ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

TAHRİM

3

وَإِذْ أَسَرَّ النَّبِيُّ إِلَى بَعْضِ أَزْوَاجِهِ حَدِيثاً فَلَمَّا نَبَّأَتْ بِهِ وَأَظْهَرَهُ اللَّهُ عَلَيْهِ عَرَّفَ بَعْضَهُ وَأَعْرَضَ عَن بَعْضٍ فَلَمَّا نَبَّأَهَا بِهِ قَالَتْ مَنْ أَنبَأَكَ هَذَا قَالَ نَبَّأَنِيَ الْعَلِيمُ الْخَبِيرُ

 

3. Hani Peygamber, eşlerinden birine gizlice bir söz söylemişti de, o eşi bunu haber verip, Allah da ona bunu açıklayınca, o da o sözün bir kısmını bildirmiş, bir kısmından vazgeçmişti. O bunu eşine haber verince: "Bunu sana kim haber verdi?" dedi. o: "Herşeyi en iyi bilen, herşeyden haberdar olan bana haber verdi" dedi.

 

"Hani Peygamber, eşlerinden birine gizlice bir söz söylemişti" Yani Peygamber (s.a.v.)'ın Hafsa'ya gizlice "bir söz" söylemiş olduğunu hatırla! Bu sözden kasıt, Mariye'yi kendisine haram kılması ve bunu ondan saklamasını istemesi idi.

 

el-Kelbi dedi ki: Ona gizlice söylediği söz şudur: Senin baban ile Aişe'nin babası benden sonra ümmetimin üzerinde benim halifelerim olacaktır. İbn Abbas da böyle demiştir: Kendisinden sonra halifelik işini Hafsa'ya gizlice söylemiş, ancak Hafsa bunu açıklamıştı, demiştir.

 

Darakutni Sünen'inde el-Kelbi'den, o Ebu Salih'ten, o da İbn Abbas'tan Yüce Allah'ın: "Hani Peygamber, eşlerinden birine gizli bir söz söylemişti" buyruğu hakkında şöyle dediğini rivayet etmektedir: Hafsa Peygamber (s.a.v.)'i İbrahim'in annesi ile birlikte görünce, ona: "Aişe'ye haber verme" dedi, Ayrıca ona şunları söyledi: "Senin baban ile onun babası benden sonra hükümdar olacaklar ya da onlar yönetimin başına geçecekler; fakat Aişe'ye haber verme'" (İbn Abbas) dedi ki: Ancak Hafsa gitti ve Aişe'ye haber verdi, Allah da bu durumu ona açıkladı. Peygamber bunun bir bölümünü söyledi, bir bölümünü de sakladı. (İbn Abbas) dedi ki: Daha sonra; "senin baban ile onun babası benden sonra işin başına geçecekler" sözünü açıklamadı. Resulullah (s.a.v.) bu hususun insanlar arasında yayılmasından hoşlanmadı.

 

"O eşi bunu haber verip" yani aralarındaki ilişkilerin iyi olması dolayısıyla -ki zaten Peygamber (s.a.v.)'ın diğer hanımlarına karşı birbirlerine destek oluyorlardı- bunu Aişe'ye haber verip "Allah da ona bunu açıklayınca" yani Allah Hafsa'nın bu sırrını açıkladığını ona haber verince ... Talha b. Musarrif: "Haber verip" anlamındaki buyruğu: (...) diye okumuştur. (...) ile (...) iki ayrı söyleyiştir (ikisi de; haber" verdi anlamındadır.)

 

"O da sözün bir kısmını bildirmiş, bir kısmından da vazgeçmişti" buyruğunun anlamı da şudur: Yüce Allah'ın kendisine vahiy gönderip Hafsa'ya haber vermesini yasakladığı hususu Aişe'ye haber verdiğini bildirince, o bu vahyin bir bölümünü Hafsa'ya bildirmiş, diğer bir bölümünü de -lütuf ve ikram ile- bildirmemişti.

 

el-Hasen dedi ki: Kerim hiçbir kimse işi asla sonuna kadar götürmez. Yüce Allah: "O da o sözün bir kısmını bildirmiş, bir kısmından da vazgeçmişti" diye buyurmaktadır.

 

Mukatil dedi ki: Yani ona Aişe'ye söylediğinin bir bölümünü haber verdi. Bu da Um Veledı -İbrahim'in annesi Mariye- ile ilgili olandı. Bir bölümünü ise haber vermemişti. Bu ise Hafsa'nın Aişe'ye: Ebu Bekir ve Ömer ondan sonra yönetimin başına geleceklerdir, şeklindeki sözleridir.

 

"Bildirmiş" anlamındaki lafız genel olarak (...) diye şeddeli okunmuştur. Anlamı açıkladığımız gibidir. Ebu Ubeyd ve Ebu Hatim bu okuyuşu tercih etmişlerdir. Buna Yüce Allah'ın: "Bir kısmından da vazgeçmişti" buyruğu delil teşkil etmektedir. Yani ona o sözün bir kısmını da söylememişti. Şayet şeddesiz olsaydı, bunun zıttını anlatmak için: ''Bir kısmını ise bilmemişti" demesi gerekirdi.

 

Ali, Talha b. Musarrif, Ebu Abdurrahman es-Sülemi, el-Hasen, Katade, elKelbı, el-Kisai ve Ebu Bekir'den el-A'meş ise şeddesiz olarak: (...) diye okumuşlardır. Ata dedi ki: Ebu Abdu'r-Rahman es-Sülemi'ye: Bir kimse (...) lafzını şeddeli olarak okudu mu ona taş atardı.

el-Ferra dedi ki: Yüce Allah'ın buyruğunun bu lafzının şeddesiz olarak okunmasının teviline gelince: Buna kızdı ve bunun için cezalandırdı, demektir. Bu da sana kötülük yapan bir kimseye: "Senin bu yaptığının karşılığını bileceğim. " Yani bundan dolayı mutlaka seni cezalandıracağım, demeye benzer.

 

Peygamber (s.a.v.) da onu (Hafsa'yı) bir defa boşamakla onu cezalandırmıştı. Ömer (r.a) da şöyle demişti: Eğer Hattaboğulları ailesinde bir hayır bulunsaydı Resulullah (s.a.v.) seni boşamazdı. Bunun üzerine Cebrail, Hz. Peygambere ona ric'at yapmasını emretti ve Hafsa hakkında ona şefaatçi oldu. Peygamber (s.a.v.) da bir ay süreyle hanımlarından uzak durdu ve önceden de geçtiği üzere "tahrim ayeti" nazil oluncaya kadar İbrahim'in annesi Mariye'nin odasında oturdu.

 

Bir görüşe göre Peygamber onu boşamak istedi. Nihayet Cebrail ona: "Onu boşama! Çünkü o çokça oruç tutan ve çokça namaz kılan bir kadındır. Ayrıca o senin cennetteki hanımlarındandır" dedi. Bunun üzerine Peygamber de onu boşamadı.

 

"O bunu eşine haber verince" yani Allah'ın kendisine bildirdiği şeyi Hafsa'ya bildirince "bunu sana" benim hakkımda "kim haber verdi" ey Allah'ın Rasü!Li "dedi." Ve durumu ona Aişe'nin haber verdiğini zannetti. Peygamber (s.a.v.) da: "Her şeyi en iyi bilen, herşeyden haberdar olan" yani kendisine hiçbir şey gizli olmayan "bana haber verdi" dedi.

 

''Bunu" lafzı ''Haber verdi" fiilinin alması gereken iki mefulün yerini tutmaktadır. -"O bunu eşine haber verince" buyruğunda geçenbirinci: "Haber verdi" fiili bir mefule geçiş, yapmıştır. -" ... Bana haber verdi- buyruğundaki -ikinci: "Haber verdi" fiili de bir tek mefule geçiş yapmıştır. Çünkü: (...) ile (...); her iki şekil de: "haber verdi" anlamında eğer mübteda ile haberin başına gelmeyecek olurlarsa, her ikisinde de bir ya (b iki meful ile yetinmek mümkün olur. Fakat mübteda ile haberin başına geldikleri takdirde herbirisi üç meful olur. Üçüncüsü gelmeksizin yalnızca iki mefulle yetinmek caiz olmaz. Çünkü üçüncüsü asıl itibariyle mübtedanın haberidir. O olmadan Öbürleriyle yetinilmez. Tıpkı haber olmadan mübteda ile yetinilmediği gibi.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Tahrim 4

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR