HADİD 10 |
وَمَا
لَكُمْ
أَلَّا
تُنفِقُوا
فِي سَبِيلِ
اللَّهِ
وَلِلَّهِ
مِيرَاثُ السَّمَاوَاتِ
وَالْأَرْضِ
لَا
يَسْتَوِي
مِنكُم
مَّنْ
أَنفَقَ مِن
قَبْلِ
الْفَتْحِ وَقَاتَلَ
أُوْلَئِكَ
أَعْظَمُ
دَرَجَةً مِّنَ
الَّذِينَ
أَنفَقُوا
مِن بَعْدُ
وَقَاتَلُوا وَكُلّاً
وَعَدَ
اللَّهُ
الْحُسْنَى
وَاللَّهُ
بِمَا
تَعْمَلُونَ
خَبِيرٌ |
10. Göklerle yerin
mirası Allah'ın olduğu halde ne oluyor size ki Allah yolunda infak
etmiyorsunuz? Aranızda Fetihten önce infak edip savaşanlar (diğerleriyle) bir
olmaz. Onların dereceleri Fetih sonrasında infak edip savaşanlardan daha
büyüktür. Bununla beraber Allah hepsine de el-Hüsnayı vaadetmiştir. Allah
yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.
Bu buyruğa dair
açıklamalarımızı beş başlık halinde sunacağız:
1- Allah Yolunda infak Etmemek:
2- İnfak Edenler Arasındaki Fark:
3- Bu Buyruk Ebu Bekir'in Faziletine
Delildir:
4- Din ve Dünya Ahkamında Öne Geçmek ve
Geride Kalmak:
5- İnfak Edip Savaşanlara Allah'ın
Vaadi:
1- Allah Yolunda infak
Etmemek:
"Göklerle yerin
mirası Allah'ın olduğu halde" mirasın hak sahibine dönmesi gibi göklerde
ve yerde bulunanların yok olmasından sonra gök ve yer O'na geri döneceğine göre
"ne oluyor size ki Allah yolunda infak etmiyorsunuz.? "
Allah yolunda ve sizi
Rabbinize yakınlaştıracak hususlarda infak etmekten sizi alıkoyan nedir'i
Halbuki sizler mallarınızı geride bırakarak öleceksiniz ve bunlar Allah'a
dönecektir O halde buyruk infak etmemekten ötürü bir azar mahiyetindedir
2- İnfak Edenler
Arasındaki Fark:
"Aranızdan Fetihten
önce infak edip savaşanlar (diğerleriyle) bir olmaz." Müfessirlerin
çoğunun kanaatine göre Fetih'ten kasıt Mekke'nin fethidir. eş-Şa'bi ve ez-Zühri
ise Hudeybiye fethidir demişlerdir. Katade de şöyle demiştir: Biri diğerinden
daha faziletli olmak üzere iki ayrı savaş ve biri diğerinden daha faziletli
olmak üzere iki ayrı infak olmuştu. Mekke'nin fethinden önceki savaş ve infak,
bundan sonra yapılan infak ve savaştan daha faziletlidir. İfadede hazfedilmiş
lafızlar vardır. "Aranızdan fetihten önce infak edip savaşanlar" ile
fetihten sonra infak edip savaşanlar ''bir olmaz" demektir. Bu lafızlar
ifadenin delaleti dolayısıyla hazfedilmiştir. Fetihten önce yapılan infakın
daha büyük olmasının sebebi, müslümanların zayıflığı sebebiyle insanların bu
infaka daha çok muhtaç oluşlarından dolayı idi, Diğer taraftan o dönemde infak
edenlere infak daha ağır geliyordu. Mükafat ve ecir, çekilen sıkıntıya ve
zorluğa göredir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır,
3- Bu Buyruk Ebu
Bekir'in Faziletine Delildir:
Eşheb'in rivayetine göre
Malik şöyle demiştir: Fazilet ve azimet sahibi kimselerin öne geçirilmesi
gerekir. Çünkü Yüce Allah: "Aranızdan Fetihten önce infak edip savaşanlar
(diğerleriyle) bir olmaz" diye buyurmuştur.
el-Kelbi dedi ki: Bu
buyruk Ebu Bekr (r.a) hakkında inmiştir. Ebu Bekr (r.a)'ın faziletli olduğuna
ve öne geçirilmesi gerektiğine de bu buyrukta delil vardır. Çünkü o, İslama
giren ilk kişidir, İbn Mesud'dan da şöyle dediği rivayet edilmiştir: Kılıcını
kuşanarak İslamını açığa vuran ilk kişi, Peygamber (s.a.v.) ile Ebu Bekir'dir,
Diğer taraftan Allah'ın peygamberine ilk harcamada bulunan kişi de odur.
İbn Ömer'den şöyle
dediği rivayet edilmiştir: Peygamber (s.a.v.)'ın yanında idim. üzerinde gÖğsüne
iliştirdiği bir abası bulunduğu halde Ebu Bekir de vardı. Cebrail inerek Ey
Allah'ın peygamberi dedi, Bana ne oluyor da Ebu Bekir'i üzerinde göğsünde
iliklediği bir aba ile görüyorum? Bunun üzerine Peygamber: "O Fetihten
önce malını bana harcadı" deyince, Cebrail şöyle dedi: Allah sana diyor
ki: Ebu Bekir'e selam söyle ve ona bu fakir halinde hoşnut musun, yoksa kızgın
mısın? diye sor. Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Ey Ebu Bekir Yüce
Allah sana selam ediyor ve sen bu fakir halinde hoşnut musun, yoksa kızgın
mısın? diye soruyor." Ebu Bekir: Ben Rabbime mi kızayım? Şüphesiz
Rabbimden razıyım, şüphesiz Rabbimden razıyım, şüphesiz Rabbimden razıyım dedi,
Bunun üzerine Peygamber şöyle buyurdu: "Allah da sana diyor ki: Sen Benden
razı olduğun gibi, Ben de senden razı oldum," Ebu Bekir ağladı, Cebrail
(a.s) da dedi ki: Ey Muhammed seni hak ile peygamber olarak gönderene yemin
olsun ki, Arşı taşıyanlar da senin arkadaşın bu abayı giydiğinden bu yana aba
giyindiler. İşte bundan dolayı ashab da Ebu Bekir'i önlerine geçirdiler ve onun
önderliğinin kendilerini geride bıraktığını ikrar ettiler,
Ali (r.a) dedi ki:
Peygamber (s.a.v.) en öne geçmiştir, Ondan sonra Ebu Bekir geldi, üçüncüleri de
Ömer'dir, Eğer huzuruna beni Ebu Bekir'e üstün tutan bir adam getirilecek
olursa, mutlaka başkasına zina iftirasında bulunana uygulanan ceza olan sopa ve
şahitliğinin kabul edilmemesi cezasını veririm,
Çünkü önce müslüman
olanlar kendilerinden sonra gelenlerden daha çok zorluk ve sıkıntılarla
karşılaştılar. Aynı zamanda onların basiretleri de daha açık idi,
4- Din ve Dünya
Ahkamında Öne Geçmek ve Geride Kalmak:
Öne geçmek ve geride
kalmak bazen dünya hükümlerinde sözkonusu olabilir, Din hükümleri ile ilgili
olarak Aişe (r.anha) şöyle demiştir: ''Resulullah (s.a.v.) bizlere insanları
gerçek mevkilerine yerleştirmemizi emretmiştir.
Şüphesiz ki mevkilerin
en büyüğü ise namaz mertebesidir, Peygamber (s.a.v.) da (vefatı ile sonuçlanan)
hastalığında şöyle buyurmuştur: "Ebu Bekir'e söyleyiniz, İnsanlara namaz
kıldırsın,.. Yine Peygamber (s.a.v.): "Cemaate Yüce Allah'ın kitabını en
iyi bilen kimse imam olur. diye buyurduğu gibi, "Yaşça en büyük olanınız
size imam olsun" diye buyurmuştur.
Sözü geçen bu buyruk
daha önceden de geçmiş bulunan Malik b, el-Huveyris'in rivayet ettiği hadiste
zikredilmiştir. Buhari ve daha başka ilim adamları bu hadisten "makam ve
mevki itibariyle büyüklük" ü murad ettiğini anlamışlardır. Nitekim
Peygamber (s.a.v.): ''Vela hakkı büyüklüğedir. diye buyurmuş olup bununla yaşça
büyüklüğü kastetmemiştir,
Malik ve başkaları da:
şüphesiz ki yaşın bir hakkı vardır, demişlerdir. Şafii ve Ebu Hanife de onu göz
önünde bulundurmuşlardır. Elbetteki onun gözönünde bulundurulması da uygun bir
şeydir. Çünkü hayırlı kimseler arasında, ilim ve yaşça büyük olmak nitelikleri
birarada bulunacak olur ise, ilme öncelik tanınır. Dünya ahkamına gelince,
onlar da din ahkamına göre düzene konulmuştur. Dini bakımdan öne geçirilen bir
kişi, dünyayı ilgilendiren hususlarda da öne geçirilir. Nitekim rivayetlerde
şöyle denilmiştir: "Yaşça büyük olanımıza saygı göstermeyen, küçüğümüze merhamet
etmeyen, aramızda ilim adamlarının hakkını tanımayan kimse bizden değildir.''
Fertler hakkında sabit
hadiste de şöyle denilmiştir: "Genç bir delikanlı sırf yaşı dolayısıyla
bir yaşlıya ikramda bulunacak olursa, mutlaka Yüce Allah da o kimseye yaşlılığı
sırasında ikram edecek kimseler takdir buyurur." şairin birinin şu beyitleri zikredilmiştir:
"Ey gençken
kendisini etkileyen şımarıklık ve Övünçten dolayı yaşlıları ayıplayan kişi,
Onları ayıplamak istersen hatırla Dedeni ve babanı ey kardeşimin oğlu,
Ve bil ki gençlik geçip
gidecektir, Seni bırakarak fakat bırakmaz seni onun günahı, Yaşlılara ikram
etmeyip, Saygı göstermeyen Ve bir gün olsun yaşı da yaşlılık sınırına ulaşmamış
olan kişi."
5- İnfak Edip
Savaşanlara Allah'ın Vaadi:
''Bununla beraber Allah
hepsine de el-Hüsna'yı vaadetmiştir." Yani Yüce Allah önceden geçen
ilklere de, sonradan onlara yetişenlere de, hepsine derecelerinin farklılıkları
ile birlikte cenneti vaadetmiştir.
İbn Amir
"Hepsine" lafzını merfu olarak (...) diye okumuştur. Bu lafız
Şamlıların mushaflarında da böylece ref iledir.
Diğerleri
mushaflarındaki şekle göre nasb ile okumuşlardır. Bu lafzı nasb ile okuyanlar
fiilin amel etmesine binaen böyle okurlar.
Yani: ''Allah bununla
beraber onların hepsine el-Hüsna'yı vaadetmiştir" takdirindedir. Ref ile
okuyanların kıraati de şöyle açıklanır: Meful eğer başa geçecek olursa, fiilin
ameli zayıflar.
Diğer taraftan: ''Ona
vaadetmiştir" buyruğundan "he" (ona) hazfedilmiştir.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN