MÜCADELE 14 / 16 |
أَلَمْ
تَرَ إِلَى
الَّذِينَ
تَوَلَّوْا
قَوْماً غَضِبَ
اللَّهُ
عَلَيْهِم
مَّا هُم
مِّنكُمْ
وَلَا
مِنْهُمْ
وَيَحْلِفُونَ
عَلَى الْكَذِبِ وَهُمْ
يَعْلَمُونَ
{14} أَعَدَّ
اللَّهُ
لَهُمْ
عَذَاباً
شَدِيداً
إِنَّهُمْ
سَاء مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
{15} اتَّخَذُوا
أَيْمَانَهُمْ
جُنَّةً
فَصَدُّوا
عَن سَبِيلِ
اللَّهِ
فَلَهُمْ عَذَابٌ
مُّهِينٌ {16} |
14.
Allah'ın kendilerine gazab ettiği bir kavmi veli (dost) edinen kimseleri
görmedin mi? Bunlar sizden de değildir, onlardan da değildir. Üstelik
bildikleri halde yalan yere yemin de ederler.
15. Allah,
onlara çok şiddetli bir azab hazırlamıştır. Çünkü yapageldikleri işler çok
kötüdür.
16.
Onlar yeminlerini kalkan edindiler de Allah yolundan alıkoydular. Bu nedenle
onlar için horlayıcı bir azab vardır.
"Allah'ın kendilerine
gazab ettiği bir kavmi veli edinen kimseleri görmedin mi?" buyruğu
hakkında Katade: Bunlar yahudileri veli (dost) edinen münafıklardır demiştir.
"Bunlar sizden de değildir." Yüce Allah, şöyle buyurmaktadır:
Münafıklar yahudilerden de değildir, müslümanlardan da değildir. Aksine onlar
her ikisi arasında gider gelirler. Münafıklar müslümanlara dair haberleri
yahudilere taşırlardı.
es-Süddi ve Mukatil
şöyle demiştir: Ayet-i kerime münafık olan Abdullah b. Ubeyy ile Abdullah b.
Nebtel hakkında inmiştir. Bunlardan birisi Peygamber (s.a.v.) ile oturuyor,
sonra da onun sözlerini yahudilere taşıyordu. Peygamber (s.a.v.)'ın odalarından
birisinde bulunduğu bir sırada şöyle buyurdu: "Şu anda sizin yanınıza
kalbi bir zorbanın kalbi gibi olan ve şeytanın iki gözüyle bakan bir adam
girecektir.'' Bu sırada Abdullah b. Nebtel girdi. -Abdullah mor, esmer, kısa
boylu ve hafif sakallı birisi idi.- Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Sen
ve arkadaşların niye bana ağır sözler söylüyorsunuz?" Abdullah böyle bir
şey yapmadığına dair Allah adına yemin etti. Peygamber (s.a.v.) ona:
"Yaptın" dedi. Bunun üzerine Abdullah gidip, arkadaşlarını getirdi.
Onlar da Peygamber efendimize dil uzatmadıklarını söylediler. Bunun üzerine bu
ayet-i kerime indi. Bu anlamdaki bir açıklamayı İbn Abbas da yapmıştır.
İkrime, İbn Abbas'tan
rivayetle dedi ki: Peygamber (s.a.v.) bir ağaç gölgesinde oturuyordu. Gölge
nerdeyse onun üzerinden ayrılacakken şöyle buyurdu: "Şu anda sizin
yanınıza teni morumsu ve size şeytan bakışı ile bakan birisi gelecektir."
Biz bu halde iken ansızın teni mora çalan bir adam geldi- Peygamber (s.a.v.)
onu çağırdı ve: "Sen ve arkadaşların ne diye bana ağır sözler
söylüyorsunuz" dedi. O: Bırakta onları da getireyim, dedi. Gidip
arkadaşlarını getirdi, hep birlikte böyle bir şeyolmadığına dair yemin ettiler.
Yüce Allah da: "Allah onların hepsini dirilteceği günde ... en büyük
zarara uğrayanların ta kendileridir" (el-Mücadele, 18-19) buyruklarını
indirdi. Yahudiler Kur'an-ı Kerim'de; "Allah'ın kendilerine gazab etmiş
olması" ile sözkonusu edilmişlerdir.
"Allah onlara"
bu münafıklara cehennemde "çok şiddetli bir azab" ki o da cehennemin
en aşağı tabakasını "hazırlamıştır. çünkü yapageldikleri işler çok
kötüdür." Yani onların amelleri çok kötüdür,
"'Onlaryeminlerini kalkan
edindiler." Yani yeminlerini kalkan yaparak öldürülmekten korunmaya
çalışıyorlar,
el-Hasen ve Ebü'l-Aliye
burada ve el-Münafikun Suresi'nde (2. ayet) hemzeyi kesreli olarak:
"imanlarını" diye okumuşlardır. Yani onlar iman ettiklerini sözle
söylemeyi kalkan edindiler, Öldürülmek korkusuyla dilleriyle iman ettiklerini
söylediler, fakat kalpleri kafirdir. "'Bu nedenle onlar için" dünyada
öldürülmek, ahirette cehennem ateşi ile "horlayıcı bir azab vardır."
(...): Alıkoymak"
demektir. "Allah yolundan" İslamdan demektir. Horlayıcı azabları,
açığa vurdukları münafıklıkları sebebiyle küfürlerinden Ötürü öldürülecekleri
şeklinde açıklanmıştır. Uydurma haberleri yaymak ve böylelikle müslümanları
cihaddan alıkoymak ve onları korkutmak suretiyle (Allah'ın yolundan alıkoymaya
çalışıyorlar) diye açıklanmıştır.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN