MÜCADELE 1 |
بِسْمِ
اللهِ
الرَّحْمنِ
الرَّحِيمِ قَدْ سَمِعَ
اللَّهُ
قَوْلَ
الَّتِي
تُجَادِلُكَ
فِي
زَوْجِهَا
وَتَشْتَكِي
إِلَى اللَّهِ وَاللَّهُ
يَسْمَعُ
تَحَاوُرَكُمَا
إِنَّ
اللَّهَ
سَمِيعٌ
بَصِيرٌ |
1. Kocası hakkında
seninle mücadele eden ve Allah'a şikayet etmekte olan kadının sözünü elbetteki
Allah işitmiştir. Allah sizin konuşmanızı zaten işitiyordu. Çünkü Allah, en iyi
işitendir, en iyi görendir.
Bu buyruğa dair açıklamalarımızı
iki başlık halinde sunacağız:
1- Nüzul Sebebi ve İlgili Diğer
Rivayetler:
2- Sem' ve Semi' (işitmek ve Herşeyi
İşiten):
1- Nüzul Sebebi ve
İlgili Diğer Rivayetler:
Yüce Allah'ın: "Kocası
hakkında seninle mücadele eden ve Allah'a şikayet etmekte olan kadının sözünü
elbette ki Allah işitmiştir" buyruğunda sözü geçen Allah'a şikayet eden
kadın, Salebe kızı Havle'dir. Hakim kızı Havle olduğu söylendiği gibi, kadının
adının Cemile olduğu da söylenmiştir. Ancak Havle olduğu daha sahihtir. Kocası
Ubade b. es-Samit'in kardeşi Evs b. es-Samit'tir.
Bir gün Ömer b.
el-Hattab halifeliği dÖneminde insanlarla birlikte bir eşeğe binmişken bu
kadının yanından geçmiş, kadın uzun bir süre onu durdurmuş, ona Öğüt vermiş ve
şöyle demişti: Ey Ömerr Sen daha önce Umeyr (Ömercik) diye çağırılıyordun.
Sonra sana Ömer denildi, sonra sana Emiru'l-Müminin denildi. Allah'tan kork ey
Ömer. Şüphesiz ki kesin olarak ÖIüme inanan bir kimse yapması gereken işleri elden
kaçırmaktan korkar. Hesaba kesin olarak inanan da azaptan korkar.
Ömer durmuş, o kadının
sözlerini dinliyordu. Ona: Ey müminlerin emiri sen bu kocakarı için bu şekilde
nasıl beklersin? dediler. Ömer dedi ki: Allah'a yemin ederim, eğer sabahtan
akşama kadar beni bekletecek olursa, farz olan namaz dışında onu durur
dinlerim. Bu yaşlı kadının kim olduğunu biliyor musunuz? Bu, Yüce Allah'ın
sözlerini yedi semanın üzerinden işitmiş olduğu Salebe kızı Havle'dir.
Alemlerin Rabbi onun sözlerini işitir de, Ömer o sözlere kulak vermez mi?
Aişe (r.anha) dedi ki:
Herşeyi işiten O Yüce zatın Şanı ne Yücedir! Ben Salebe kızı Havle'nin
sÖzlerini işitirken bir kısmını da anlayamıyordum. O sırada kocasını Resulullah
(s.a.v.)'e şikayet ediyor ve şöyle diyordu: Ey Allah'ın Resulü, benim
gençliğimi yedi, karnım ona çocuk saçtı. Nihayet yaşım ilerleyip artık çocuk
doğuramaz yaşa gelince bana zıhar yaptı. Allah'ım, ben halimi sana şikayet
ediyorum. Daha henüz sözlerini bitirmeden Cebrail şu:
"Kocası hakkında seninle
mücadele eden ve Allah'a şikayet etmekte olan kadının sözünü elbetteki Allah
işitmiştir" ayeti nazil oldu. Bunu İbn Mace Sünen'inde rivayet etmiştir.
Bu hususta Buhari'de yer
alan Aişe'den gelen rivayette şöyle denilmektedir; Bütün sözleri işiten Allah'a
hamdolsun. O tartışan kadın Rasülullah (s.a.v.)'e gelip şikayette bulundu, Ben
de odanın bir tarafında bulunuyor, fakat ne dediğini (tam) işitemiyordum. Şanı
Yüce Allah: "Kocası hakkında seninle mücadele eden ... kadının sözünü
elbetteki Allah işitmiştir" buyruğunu indirdi.
el-Maverdi dedi ki: Bu
kadın Salebe kızı Havle'dir. Huveylid kızı Havle'dir diye de söylenmiştir.
Ancak bu farklı değildir, çünkü bunlardan birisi onun babası, diğeri ise
dedesidir. Bunlardan herbirisine de nisbet edilmiştir. Kocası ise Ubade b.
es-Samit'in kardeşi Evs b. es-Samit'tir.
es-Salebi dedi ki: İbn
Abbas dedi ki; Bu kadın Hazreçli Huveylid kızı Havle'dir. Ubade b. es-Samit'in
kardeşi Evs b. es-Samit'in nikahı altındaydı. Bedenen güzel bir kadındı. Kocası
onu secde halinde gördü. Kalçalarına bakınca, bu durumu hoşuna gitti. Namazını
bitirince yanına gelmesini istedi, kabul etmedi. Bu sefer ona kızdı. Urve (b.
ez-Zübeyr) dedi ki: Kocası kısmen deli bir kişi idi. Bu sırada deliliği tutmuş
ve ona: Sen benim için annemin sırtı gibisin, demişti. İla ve zihar cahiliye
döneminde talak şekillerindendi. Bu kadın Peygamber (s.a.v.) gelince, ona:
"Kocana haram oldun" dedi. Bu sefer kadın: Allah'a yemin ederim o
talakı ağzına almadı, dedi. Sonra da: Fakirliğimi, yalnızlığımı, kimsesizliğimi
kocamdan ve amcamın oğlundan ayrılışımı Allah'a şikayet ediyorum. Karnım ise
ona çocuklarını doğurmuştu. Hz. Peygamber: "Sen ona haram oldun" diye
buyurdu. Kadın peygambere karşılık vermeye, Peygamber de ona cevab yetiştirmeye
devam edip durdu, nihayet bu ayet-i kerime indi.
el-Hasen'in rivayetine
göre kadın şöyle demişti: Ey Allah'ın Resulü! Allah cahiliye döneminin
geleneklerini silip kaldırmış bulunuyor. Benim kocam benden zihar yaptı.
Resulullah (s.a.v.): "Bu hususta bana herhangi bir vahiy gelmedi"
diye buyurdu. Kadın: Ey Allah'ın Resulü! Her hususta sana vahiy geliyor da bir
bu konuda mı sana vahiy gönderilmedi? dedi. Peygamber: "Durum sana dediğim
gibidir" diye buyurdu. Kadın: Ben Allah'a şikayet ediyorum, O'nun Resulüne
değil deyince, Yüce Allah da: "Kocası hakkında seninle mücadele eden ve
Allah'a şikayet etmekte olan kadının sözünü elbetteki Allah işitmiştir"
ayetini indirdi.
Darakutni de Katade
yoluyla Enes b. Malik'in kendisine şunu anlattığını rivayet etmektedir: Evs b.
es-Samit, hanımı Salebe kızı Huveyle'ye zihar yaptı. O da durumu Rasülullah
(s.a.v.)'e şikayet edip dedi ki: Yaşım ilerleyip kemiğim incelince bana zihar
yaptı. Bunun üzerine Allah da zihar ayetini indirdi. Resulullah (s.a.v.),
Evs'e: "Bir köle azad et" dedi. Evs: Buna gücüm yetmiyor, dedi.
Peygamber: "Kesintisiz olarak iki ay oruç tut" diye buyurdu. Evs:
Ben öyle birisiyim ki,
bir günde üç defadan daha az yemek yiyecek olursam, görmem zayıflar. Bu sefer
Peygamber: "O halde altmış fakir doyur" dedi. Evs: Böyle bir imkanım
yok, ancak sen yardım ve yakınlık bağını gözetmek üzere bana destek verecek
olursan müstesna. Resulullah (s.a.v.) ona onbeş sa' ile yardımcı oldu. Nihayet
Yüce Allah ona (o miktarı) toplanmasını sağladı. Allah Gafurdur, Rahimdir.
"Çünkü Allah en iyi işitendir, en iyi görendir." (Ravi) dedi ki:
Ashabın görüşüne göre onun yanında bir de o kadar buğday vardı, bu da altmış
yoksula (keffaret olarak) yedirilirdi.
Tirmizi ve İbn Mace'nin
Sünen'lerinde de şöyle denilmektedir: Seleme b.
Sahr el-Beyadi hanımından
zihar yaptı. Peygamber (s.a.v.) ona: "Bir köle azad et" dedi.
(Seleme) dedi ki: Elimle boynuma vurdum ve şöyle dedim: Seni hak ile gönderene
yemin ederim ki yok, artık bundan başkasına sahib değilim. Bu sefer Peygamber:
"O halde iki ay oruç tut" dedi. Ey Allah'ın Resulü dedim. başıma
gelen bu musibet ancak ben oruçlu iken gelmedi mi? Peygamber: "o halde
altmış yoksula yemek yedir" diye buyurdu.
İbnu'l-Arabi
"Ahkam(u'l-Kur'an)" adlı eserinde şunu zikretmektedir: Rivayet
olunduğuna göre Duleye kızı Havle'ye kocası zihar yaptı. Peygamber (s.a.v.)'e
gelerek bunun hakkında ona soru sordu. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Sen ona haram oldun." Kadın: Muhtaçlığımı Allah'a şekva ediyorum,
dedi. Tekrar edince Rasülullah (s.a.v.) yine: "Ona haram oldun" dedi.
Yine kadın: Muhtaçlığımı Allah'a şikayet ediyorum, dedi. Aişe de o sırada
Peygamber efendimizin başının sağ tarafını yıkıyordu. Sonra diğer yanına geçti
ve bu sırada ona vahiy nazil oldu. Kadın sözlerini tekrar etmek isteyince,
Aişe: Sus, işte vahiy indi, dedi. Kur'an'ın nüzulu tamamlanınca, Resulullah
(s.a.v.) Havle'nin kocasına: "Bir köle azad et" dedi. Kocası, bulamam
deyince, Peygamber: "O halde arka arkaya iki ay oruç tut'' diye buyurdu.
Kocası yine: Ben bir günde üç defa yemeyecek olursam, görme gücümün
zayıflayacağından korkuyorum dedi. Peygamber: "O halde altmış yoksula
yemek yedir" diye buyurdu. Adam: O halde sen de bana yardım et, deyince,
Peygamber ona bir miktar yardımda bulundu.
Ebu Cafer en-Nehhas dedi
ki: Tefsir alimleri bu kadının adının Havle olduğunu, kocasının da Evs b.
es-Samit olduğunu kabul etmekle birlikte, bu kadının nisbeti hususunda farklı
görüşlere sahibtirler. Kimisi bu kadın ensaridir ve Sa'lebe'nin kızıdır derken,
kimisi Düleye'in kızıdır demiştir. Onun Huveylid kızı olduğu da söylenmiştir.
Kimisi de: O es-Samit'in kızıdır, demiştir. Bazıtan da: O Abdullah b. Ubey'in
bir cariyesi idi, demiştir. Yüce Allah'ın hakkında: "Cariyeleriniz
kendilerini korumak isterken ... onları zinaya zorlamayın" (en-Nur, 33)
buyruğunun hakkında indiği kadın da budur, çünkü o bu kadını zina etmeye
zorluyordu. Havle'nin, Hakim kızı olduğu da söylenmiştir .
en-Nehhas dedi ki: Bu
bir çelişki değildir. Çünkü bir defa babasına, bir defa annesine, bir defa
dedesine nisbet edilmesi mümkündür. Ayrıca Abdullah b, Ubey'in cariyesi olması
da mümkündür. O bakımdan vela yoluyla onun ensari olduğu söylenmiştir. Çünkü
Abdullah b. Ubey her ne kadar münafıklardan ise de ensar arasında sayılıyordu,
2- Sem' ve Semi'
(işitmek ve Herşeyi İşiten):
"Allah işitmiştir"
anlamındaki buyruk (...) şeklinde (dal ve sin harfleri) idgam ile okunduğu
gibi: (...) şeklinde izhar ile de okunmuştur,
"Sema'
(işitme)"de asıl olan işitilme özelliğinde olan şeylerin idrakidir.
eş-şeyh Ebu'I-Hasen (el-Eş'arı'nin) tercih ettiği açıklama budur.
İbn Furek de şöyle
demiştir: Doğrusu işitilen şeyin idrak edilmesidir. elHakim Ebu Abdullah da;
"es-Semi' " isminin anlamı hakkında şu açıklamaları yapmaktadır: O
mahlukatın kulaklarıyla idrak ettiği sesleri kulağı olmaksızın idrak edendir. Bu
da seslerin O'nun için gizli ve saklı olmadığı anlamına gelir. Eğer kulak
(kendisinde) terkib edilmiş bulunan duyma niteliğine sahib değil ise -bu duyu
organına sahib olmayan sağır kimseler gibi- o vakit sesleri idrak etme
kabiliyetine sahib olamaz, Sem' ve basar, ilim, kudret, hayat ve irade gibi iki
sıfattırlar. O halde bunlar Allah'ın zati sıfatlarındandır. Yüce yaratıcının bu
sıfatlara sahib olmaması kesinlikle düşünülemez,
(...) ile (...) aynı
anlamda olup "Şikayet etti" demektir. "Seninle mücadele
eden" anlamındaki buyruk, (...): Seninle konuşan" diye okunmuştur.
''Seninle mücadele eden", sana soru sorup duran demektir.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN