HAŞR 8 |
لِلْفُقَرَاء
الْمُهَاجِرِينَ
الَّذِينَ
أُخْرِجُوا
مِن
دِيارِهِمْ
وَأَمْوَالِهِمْ يَبْتَغُونَ
فَضْلاً
مِّنَ
اللَّهِ
وَرِضْوَاناً
وَيَنصُرُونَ
اللَّهَ
وَرَسُولَهُ
أُوْلَئِكَ هُمُ
الصَّادِقُونَ |
8- (O fey')
yurtlarından ve mallarından çıkartılıp uzaklaştırılmış olan ve Allah'ın lütuf
ve rızasını isteyen Allah'a ve Peygamberine yardım eden fakir muhacirler
içindir. İşte onlar sadıkların ta kendileridir.
Yani fey ve ganimetler
" ... fakir muhacirler içindir." Bir diğer açıklamaya göre; "o
mal sizden zengin olanlar arasında elden ele dolaşan bir şey olmasın diye"
(el-Haşr, 7) fakat "fakir muhacirler"e olsun diye ... Bir başka
görüşe göre bu buyruk Yüce Allah'ın: "Akrabalara, yetimlere, yoksullara ve
yolda kalanlara" (el-Haşr, 7) buyruğunu beyan etmektedir. Bu sınıflar ayrı
ayrı sözkonusu edilince mal bunlara verilecektir, denildi. Çünkü bunlar hem
fakir, hem muhacir, hem de yurtlarından çıkartılmış kimselerdi. Bu sebeble
onlar insanlar arasında bu malda en çok hak sahibi olan kimselerdir.
Bir diğer açıklama da
şöyledir: "Fakat Allah peygamberlerini dilediği kimselere" muhacir
fakirlerin lehine olmak üzere "musallat eder." Ta ki o mal, dünyadaki
insanlar arasında yalnızca zenginler arasında dönüp dolaşan bir mal olmasın.
Bir başka görüşe göre
anlamı şudur: Allah muhacirler lehine, azabı çok çetin olandır. Yani, o fakir
muhacirler sebebiyle ve onlardan ötürü kafirlere çok çetin azab verendir. Daha
önce Yüce Allah'ın: "Akrabalara, yetimlere" buyruğunda sözü geçen
kimseler de bu fakirlerin kapsamına girmektedir.
Bir başka açıklamaya
göre bu daha önce geçmiş buyruklara atfedilmiştir.
Atıf edatı olarak
"vav"ın getirilmeyiş sebebi ise bir kimsenin: "Bu mal Zeyd'indir,
Bekr'indir, filanındır, filanındır" demesine benzemesindendir. Burada sözü
geçen muhacirler, Peygamber (s.a.v.)'e duyduğu sevgi ve ona yardımcı olmak
maksadı ile onun bulunduğu yere hicret eden kimselerdir.
Katade dedi ki: Burada
sözü geçen muhacirler yurtlarını, mallarını, akrabalarını, vatanlarını, Allah'a
ve Rasulüne duydukları sevgi uğruna terkeden kimselerdir. Öyle ki, bunlardan
herhangi bir kimse ayakta durabilmek için açlığından ötürü karnına taş
bağlardı. Yine onlardan herhangi bir kimse kendisini örtecek, ısıtacak başka
bir şeyi bulunmadığından dolayı kışın bir çukur kazar, içine otururdu.
Abdurrahman b. Ebza ve
Said b. Cübeyr dedi ki: Muhacirlerden kimisinin köleSi, hanımı, evi, üzerinde
haccedip gazada bulunacağı devesi bulunmakla birlikte Yüce Allah onların fakir
olduklarını belirterek zekattan onlara bir payayırmıştır. "Yurtlarından
... çıkartılıp, uzaklaştırılmış olan" buyruğu da kafirler tarafından
Mekke'den çıkartılan demektir. Bu da onları Mekke'den çıkmak zorunda bırakmaları
anlamına gelir ki; bunlar yüz kişi idiler.
"Allah'ın"
dünyada "lütuf" ganimet "ve ahirette" Rabblerinin
"rızasını isteyen" Allah yolunda cihadda "Allah'a ve
Peygamberine yardım eden fakir muhacirler içindir. İşte onlar" bu
yaptıklarında "sadıkların ta kendileridir. "
Rivayet edildiğine göre
Ömer b. el-Hattab (r.a.), el-Cabiye'de bir hutbe irad ederek şöyle demiştir:
Kur'an'a dair soru sormak isteyen bir kimse Ubeyy b. Ka'b'a gitsin. Feraiz (İslam
Miras Hukuku)'e dair soru sormak isteyen kimse Zeyd b. Sabit'e gitsin. Fıkha
dair soru sormak isteyen Muaz b. Cebel'e gitsin. Mal isteyen kimse de bana
gelsin. Şüphesiz Yüce Allah beni o malın bekçisi ve paylaştırıcısl kılmıştır.
Şunu bilin ki; ben Peygamber (s.a.v.)'in hanımlarını başa alarak onlara bu
maldan veriyorum. Daha sonra Mekke'den, yurdumuzdan, mallarımızdan çıkartılıp
uzaklaştırılan ilk muhacirler olan ben ve benim gibi olan arkadaşlarımdan
başlıyorum.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN