ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

MÜNAFİKUN

1

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ

إِذَا جَاءكَ الْمُنَافِقُونَ قَالُوا نَشْهَدُ إِنَّكَ لَرَسُولُ اللَّهِ وَاللَّهُ يَعْلَمُ إِنَّكَ لَرَسُولُهُ وَاللَّهُ يَشْهَدُ إِنَّ الْمُنَافِقِينَ لَكَاذِبُونَ

 

1. Münafıklar sana geldiklerinde dediler ki: "Şehadet ederiz ki, muhakkak sen Allah'ın Rasulüsün." Allah da biliyor ki sen hiç şüphesiz O'nun Rasulüsün. Ve Allah şahitlik eder ki, muhakkak münafıklar yalancıdırlar.

 

"Münafıklar sana geldiklerinde dediler ki: Şehadet ederiz ki muhakkak sen Allah'ın Resulüsün" buyruğu ile ilgili olarak Buhari'nin rivayet ettiğine göre Zeyd b, Erkam şöyle demiştir: Amcam ile birlikte idim, Abdullah b. Ubeyy b. Selül'un: "Resulullah'ın yanındakilere infak etmeyin; ta ki dağılıp gitsinler." (el-Münafikun, 7) dediğini ve ayrıca: "Eğer Medine'ye dönersek, elbette ki en şerefli ve kuvvetli olan, en hakir olanı oradan mutlaka çıkartacaktır" (el-Münafikun, 8) dediğini duydum. Bunu amcama anlattım, amcam da Rasülullah (s.a.v.)'e söyledi. Rasülullah (s.a.v.) da Abdullah b. Ubeyy ile arkadaşlarına haber gönderdi. Onlar: Böyle bir şey söylemediklerine dair yemin ettiler. Rasülullah (s.a.v.) onları tasdik etti, beni yalanladı. Benzerini görmediğim bir keder ve üzüntü gelip beni buldu. Evimde oturdum. Yüce Allah: "Münafıklar sana geldiklerinde ... Rasulullah'ın yanındakilere infak etmeyin ta ki dağılıp gitsinler" O. ayet) buyruğuna ve daha sonra: "Elbetteki en şerefli ve en kuvvetli olan en hakir olanı oradan çıkartacaktır" (8. ayet) buyruğuna kadar indirdi. Rasülullah (s.a.v.) bana haber gönderdikten sonra: "Şüphesiz Allah seni tasdik etti" diye buyurdu. Bu hadisi Tirmizi rivayet etmiş olup, hasen sahih bir hadistir, demiştir.

 

Tirmizi'de Zeyd b. Erkam'dan şöyle dediği rivayet edilmektedir: Rasülullah (s.a.v.) ile birlikte gazada idik. Beraberimizde bedevilerden bir takım kimseler de vardı. O bakımdan bir an önce suya varalım diye koşuşuyorduk. Bedeviler bizden önce suya ulaşıyorlardı. Arkadaşlarından önce giden bedevi Arap havuzu doldurur, etrafına taşlar koyardı. Daha sonra da arkadaşları gelinceye kadar üzel'ini deri bir örtü ile kapatırdı. Ensardan bir kişi (bu şekilde su biriktirmiş) bedevi bir Arabın yanına gitti. İçsin diye devesinin yularını gevşetti. Bedevi onu bırakmak istemedi. Bu sefer ensardan olan o şahıs bir taş çekip aldı, bunun üzerine su da çekildi. Bedevi bir tahta parçası alıp, onu ensardan olan o şahsın başına vurdu ve başını yaraladı. Ensardan olan bu şahıs münafıkların başı Abdullah b. Ubeyy'in yanına gitti. Ona durumu haber verdi. -Bu kişi onun arkadaşlarındandı.- Abdullah b. Ubeyy bu işe öfkelendi, sonra da: Resülullah'ın yanında bulunanlara infak etmeyin ta ki; onlar da -bedevileri kastediyor- etrafından dağılıp gitsinler. Bedeviler de Rasülullah (s.a.v.)'ın yanına yemek esnasında hazır bulunurlardı. Abdullah dedi ki: Onlar Muhammed'in yanından ayrılıp gittiler mi siz de Muhammed'e yemek getiriniz. Böylelikle hem kendisi, hem de onun yanında bulunanlar yemek yesin. Sonra da arkadaşlarına şöyle dedi: Andolsun Medine'ye döneceğiniz vakit, hiç şüphesiz en şerefli ve kuvvetli olan, en hakir olanı oradan çıkartacaktır.

 

Zeyd dedi ki: Bu sırada ben amcamın terkisinde idim. Abdullah b. Ubeyy'in sözlerini işittim, amcama söyledim. O da gidip Rasülullah (s.a.v.)'e haber verdi. Resülullah (s.a.v.) Ubeyy'e haber gönderdi, o da yemin ederek bunu inkar etti. Resülullah (s.a.v.) bunun üzerine onu tasdik etti, beni de yalanladı. Amcam bana gelerek şöyle dedi: Sen ne yapmak istedin? İşte sonunda Rasülullah (s.a.v.) da münafıklar da (Tirmizi'de; Müslümanlar da) sana öfkelendi ve seni yalanladı. (Zeyd b, Erkam) dedi ki: O bakımdan daha önce hiçbir kimseye karşı göstermedikleri kadar bana karşı cüretkarlık gösterdiler. (Tirmizi'de: Hiçbir kimsenin kederlenmediği kadar kederlendim, şeklinde) Nihayet Rasülullah (s.a.v.) ile birlikte bir seferde yol alıyorken kederden başımı öne eğmişken Rasülullah (s.a.v.) yanıma gelerek kulağımı büktü ve yüzüme güldü. Onun bu halini dünyada ebediyyen yaşamaya değiştirmem. Sonra Ebu Bekir bana yetişerek: Resulullah (s.a.v.) sana ne dedi? diye sordu. Ben: Bir şey demedi, sadece kulağımı büktü ve yüzüme karşı güldü, dedim. Ebu Bekir:

Müjde sana! dedi. Sonra Ömer bana yetişti, ona da Ebu Bekir'e söylediğimin benzerini söyledim. Sabah olunca Rasülullah (s.a.v.), el-Münafikun Süresi'ni okudu. Ebu'l-İsa dedi ki: Bu hasen, sahih bir hadistir.

 

Huzeyfe b. el-Yeman'a münafıka dair soru soruldu da şöyle dedi: Münafık, islam'ın niteliklerini bilen fakat gereğince amel etmeyendir. Bugünkü münafıklar Rasülullah (s.a.v.)'ın dönemindekilerden daha da kötüdürler. Çünkü onlar o gün münafıklıklarını gizlerken, bugün onu açığa vurmaktadırlar.

 

Buhari ve Müslim'de yer alan rivayete göre Ebu Hureyre Peygamber (s.a.v.)'ın şöyle buyurduğunu bildirmiştir: "Münafıkın alameti üçtür: Konuştu mu yalan söyler, söz verdi mi sözünde durmaz. ona bir şeyemanet edildi mi hainlik eder."

 

Abdullah b. Amr'dan rivayete göre Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Dört haslet vardır ki; her kimde bulunurlarsa, o kimse katıksız münafık olur. Kimde bu hasletlerden bir tanesi bulunursa, onu terkedinceye kadar o kimsede münafıklıktan bir haslet bulunur: Bir şeyemanet edildiğinde hainlik eder, konuştu mu yalan söyler, söz verdi mi sözünde durmaz, tartıştı mı günahkarca konuşur.''

 

Böylece Peygamber (s.a.v.) bütün bu hasletleri taşıyan kimsenin münafık olacağını haber vermiştir, onun haberi de doğrudur.

 

el-Hasen'den rivayet edildiğine göre ona bu hadis zikredilmiş o da şöyle demiş şüphesiz ki Yakuboğulları konuştular, yalan söylediler, söz verdiler, sözlerinde durmadılar, kendilerine emanet verildi emanete hainlik ettiler. Peygamber (s.a.v.)'ın bu sözü ancak müslümanları uyarmak anlamını taşır ve onları bu hasletleri alışkanlık haline getirmekten bir sakındırmadır. Bunların sonunda kendilerini münafıklığa kadar götürebileceğinden dolayı taşıdığı bir endişeyi ifade etmektedir. Yoksa manası istemeyerek ve alışkanlık haline getirmeksizin bu işleri yapacak olursa, münafıktır demek değildir. Tevbe Suresi'nde (75-78. ayetler, 8. başlıkta) bu hususa dair yeterli açıklamalar geçmiş bulunmaktadır. Allah'a hamdolsun.

 

Rasülullah (s.a.v.) buyurdu ki: "Mü'min konuştu mu doğru söyler, söz verdi mi yerine getirir, ona bir şeyemanet edildi mi onu eksiksiz geri verir. '' Yani, kamil bir mü'min konuştu mu doğru söyler ... Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.

 

"Derler ki: Şehadet ederiz ki, muhakkak sen Allah'ın Resulüsün" Denildiğine göre buradaki "şehadet ederiz" yemin ederiz anlamındadır. Burada yemin, şehadet etmek diye ifade edilmiştir. Çünkü yemin olsun, şehadet olsun, lafızları görülmeyen bir hususun sabit olduğunu belirtmektir. Kays b. Zerih'in şu beyitinde de bu anlamda kullanılmıştır: "Allah'ın huzurunda şahidlik ederim ki şüphesiz ben severim onu, İşte bu benim yanımda ona ait olandır, peki ya onun yanında bana ait olan ne vardır?"

 

Bunun zahiri anlamında olması ve onların imanı itiraf edip kendilerinin münafık olmadıklarını belirtmek üzere Muhammed'in (s.a.v.) Allah'ın Rasülü olduğuna fiilen şahitlik etmeleri anlamına gelme ihtimali de vardır. Daha uygun görülen de budur.

 

"Allah da biliyor ki sen, hiç şüphesiz" onların dilleriyle ifade ettikleri gibi "O'nun Resulüsün. Ve Allah şahitlik eder ki muhakkak münafıklar" dışa vurdukları dilleriyle şahitlik edip yemin etmeleri ile "yalancıdırlar."

 

el-Ferra dedi ki: "Ve Allah şahitlik eder ki muhakkak münafıklar" kalpleriyle, vicdanlarıyla "yalancıdırlar." Bu açıklamaya göre yalanlamaları onların kalplerinde olan bir şeydir. Bu imanın kalpte tasdikten ibaret olduğuna ve gerçek sözün kalbin sözü olduğuna delil teşkil etmektedir. Her kim bir şey söyler ve onun aksine inanırsa, O kimse yalancıdır. Bu hususa dair yeterli açıklamalar Bakara Süresi'nin (8. ayet, 3. başlıkta) baştaraflarında geçmiş bulunmaktadır.

 

Yüce Allah, onların yalan yere yemin ettiklerini belirtmektedir, diye de açıklanmıştır. Bu da Yüce Allah'ın: "Onlar muhakkak sizden olduklarına dair Allah'a yemin ederler" (el-Tevbe, 56) buyruğunda dile getirilmektedir.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Münafikun 2

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR