RAHMAN 72 / 75 |
حُورٌ مَّقْصُورَاتٌ
فِي
الْخِيَامِ {72}
فَبِأَيِّ آلَاء
رَبِّكُمَا
تُكَذِّبَانِ
{73} لَمْ
يَطْمِثْهُنَّ
إِنسٌ قَبْلَهُمْ
وَلَا
جَانٌّ {74}
فَبِأَيِّ
آلَاء رَبِّكُمَا
تُكَذِّبَانِ {75} |
72.
Çadırlar içinde örtülerle gizlenmiş huriler vardır.
73. O
halde; Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?
74.
Bunlara onlardan önce ne bir insan dokunmuştur, ne de bir cin.
75. O
halde; Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?
"Çadırlar içinde
örtülerle gizlenmiş huriler vardır" buyruğundaki: "Huriler"
lafzı, (...)'ın çoğuludur. Bu ise gözünün beyazı oldukça beyaz, siyahı da
oldukça siyah olan kadın demektir. Bu açıklamalar daha önceden (es-Saffat,
48-49. ayetlerin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır.
"Çadırlar içinde
örtülerle gizlenmiş" orada alıkonulmuş ve saklanmış "huriler
vardır." Yani bu huriler yollarda gezip dolaşan kadınlardan değildir. Bu
açıklamayı İbn Abbas yapmıştır.
Ömer (r.a) dedi ki:
Oradaki bir çadır içi boşaltılmış incidir. İbn Abbas da böyle demiştir. Ayrıca
İbn Abbas şöyle demiştir: O çadır, altından dörtbin kapı kanadı bulunan ve bir
fersah eninde, bir fersah boyunda bir çadırdır.
et-Tirmizi el-Hakim Ebu
Abdullah Yüce Allah'ın: "Çadırlar içinde örtülerle gizlenmiş huriler
vardır" buyruğu hakkında şunları söylemektedir: Bize ulaşan rivayete göre
Arş'tan bir bulut yağmur yağdırdı. Huriler rahmet damlacıklarından yaratıldı.
Sonra bunların herbirisi üzerine nehirler kıyısında birer çadır kuruldu. Herbir
çadırın genişliği kırk mildir ve kapısı yoktur. Allah'ın dostu cennete gireceği
vakit çadıra bir kapı açılır. Böylece Allah'ın dostu olan kişi meleklerden ve
hizmetçilerden yaratıkların gözlerinin hurilere değmediğini ve yaratılmışların
gözlerinden uzak gizli ve saklı olduğunu bilmiş olacaktır. Doğrusunu en iyi
bilen Allah'tır.
Önceki iki cennet
hakkında da: "Gözlerini yanlız eşlerine dikmiş huriler vardır. "(56.
ayet) diye buyurmuştur. Bunların gözlerini yanlızca eşlerine diktikleri
sözkonusu edilmekle birlikte, örtülerle gizlenmiş olduklarından
sözetmemektedir. Böylece bu, örtülerle gizlenmiş olanların diğerlerinden daha
Yüce ve üstün olduklarını ortaya koymaktadır.
Mücahid dedi ki:
"Örtülerle gizlenmiş huriler" yani bunlar kendilerini sadece eşlerine
vermiş huriler olup onların yerine başkalarını istemezler.
es-Sıhah ta şöyle
denilmektedir: "O şeyi hapsettim, alıkoydum, hapsediyorum, alıkoyuyorum"
denilir. -Camide hafızların ve cüz okuyucularının kaldıkları yere- "cami
maksurası" denilmesi de buradan gelmektedir. "O şeyi şuna
hasrettim" ifadesi de onu aşıp, başkasına ulaşmamak halinde kullanılır.
"Dışarı çıkmasına izin verilmeyen ve evde kalan kadın" demektir. Şair
Küseyyir de şöyle demiştir: "Sen bana kasire olan herkesi sevdirdin;
Kasire olanlar ise bunu bilmiyor. Ben çadırlardaki kasiraları (dışarı
çıkmayanları) kastettim; hiçbir zaman, Kadınların en kötüleri olan kısa boylu
ve kısa adımlıları kastetmedim."
el-Ferra ilk mısranın
son kelimesini: (...) diye zikretmiştir. Bunu da İbnu's-Sikkıt zikretmektedir.
Enes rivayetle dedi ki:
Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki: "İsraya götürüldüğüm gece cennette her iki
kenarı mercandan çadırlar bulunan bir ırmağın yanından geçtim. Oradan bana: Ey
Allah'ın Rasülü selam sana, diye seslenildi. Ben: Ey Cebrail bunlar kimdir?
diye sordum, o da şöyle dedi: Bunlar Rabblerinden sana selam vermek üzere izin
istemiş huru'l-İynden bazı kızlardır. Yüce Allah onlara izin verdi ve onlar da
şöyle dedi: Biz ebedi kalanlarız, ebediyyen ölmeyiz. Biz nimet içerisinde
olanlarız, ebediyyen sefalet çekmeyiz. Biz hoşnut olanlarız, ebediyyen
kızmayız. Şerefli kocaların eşleriyiz." Daha sonra Peygamber (s.a.v.): "Çadırlar
içinde, örtülerle gizlenmiş huriler vardır" buyruğunu okudu. Onlar korumak
ve onlara ikram olmak üzere alıkonulmuş hurilerdir, demektir.
Eşhelli Yezid kızı
Esma'dan rivayete göre o Peygamber (s.a.v.)'a gelip şöyle demiş: Ey Allah'ın
Rasülü, biz kadınlar hacca gidemiyor, evden dışarı çıkamıyoruz. Evlerinizde
oturuyor, çocuklarınızı taşıyoruz. Ecirde size ortak mıyız? Peygamber (s.a.v.)
şöyle buyurdu: "Şayet kocalarınızIa güzelce geçinir, onları hoşnut edecek
şeyleri yerine getirirseniz evet."
"Bunlara ... ne bir
insan dokunmuştur, ne de bir cin." Daha önceden geçtiği üzere kimse onlara
el değmemiştir.
"Onlara ... ne
dokunmuştur" buyruğu genel olarak "mim" harfi kesreli olarak
okunmuştur. Ancak Ebu Hayve, eş-Şami, Talha b. Musarrif, el-A'rec ve el-Kisai'den
naklen eş-Şirazı her iki yerde de "mim" harfini ötreli okumuşlardır.
el-Kisai ise bunlardan birisini kesreli, diğerini ötreli okur ve bu hususta
okuyanı muhayyer kabul ederdi. Birincisini ötreli okursa, iki nefsini kesreli;
birincisini kesreli okursa, ikincisini ötreli okurdu. Bu aynı zamanda Ebu İshak
es-Sebi'nin de kıraatidir. Ebu İshak dedi ki: Ben Ali'nin taraftarları
arkasında namaz kılıyordum. onlar da "mim" harfini ötreli
okuyorlardı. Abdullah'ın arkadaşları arkasında namaz kılıyordum, onlar da kesreli
okuyorlardı. Böylece el-Kisai her iki rivayet ile de amel etmiş olmaktadır.
Bunların her ikisi de iki ayrı söyleyiştir. (...) diye de, (...) diye de
söylenir. Tıpkı; (...) ile (...) fiilleri gibi. Ötreli okuyan her iki şiveyi
birarada kullanmış olmak için ötreli okumuş, kesreli okuyan da genel olarak
yaygın görülen kıraat o olduğundan dolayı böyle okumuştur.
Yüce Allah'ın:
"Bunlara ... ne bir insan dokunmuştur" buyruğunu tekrarlaması
çadırlarda örtülerle gizlenmiş hurilerin de tıpkı gözlerini sadece eşlerine
hasretmiş huriler gibi olduklarını beyan etmek içindir. Onlar bu şekilde
gözlerini yalnızca eşlerine hasredecek olurlarsa, çadırlar da onlar için bu
şekilde olacaktır, demektir.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN