azabını kastetmektedir. el-Kelbi
Bu başlarına gelen tufan azabıdır, demiştir. Bir başka açıklamaya göre buyruk:
Eğer iman etmeyecek olurlarsa, çok acıklı bir azabın gelip hepsini vuracağını
belirterek onları korkut, demektir. O bakımdan o, kavmini davet ediyor, onları
korkutup uyarıyor, fakat onlardan kimsenin çağrısını kabul ettiğini görmüyordu.
Bunun yerine kavmi onu bayılıncaya kadar dövüyordu. O da: "Rabbim, kavmime
mağfiret buyur, çünkü onlar bilmiyorlar" diyordu. Buna dair yeterli
açıklamalar daha önce el-Ankebut Suresi'nde (14-15. ayetlerin tefsirinde)
geçmiş bulunmaktadır. Allah'a hamdolsun.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN