ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

KALEM

1

/

3

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ

ن وَالْقَلَمِ وَمَا يَسْطُرُونَ {1}

 مَا أَنتَ بِنِعْمَةِ رَبِّكَ بِمَجْنُونٍ {2}

وَإِنَّ لَكَ لَأَجْراً غَيْرَ مَمْنُونٍ {3}

 

1. Nun. Kaleme ve yazmakta oldukları şeylere andolsun ki;

2. Sen Rabbinin nimeti sayesinde bir deli değilsin.

3. Gerçekten senin için elbette kesilmeyecek bir ecir vardır.

 

"Nun. Kaleme ... andolsun ki" buyruğunda telaffuz edilen ikinci "nun" harfini Ebu Bekir, el-Mufaddal, Hubeyre, Verş, İbn Muhaysın, İbn Amir, el-Kisai ve Yakub "vav" harfine idgam etmişler; diğerleri izhar ile okumuşlardır, İsa b. Ömer ise bunu üstün ile okumuştur, Bir fiil takdir etmiş gibidir. İbn Abbas, Nasr ve İbn Ebi İshak ise kasem harfi takdiri ile kesreli okumuşlardır. Harun ve Muhammed b. es-Semeyka ise mebni olarak ötreli okumuşlardır.

 

"Nun"un tevili hususunda farklı görüşler vardır. Muaviye b. Kurra babasından, Peygamber (s.a.v.)'e merfu bir rivayet olarak: "Nun. Nurdan bir yazı levhasıdır.'' dediğini rivayet etmektedir.

 

Sabit el-Bünani de "nun" un divit (mürekkep hakkası) olduğunu rivayet etmiştir. el-Hasen ve Katade de böyle demişlerdir.

 

el-Velid b, Müslim rivayetle dedi ki: Bize Malik b. Enes, Ebu Bekr'in mevlası Sumey'den anlattı: Sumey, Ebu Salih es-Semman'dan, o Ebu Hureyre 'den şöyle dediğini rivayet etmektedir: Resulullah (s.a.v.)'ı şöyle buyururken dinledim: "Allah'ın ilk yarattığı kalemdir. Sonra Nun'u halketti. O ise mürekkep hokkasıdır, Yüce Allah'ın: "Nun, kaleme ... andolsun ki" buyruğu da bunu anlatmaktadır, Sonra ona: Yaz, diye buyurdu, Kalem: Ne yazayım? dedi. Olmuşu ve kıyamet gününe kadar olacak olan amel, ecel, rızık ya da iz türünden herşeyi yaz, diye buyurdu. Kalem de kıyamet gününe kadar olacak herşeyi yazdı. Sonra kalemin ağzı mühürlendi, daha da konuşmadı, kıyamet gününe kadar da konuşmayacak. Sonra aklı yarattı. Cebbar olan şöyle buyurdu: Senden daha çok beğendiğim bir yaratık yaratmadım. İzzetim ve celalime yemin ederim ki, sevdiğim kimselerde seni kemale erdireceğim, buğzettiğim kimselerde seni eksik kılacağım." (Ebu Bureyre devamla) dedi ki:

Sonra Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "İnsanlar arasında aklı en mükemmel olan Allah'a en itaatkar olanları ve O'na itaat olan İşleri en çok yapanlarıdır."

 

Mücahid'den de şöyle dediği rivayet edilmektedir: "Nun" yedinci arzın altındaki balıktır. (Devamla) dedi ki: "Kaleme ... andolsun ki" buyruğu ise Zikr'in kendisi ile yazıldığı kalemdir, Mukatil, Murre el-Hemdanı. Ata el-Horosanı, es-Süddı ve el-Kelbı de böyle demişlerdir: Nun, yerlerin üzerinde bulunduğu balıktır.

 

Ebu Zabyan, İbn Abbas'tan şöyle dediğini rivayet eder: Allah'ın ilk yarattığı kalemdir. Olacak olan herşeyi yazdı. Sonra suyun buharını yükseltti, ondan semayı yarattı. Sonra Nun'u yarattı ve yeri onun üzerine yayıp döşedi.

 

Yer çalkalandı, dağlarla tesbit edildi, Dağlar yere karşı şüphesiz ki övünürler. Sonra İbn Abbas: "Nun, Kaleme ... andolsun ki" ayetini okudu,

 

el-Kelbi ve Mukatil dedi ki: Onun (o balığın) adı el-Behmut'tur. Recez vezninde şair şöyle demiştir: "Bana ne oluyor ki, hepinizi susuyor görüyorum, el-Behmut'u yaratmış olan Rabbim Allah'a yemin olsun,"

 

Ebu'l-Yakzan ve el-Vakıdi adının Leyusa, Ka'b, Lususa olduğunu söylemiştir. Yine (Ka'b); Belhemusa olduğunu da söylemiştir. Ka'b (devamla) dedi ki: İblis yerlerin üzerinde bulunduğu balığın içine girip, onun kalbine vesvese vererek dedi ki: Ey Lüsüsa! Senin üzerinde hareket eden hayvanlardan, ağaçlardan, yerlerden ve başkalarından neler olduğunu biliyor musun? Sen hareket edecek olursan, hepsini sırtının üzerinden atıverirsin. Leyusa bunu yapmak istedi, Allah ona bir hayvan gönderdi. Burun deliğinden girip beynine kadar ulaştı. Balık bundan ötürü Yüce Allah'a yalvarıp yakardı, Allah da o hayvana izin verdi ve çıktı. Ka'b dedi ki: Allah'a yemin ederim ki, balık o hayvana bakmakta, o hayvan da ona bakmaktadır. Eğer benzeri bir şey yapmak isteyecek olursa, tekrar önceki haline döner.

 

ed-Dahhak, İbn Abbas'tan şöyle dediğini rivayet etmektedir: "Nun" er-Rahman isminin harflerinin sonuncusudur ve şöyle telaffuz etti: er-Rahma-nun, er-Rahman lafzınm harflerini ayrı ayrı telaffuz etti.

 

İbn Zeyd dedi ki: Bu Yüce Allah'ın yemin ettiği bir kasemdir. İbn Keysan:

 

Bu surenin başlangıcıdır, demiştir. Surenin adı olduğu da söylenmiştir.

 

Ata ve Ebu'l-Aliye dedi ki: Nun Yüce Allah'ın Nasir, Nur ve Nasır isimlerinin baş harfleridir.

Muhammed b. Kab dedi ki: Yüce Allah mü'minlere nasrına (onlara verdiği yardım ve zaferine) yemin etmektedir ve bu yemin hakkın kendisidir. Bunun açıklayıcısı da Yüce Allah'ın: "Mü'minlere yardım etmek ise zaten üzerimize bir haktır" (Rum, 47) buyruğudur.

 

Cafer es-Sadık dedi ki: O (Nun) cennet nehirlerinden "Nun" diye adlandırılan bir ırmaktır.

 

Bunun sözlük harflerinden bilinen harf olduğu da söylenmiştir. Çünkü başka türlü olsaydı, i'rab edilir olması gerekirdi. el-Kuşeyri Ebu Nasr Abdurrahim'in Tefsir'inde tercih ettiği görüş de budur. O dedi ki: Çünkü "Nün" i'rabı yapılmayan bir harftir. Eğer tam bir kelime olsaydı "el-Kalem" kelimesi i'rab edildiği gibi, onun da i'rab edilmesi gerekirdi. O halde bu da diğer sürelerin başlangıcında olduğu gibi bir hece harfidir. Buna bina en de; o sürenin adıdır, denilmiştir. Yani bu "Nün" süresidir. Sonra: "Kaleme ... andolsun ki" diye buyurarak; dil gibi, açıklama özelliklerini taşıdığından ötürü kaleme yemin etmektedir. Bu da göklerde olanların da, yerde olanların dakendisi ile yazı yazdıkları her kalem için sözkonusu olan bir yemindir. Ebu'l-Feth el-Bustı'nin şu beyitleri de bu kabildendir:

 

"Bir gün kahramanlar yemin ederse kılıçlarıyla, Ve saysalar onu şanı ve şerefi kazandıran bir unsur. Yazıcıların kalemine izzet ve yücelik yeterlidir: Allah kalemle yemin ediyor diye çağlar boyunca."

 

Kalemin kılıca üstünlüğünü dile getiren, şairlerce söylenmiş pekçok beyit vardır. Sözünü ettiğimiz bu beyitler bunların en üstünleridir.

 

İbn Abbas dedi ki: Bu Allah'ın yarattığı Kaleme bir yemindir. Bu Kaleme emir verdi, o da kıyamet gününe kadar olacak olan herşeyi yazdı. (İbn Abbas) dedi ki: Bu nurdan bir kalem olup, uzunluğu sema ile arz arası gibidir.

 

Denildiğine göre: Yüce Allah Kalemi yarattı, sonra ona baktı, ikiye yarıldı. Ona hareket et (yaz), diye buyurdu. Rabbim, ne yazayım? dedi. Kıyamet gününe kadar olacak olan herşeyi, diye buyurdu. O da Levh-i Mahfuz üzerinde cereyan etti (olacakları yazdı).

el-Velid b. Ubade b. es-Samit dedi ki: Babam vefatı sırasında bana vasiyette bulunarak dedi ki: Yavrucuğum, Allah'tan kork ve bil ki sen bir olarak Allah'a, hayrı ile şerri ile kadere iman etmedikçe asla ilmi elde etmiş ve takva sahibi olmuş olmazsın. (Çünkü) ben peygamber (s.a.v.)'i şöyle buyururken dinledim: "Allah'ın ilk yarattığı şey Kalemdir. Ona: Yaz! dedi. Rabbim ne yazayım? diye sordu. Kaderi yaz, diye buyurdu. Kalem o anda olanı ve ebediyete kadar olacak olanı yazdı. ''

 

İbn Abbas dedi ki: Allah'ın ilk yarattığı Kalemdir. Ona olacak olan herşeyi yazmasını emretti, Yazdıkları arasında: "Ebu Leheb'in iki eli kurusun," (Tebbet, 1) da vardır.

 

Katade dedi ki: Kalem Yüce Allah'ın kulları üzerindeki bir nimetidir. Başkası da şöyle demiştir: Allah ilk Kalemi yarattı. O da olacakları Zikirde yazdı ve onu Arşının üstünde, nezdinde alıkoydu. Sonra yeryüzünde kendisi ile yazı yazılsın diye ikinci kalemi yarattı. İleride: "Yaratan Rabbinin adıyla oku" (el-Alak, 1) Süresi'nde açıklaması gelecektir.

"Ve yazmakta oldukları şeylere" buyruğu ile Ademoğullarının amellerini yazan melekleri kastetmektedir. Bu açıklamayı İbn Abbas yapmıştır.

 

"Yazmakta oldukları" buyruğu ile insanların yazdıkları ve kendisi ile anlaştıkları şeylerin kastedildiği de söylenmiştir. Yine İbn Abbas dedi ki: "Ve yazmakta oldukları şeyler"den kasıt, bildikleri şeylerdir. Buradaki: "Şeyler" mevsüI ya da mastar içindir. Onların yazdıkları şeylere yahut yazmalarına andolsun, demek olur. görüş ayrılığına binaen bununla yazan herkes ya da Hafaza melekleri kastedilir.

 

"Sen Rabbinin nimeti sayesinde bir deli değilsin" buyruğu kasemin (yeminin) cevabıdır ve nefydir. müşrikler Peygamber (s.a.v.) için: O bir delidir, onda bir şeytan vardır, diyorlardı. İşte onların: "Ey kendisine Zikr (Kur'an) indirilen kişi! Mutlaka sen bir delisin" (el-Hicr, 6) sözleri de bunu anlatmaktadır. Yüce Allah onların söylediklerini reddetmek ve yalanlamak üzere: "Sen Rabbinin nimeti" rahmeti "sayesinde bir deli değilsin" buyruğunu indirdi,

Burada "nimet" rahmet demektir. İkinci olarak burada "nimet"in bir yemin olma ihtimali de vardır. İfadenin takdiri de şöyle olur: Rabbinin nimetine yemin olsun ki; sen bir deli değilsin. Çünkü "vav" ile "be" harfleri yemin harflerindendir. Bu: ''Sen bir deli değilsin, bundan dolayı Allah'a hamdolsun" demeye benzer. Anlamının: Sen bir deli değilsin, nimet Rabbindendir, şeklinde olduğu ve bunun: ''Allah'ım, hamdinle seni tesbih ederim" demeye benzediği de söylenmiştir ki; Allah'a hamdolsun, anlamındadır. Lebid'in şu beyiti de bu kabildendir: "Ben kişinin ayrılmak istemediği bir diyarda idim, Erbed denilen yerde faydalı bir komşu benden ayrıldı."

 

"Ve orası Erbed'dir" takdirindedir. en-Nabiğa da şöyle demiştir: "Güzel gıdadan mahrum olmadılar ve anneleri Sana çok sayıda erkek evlad vermiştir."

 

Burada da; "o ... vermiştir" takdirindedir.

 

"Rabbinin nimeti sayesinde" buyruğundaki "be" olumsuz olarak gelen "deli (değilsin)" lafzına taalluk etmektedir. Cümle olumlu olarak gelirse "gafil" lafzına taalluk eder. "Sen Rabbinin nimeti hakkında gafilsin" denilmesi gibi. Hal olarak da nasb mahallindedir. şöyle buyurmuş gibidir: "Sana bu nimetler verilmiş olduğu halde sen deli değilsin (deli olamazsın)'" denilmiş gibidir.

 

"Gerçekten senin için elbette kesilmeyecek" kesintisiz ve eksilmeyecek "bir ecir vardır." Peygamberliğin ağır yüklerine katlandığın için bir mükafat vardır.

 

Halatı kesmeyi ifade etmek üzere: ''Halatı kestim" denil(erek aynı kökten gelen fiil kullanıl)ır. Sağlam olmadığı takdirde de: "Sağlam olmayan halat denilir. Şair de şöyle demiştir: "Sarı renkleri siyaha çalan (ve) yiyeceklerini kendileri kazanan yırtıcı hayvanlar ki onların yiyecekleri kesintiye uğramaz." Yani kesilmez.

 

Mücahid dedi ki: "Kesilmeyecek" lafzı sayısız anlamındadır. el-Hasen dedi ki: Başa kakılmak suretiyle lezzeti, tadı bozulmayacak demektir. ed-Dahhak ise amelsiz verilen bir mükafat diye açıklamıştır.

 

Bunun hesapsız, kitapsız anlamında olduğu da söylenmiştir ki; bu da Yüce Allah'ın lutf ile verecekleridir. Çünkü ceza (karşılık) miktarı tesbit edilmiş alandır. Tefaddul hakkında ise miktar, hesap, kitap sözkonusu değildir. Bu açıklamayı el-Maverdi zikretmiş olup, Mücahid'in açıklaması ile aynı anlamı ihtiva eder.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Kalem 4

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR