VAKIA 7 / 12 |
وَكُنتُمْ
أَزْوَاجاً
ثَلَاثَةً {7}
فَأَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ
مَا
أَصْحَابُ
الْمَيْمَنَةِ
{8}
وَأَصْحَابُ
الْمَشْأَمَةِ
مَا أَصْحَابُ الْمَشْأَمَةِ
{9}
وَالسَّابِقُونَ
السَّابِقُونَ
{10} أُوْلَئِكَ
الْمُقَرَّبُونَ
{11} فِي
جَنَّاتِ
النَّعِيمِ {12} |
7. Ve
sizler de üç sınıf olduğunuzda:
8.
Ashabu'l-meymene, ne Ashabu'l-meymenedir!
9.
Ashabu'l-meş'eme, ne Ashabu'l-meş'emedir!
10.
es-Sabikun'a gelince: Önde gidenlerdir.
11. İşte
onlar yakınlaştırılmış olanlardır.
12. Naim
cennetlerinde.
"Ve sizler de üç
sınıf olduğunuzda." Nasıl ki eş eşe benziyorsa, herbir sınıf kendisinden
olanlara benzeyecek şekilde üç sınıf olduğunuzda, demektir. Daha sonra Yüce
Allah onların kim olduklarını beyan ederek şöyle buyurmaktadır: "Ashabu'l-meymene",
"Ashabu'l-meş'eme" ve "es-Sabikun"
Ashabu'l-meymene;
cennete gitmek üzere sağ tarafa doğru götürülecek kimselerdir.
Ashabu'l-meş'eme ise
cehenneme götürülmek üzere sol tarafa alınan kimselerdir. Bu açıklamayı
es-Süddi yapmıştır. Meş'eme sol taraf demektir. "Şe'me" de böyledir.
Mesela; ''Filan kişi sol tarafa oturdu" denilir. Yine ''Ey filan,
arkadaşlarını sol tarafa doğru al git" denilir. Araplar sol ele de (...)
derler. Sol yana ise (...) derler. Aynı şe'kilde sağdan gelen şeye (...) derler.
Soldan gelen şeye ise (...) derler.
İbn Abbas ve es-Süddi
şöyle demektedirler: Ashabu'l-meymene, Adem'in soyundan gelecekler sulbunden
çıkartıldığı vakit sağ tarafında olanlardır. Yüce Allah onlar için: Bunlar cennette
olacaklardır ve hiçbir şeye aldırış etmiyorum diye buyurmuştur.
Zeyd b. Eslem de şöyle
demiştir: Ashabu'l-meymene o gün Adem'in sağ tarafından alınan kimselerdir.
Ashabu'l-meş'eme ise Adem'in sol yanından alınan kimselerdir.
Ata ve Muhammed b. Ka'b
da şöyle demişlerdir: Ashabu'l-meymene amel defterleri sağ tarafından verilecek
olanlar, Ashabu'l-meş'eme ise amel defterleri sol tarafından verilecek
olanlardır.
İbn Cüreyc de şöyle
demiştir: Ashabu'l-meymene hasenat ehli, Ashabu'l-meş'eme ise seyyiat ehlidir.
el-Hasen ve er-Rabi
şöyle demişlerdir: Ashabu'l-meymene salih amelleri ile kendilerine uğurlu gelen
kimseler, Ashabu'l-meş'eme, çirkin ve kötü amelleriyle kendilerine uğursuzluk
getiren kimselerdir.
Müslim, Sahih'inde İsra
ile ilgili Ebu Zerr'in rivayet ettiği hadiste Peygamber (s.a.v.)'dan şöyle
buyurduğunu zikretmektedir: "Dünya semasınayükseldiğimizde sağ tarafında
birtakım karaltılar, sol tarafında da birtakım karaltılar bulunan bir adam ile
karşılaştık. Bu adam sağ tarafına baktığı vakit gülüyor, sol tarafına baktığı
vakit ağlıyordu. Salih peygamber ve salih evlada merhaba, dedi, Ben Ey Cebrail
bu kimdir? diye sordum. o: Bu Adem (a.s)'dır.
Şu sağ tarafındaki
karaltılar ile sol tarafındaki karaltılar onun soyundan gelen oğullarının ruhlarıdır.
Sağ tarafında bulunanlar cennetlikler, sol tarafında bulunan karaltılar ise
cehennemliklerdir ... '' diye hadisin geri kalan bölümünü zikretmektedir.
el-Müberrid dedi ki:
Ashabu'l-meymene ileri geçen kimseler, Ashabu'l-meş'eme ise geri kalan kimselerdir.
Araplar: Beni yeminine (sağına) koy fakat şimaline (soluna) koyma, derler. Beni
öne geçenlerden kıl, geriye kalanlardan kılma, demektir.
"Ashabu'l-meymene"
ile "Ashabu'l-meş'eme"nin tekrarlanması durumun önemine ve hayret
edilecek bir hal olduğuna dikkat çekmek içindir. Yüce Allah'ın:
"Gerçekleşmesi muhakkak olan! Nedir o gerçekleşmesi muhakkak olan?"
(el-Hakka, 1-2) buyruğu ile; "şiddetlice çalan, nedir o şiddetlice
çalan?" (el-Karia, 1-2) buyruklarına benzemektedir. Nitekim: Zeyd, Zeyd
dediğin nedir? demeye benzer. Ayrıca Ummu Zerr (r.anha) hadisinde de şöyle
denilmektedir: "Malik, sen Malik'in kim olduğunu biliyor musun?'' Maksat
ise Ashabu'l-meymenenin elde edecekleri sevabın, Ashabu'l-meş'emenin ise karşı
karşıya kalacakları azabın çok olacağını anlatmaktır.
"Ashabu"
lafzının mübteda olarak ref olduğu, "ne ashabu'l-meymenedir!"
anlamındaki buyruğun da haberi olduğu söylenmiştir. Sanki:
"Ashabu'l-meymene" dediğin nedir? diye buyurulmuş gibidir. Onlar
nasıl bir şeydir, demektir.
Buradaki ''Ne"
lafzının tekid ve anlamın şöyle olması da mümkündür: Kitapları (amel
defterleri) sağ taraflarından verilecek olanlar, işte onlar ileriye geçecek ve
mevkileri yüksek olacak olanlardır.
"es-Sabiküna
gelince, önde gidenlerdir" buyruğu ile ilgili olarak Peygamber
(s.a.v.)'dan şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "es-Sabikun kendilerine
hak verildiğinde kabul edenler, kendilerinden istendiğinde bunu cömertçe
verenler ve insanlar hakkında kendilerine hükmettikleri gibi hükmeden
kimselerdir. '' Bu hadisi el-Mehdevı zikretmiştir.
Muhammed b. Ka'b
el-Kurazi: Bunlar peygamberlerdir demiştir. el-Hasen ve Katade: es-Sabikun
(ileri geçenler) bütün ümmetler arasında öncelikle iman eden kimselerdir. Buna
yakın bir açıklama İkrime'den de rivayet edilmiştir. Muhammed b. Sırın: Bunlar
her iki kıbleye doğru namaz kılmış olanlardır demiştir. Buna delil de Yüce
Allah'ın: "Muhacir ve ensarın ileriye geçen ilkleri ... " (Tevbe,
100) buyruğudur.
Mücahid ve başkaları da:
Bunlar herkesten önce cihada çıkan ve herkesten önce namaza giden kimselerdir,
demişlerdir.
Ali (r.a) da: Bunlar beş
vakit namaza öncelikle koşanlardır, demiştir. edDahhak cihada çıkmakta ellerini
çabuk tutanlardır, demiştir. Said b. Cübeyr tevbeye ve iyilikler yapmaya ellerini
çabuk tutanlardır, diye açıklamıştır. Yüce Allah da: "Rabbinizden bir
mağfirete ... koşuşun." (Al-i İmran, 133) diye buyurmuş, bir başka yerde
de onlardan: "İşte bunlar hayırlarda yarışırlar. Onlar bu işlerde ellerini
çabuk tutanlardır" (el-Mu'minun, 61) buyruğu ile de onlardan övgüyle
sözetmektedir.
Bunların dört kesim
oldukları da söylenmiştir. Musa ümmetinin öne geçeni bunlardan birisidir ki; bu
kişi Firavun ailesinden iman eden Hazkiel'dir. İsa ümmetinden öne geçen kişi
ki, bu da Antakyalı Habibu'n-Neccar'dır. Muhammed (s.a.v.)'ın ümmetinden de öne
geçmiş iki kişidir ki bunlar da Ebu Bekir ve Ömer'dirler. Bu açıklamayı İbn
Abbas yapmıştır, el-Maverdi de bunu nakletmiştir.
Şumayt b. el-Aclan da
şöyle demiştir: İnsanlar üç türlüdür. Birisi daha küçük yaşta iken hayır
işlemeye koyulur ve dünyadan ayrılıp gidinceye kadar bu halini devam ettirir.
İşte bu Allah'a yakınlaştırılmış olan es-sabık (öne geçen) kimsedir. Birisi
ömrünün erken dönemlerinde günaha başlar, sonra uzunca bir gaflet dönemi geçirir,
arkasından tevbe ile bu günahlardan döner ve böyle bir kimseye bu hali ile ölüm
gelir. İşte bu da Ashabu'l-yemindendir. Bir başkası ömrünün ilk dönemlerinden
itibaren günah işlemeye koyulur ölünceye kadar bu halini sürdürüp gider,
böyleSi ise Ashabu'ş-şimaldendir.
Bir başka açıklamaya
göre bunlar iyi ve güzel (salah) olan şeylerden herhangi bir şeye öncelikle
koşan herkestir.
"es-Sabikun"
lafzının mübteda olarak merfu olduğu, ikincisinin ("önde gidenlerdir"
anlamındaki lafzın) onu tekid için geldiği, haberinin de "İşte onlar
yakınlaştırılmış olanlardır" buyruğu olduğu söylenmiştir.
ez-Zeccac ise şöyle
demiştir: "es-Sabikun" mübteda, olarak merfu olmuştur. İkincisi
("önde gidenlerdir" anlamındaki lafız) onun haberidir. Buyruğun
anlamı da şudur:
Yüce Allah'a itaate
ellerini çabuk tutarak koşuşanlar, işte onlar Allah'ın rahmetine öncelikle
ulaşacak olanlardır. "İşte onlar yakınlaştırılmış olanlardır" buyruğu
ise onların niteliklerindendir.
Şöyle de denilmiştir:
Mukarreb olan es-sabikundan bir kişi cennetteki evinden dışarıya çıkacak
olursa, ondan daha aşağılarda bulunan kimselerin, kendisini o ışık ile
tanıyacakları bir aydınlığı olur.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN