ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

HAKKA

44

/

46

وَلَوْ تَقَوَّلَ عَلَيْنَا بَعْضَ الْأَقَاوِيلِ {44}

 لَأَخَذْنَا مِنْهُ بِالْيَمِينِ {45}

 ثُمَّ لَقَطَعْنَا مِنْهُ الْوَتِينَ {46}

 

44. Eğer bazı sözleri uydurup Bize isnad etseydi.

45. Biz onu elbette kudretimizle alıverirdik.

46. sonrada kalbinin damarını elbette koparırdık.

 

"Eğer bazı sözleri uydurup bize isnad etseydi" buyruğunda geçen: "Uydurup isnad etseydi" buyruğu, kendisini olmadık bir külfetin altına sokarak kendiliğinden uydurduğu bir söz ortaya koymuş olsaydı, demektir. Bu fiil meçhul kip ile; "Eğer uydurulup isnad edilseydi ... " diye de okunmuştur.

 

"Biz onu elbette kudretimizle alıverirdik." Güçle, kuvvetle alırdık. ''Onu" lafzındaki: (...), zaid bir sıladır.

 

Bu buyrukta kuvvet ve kudret "yemin: Sağ" ile ifade edilmiştir. Çünkü herşeyin gücü sağlarındadır. Bu açıklamayı el-Kutebi yapmıştır. İbn Abbas ve el-Mücahid'in açıklamalarının anlamı da budur. eş-Şemmah'ın şu beyitinde de bu anlamda kullanılmıştır: "Şan ve şeref için bir sancak yükseltildi mi Hemen Arabe onu sağı ile yakalayıverir."

 

Yani kuvvetle alır. Arabe, ensardan Evs kabilesine mensub bir adamın adıdır. Bir başka şair de şöyle demektedir: "Güneşin ışığının doğarken parıldadığını görünce, Ben de ondan ihtiyacım olanı sağımla (kuvvetle) aldım."

 

es-Süddi ve el-Hakem; "sağ ile" buyruğunu "hak ile" diye açıklamışlardır.

Şairin: "Arabe onu yemini ile alır."

 

Yani sözü hakkıyla alır, demektir.

 

el-Hasen: Elbette onun sağ elini koparırdık, diye açıklamıştır. Elbette onun sağ elini iş yapamaz bir hale getirirdik, anlamında olduğu da söylenmiştir. Bu açıklamayı Neftaveyh yapmıştır.

 

Ebu Cafer et- Taberi dedi ki: Bu ifade, insanların adetleri üzere, cezalandırılan kimsenin elinin yakalanması şeklinde zelil kılınması anlamında kullanılmıştır. Nitekim Sultan zelil kılıp alçaltmak istediği kimse hakkında: Ellerini yakalayın, der. Yani elbetteki Biz elinin yakalanmasını emreder ve onu cezalandırmakta ileri giderdik.

"Sonra da kalbinin damarını elbette koparırdık." Bununla kalbin en büyük damarını (aorı) kastetmektedir. Onu helak ederdik, demektir. Bu da kalbin kendisine asılı bulunduğu bir damar olup, koptuğu takdirde kişi ölür. Bu açıklamayı İbn Abbas ve çoğu kimse yapmıştır.

 

Şair şöyle demektedir: "Bana bildirip de yükümün arasına katarsan Arabe'yi, vetin (denilen kalbin en kalın damarının) kanı senin boğazında tıkansın."

 

Mücahid dedi ki: Bu kalbin sırttaki bağlantısıdır ki; buna da omurilik denilir. Bu koptu mu bütün güçler çalışmaz olur ve kişi ölür. (...) da vetini (açıklamalara göre aort damarı ya da omuriliği) kopan kimseye denilir.

 

Muhammed b. Ka'b dedi ki: Bundan kasıt lulp, kalbin zarları ve ona bitişik olan şeylerdir.

el-Kelbi dedi ki: Bu boyun damarları ile boğaz arasındaki bir damardır.

Boynun iki damarı arasında bu damar bulunur.

 

İkrime dedi ki: "el-Vetın (denilen bu damar)" koptuğu takdirde kişi ne acıkırsa acıktığını. ne doyarsa doyduğunu bilir.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Hakka 47-48

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR