MEARİC 8 / 10 |
يَوْمَ
تَكُونُ
السَّمَاء
كَالْمُهْلِ {8} وَتَكُونُ
الْجِبَالُ
كَالْعِهْنِ
{9} وَلَا
يَسْأَلُ
حَمِيمٌ
حَمِيماً {10} |
8. O gün
gök, erimiş maden gibi olacak.
9.
Dağlar da renk renk boyanmış yün gibi olacak.
10. Ve
gerçek hiçbir dost, dostunu sormayacak.
"O gün gök erimiş
maden gibi olacak" buyruğunda yer alan: "O gün" buyruğunda amil:
"inecek" anlamındaki buyruktur. İfade; "azab onların başına ...
o günde gelecektir" takdirindedir. Amilin "onu görürüz" yahut:
"Bunlar onlara gösterilir" (11. ayet) lafızları olduğu söylendiği
gibi, bunun "yakın"dan bedel olduğu da söylenmiştir.
''Erimiş maden"
zeytinyağı tortusu ve dibe çöken kısmı demektir. Bu İbn Abbas ve başkalarının
açıklamasıdır.
İbn Mesud ise şöyle
demiştir: Bu eritilen kurşun, bakır ve gümüşe verilen isimdir.
Mücahid dedi ki:
"Erimiş maden gibi" kan ve irinden meydana gelen cerahat gibi
demektir. Buna dair açıklamalar daha önceden Duhan Süresi (45. ayetin tefsiri)
ile el-Kehf Süresi (29. ayetin tefsiri'nde geçmiş bulunmaktadır.
"Dağlar da renk
renk boyanmış yün gibi olacak." Çünkü yüne ancak boyalı olması halinde:
(...) denilir. el-Hasen dedi ki: "Dağlar da renk renk boyanmış yün gibi
olacak" buyruğunda kastedilen kırmızı yündür. Bu da yünlerin en zayıf olan
çeşididir. Züheyr'in şu beyiti de bu kabildendir: "Kırmızı yün
parçalarının bulunduğu herbir yerdeki bu parçalar Parçalanmamış, ezilmemiş
tilki üzümü taneleri gibidir."
Bu lafzın "renkli
yün" anlamına geldiği de söylenmiştir. Yüce Allah, dağları çeşitli
renkleri itibariyle renkli yüne benzetmektedir. Yani bu dağlar daha önce
şiddetli iken yumuşayacak, bir arada bulunuyor iken darmadağınık olacak.
Denildiğine göre
dağların uğrayacağı ilk değişiklikte onlar yığılmış kum taneleri haline
dönecek. Sonra atılmış yün gibi, sonra da darmadağınık toz zerrecikleri haline
dönüşecektir.
"Ve gerçek hiçbir
dost, dostunu sormayacak." Herkes kendi haliyle meşgul olacağından dolayı
kimse arkadaşının durumunu sormayacak. Bu açıklamayı Katade yapmıştır. Nitekim
Yüce Allah: "O günde bunlardan herbir kişinin kendine yeter bir işi
vardır" (Abese, 37) diye buyurmaktadır.
Buyruğun; "Gerçek
hiçbir dost, dostunun haline dair soru sormayacak" demek olduğu da
söylenmiştir. Burada cer harfi hazfedilmiş ve doğrudan doğruya fiil mef'ule
bitiştirilmiştir. (Cer harfi kuIlanılmadan geçişi sağlanmıştır).
"Sor(may)
acak" anlamındaki fiil genellikle: (...) diye "ye" harfi fethalı
olarak okunmuştur. Şeybe ve Asım'dan el-Bezzı ise: "Sorulmayacak"
şeklinde "ye" harfi ötreli meçhul bir fiil olarak okumuşlardır. Yani
hiçbir gerçek dosta dostuna dair soru sorulmayacak ve hiçbir akrabaya
akrabaları hakkında soru sorulmayacak, aksine her insana kendi ameline dair
soru sorulacaktır. Bunun bir benzeri de Yüce Allah'ın: "Herbir nefis
kazandıkları karşılığında rehin alınmıştır" (el-Müddessir, 38) buyruğudur.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN