RAHMAN 37 / 40 |
فَإِذَا
انشَقَّتِ
السَّمَاء
فَكَانَتْ وَرْدَةً
كَالدِّهَانِ
{37} فَبِأَيِّ
آلَاء
رَبِّكُمَا
تُكَذِّبَانِ
{38} فَيَوْمَئِذٍ
لَّا
يُسْأَلُ
عَن ذَنبِهِ إِنسٌ
وَلَا
جَانٌّ {39}
فَبِأَيِّ
آلَاء رَبِّكُمَا
تُكَذِّبَانِ
{40} |
37.
Artık gök yarılıp yağ tortusunu andıran kırmizı bir gül gibi olduğu zaman ...
38. O
halde; Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?
39. O
günde ne insana, ne cinne günahı sorulmayacak.
40. O halde;
Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?
"Artık gök
yarılıp" kıyamet gününde ayrılıp "yağ tortusunu andıran kırmızı bir
gül gibi olduğu zaman ... " buyruğunda geçen "Yağ tortusu" lafzı,
Mücahid, ed-Dahhak ve başkalarından gelen rivayete göre, yağ diye
açıklanmıştır. Yağ gibi parlak ve saf olduğu zaman, demektir. Buna göre bu
lafız: "Yağ" lafzının çoğuludur.
Said b. Cübeyr ve Katade
ise: Kırmızı renkli olduğu zaman anlamındadır, demişlerdir. Bir diğer açıklama
da şöyledir: Kırmızılığı bakımından gül gibi ve yağın akıcılığı gibi olacaktır.
Bu da şu demektir: Gök yarılıp çatlayarak cehennem ateşinin sıcaklığından ötürü
kırmızı bir renk alıncaya kadar eriyecek, inceliği ve erimesi dolayısıyla yağ
gibi olacaktır.
Bir başka açıklamaya
göre "yağ" anlamı verilen: "Saf kırmızı deri ve sahtiyan"
demektir. Bu açıklamayı Ebu Ubeyd ve el-Ferra zikretmişlerdir. Bu da şu
demektir: Gök, cehennem ateşinin ileri derecedeki harareti dolayısı ile tıpkı
bir sahtiyan gibi kırmızı bir renk alacaktır.
İbn Abbas şöyle
demektedir: Yani gök çeşitli renkleri olan bir ata benzeyecektir. Çünkü güzel
renkli at demek olan "el-kümeyt"e çeşitli renkleri taşıyor ise; (...)
denilir. İbn Abbas dedi ki: "Çeşitli renkleri olan at" demek olan:
"Baharda sarı, kışın baştaraflarında ise kırmızı renge çalar, kış
ilerlediği vakitte koyu gri bir renk alır."
el-Ferra dedi ki: Bu
açıklamasıyla "verdi at" diye bilinen atı kastetmektedir. Bu tür atlar
baharda sarıya çalar. Soğuk ilerlediği takdirde kırmızıya çalar. Bundan sonra
ise griye çalar. Böylelikle Yüce Allah semanın rengarenk olmasını bu tür atın
değişik renklere bürünmesine benzetmektedir.
el-Hasen dedi ki:
"Yağ tortusunu andıran" buyruğu, yağın dökülmesini andıran demektir.
Çünkü yağ döküldüğü vakit çeşitli renklerde görülür.
Zeyd b. Eslem dedi ki:
Yani o vakit zeytinyağı tortusunu andıracaktır. Bir diğer açıklamaya göre: O
gidecek ve gelecektir, demektir.
ez-Zeccac dedi ki: (Gül
anlamını veren "el-verde" lafzını oluşturan) "vav" re ve
"dal" harflerinin meydana getirdiği kelimelerin asıl anlamı, gidip
gelmek ile alakalıdır. Bu ise, daha önce renkleri değişip duran at ile ilgili
yaptığımız açıklamalara yakındır.
Katade de şöyle demektedir:
Bugün sema yeşildir. Onun kırmızı bir rengi olacaktır. Bu açıklamayı da
es-Sa'lebi nakletmiştir.
el-Maverdi dedi ki:
Önceki ilim adamlarının iddialarına göre semanın asıl rengi kırmızılıktır.
Engellerin çokluğu, mesafenin uzaklığı dolayısıyla bu şekilde mavi renkte
görülmektedir. Onlar bunu vücuttaki damarlara benzetirler. Aslında damarlar kan
gibi kırmızıdır, engel sebebiyle mavi görülmektedirler. Eğer bu açıklama doğru
ise şüphesiz ki sema kıyamet gününde ona bakacak olanlara yakın olacağından ve
engellerin de ortadan kalkacağından ötürü kırmızı olarak görülecektir. Çünkü
onun asıl rengi odur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
"O günde ne insana,
ne cinne günahı sorulmayacak" buyruğu Yüce Allah'ın:
"Suçlularagünahları sorulmaz. "(el-Kasas, 78) buyruğunu
andırmaktadır.
Kıyamet günü, uzunluğu
dolayısıyla değişik halleri bulunan bir gündür.
Kimi halde soru sorulur,
kimi halde sorulmaz. İşte İkrime'nin görüşü de budur.
Anlamın: Onlar
cehennemde karar kıldıktan sonra sorgulanmayacaklardır, şeklinde olduğu da
söylenmiştir.
el-Hasen ve Katade der
ki: Onlara günahları hakkında sorulmayacaktır. Çünkü Allah onların günahlarını
tesbit etmiştir, melekler de onları yazmıştır. Bu açıklamayı el-Avfi, İbn
Abbas'tan rivayet etmiştir. Yine el-Hasen ve Mücahid'den şöyle dedikleri
zikredilmiştir: Buyruk; melekler onlar hakkında soru sormayacaktır. Çünkü
onları simalarından, alametlerinden tanıyacaklardır, demektir. Bunun delili de
bundan sonra gelen buyruklardır. Ayrıca Mücahid bu açıklamayı İbn Abbas'tan
nakletmektedir. Yine ondan nakledilen rivayete göre Yüce Allah'ın:
"Rabbine andolsun ki onların hepsine elbette soracağız.'' (el-Hicr, 92)
buyruğu ile: "O günde ne insana, ne cinne günahı sorulmayacak"
buyruğu hakkında şöyle dediği rivayet edilmektedir: Onların söyleyecekleri ile
bu durumlarını bilmek maksadıyla onlara soru sormayacaktır. Fakat onlara
azarlamak anlamı ile: Niçin bunları yaptınız, diye soracaktır.
Ebu'l-Aliye de şöyle
demiştir: Günahkarın günahından başkasına soru sorulmayacaktır. Katade: Soru sormak
önce olacaktır, sonra da ağızları mühürlenecek ve azaları onlara tanıklık
ederek konuşacaktır.
Ebu Hureyre'nin rivayet
ettiği hadiste Peygamber (s.a.v.)'ın şunları da söylediği zikredilmektedir:
"Yüce Allah kulu karşısına alır, ona: Ey filan kişi denilir. Ben sana
ikramda bulunmadım mı? Ben seni önder kılmadım mı? Ben sana eşler vermedim mi?
Atları, develeri senin emrine vermedim mi? Senin başkanlık yapmana, istediğin
gibi mallarda tasarruf etmene fırsat vermedim mi? Adam: Evet (hepsini verdin)
diyecek. Bu sefer: Peki sen Benimle karşılaşacağını zannediyor muydun? diye
sorar, adam: Hayır der. Yüce Allah şöyle buyurur: Sen (vaktiyle) Beni unutmuş
olduğun gibi, Ben de seni unutuyorum. Sonra ikincisi ile karşılaşır, yine ona
aynen öbürüne söylediğini söyler. Daha sonra üçüncüsü ile karşılaşır, ona da
aynı şeyleri söyler. O da: Rabbim Sana, kitabına, rasulüne iman ettim, namaz
kıldım, oruç tuttum, sadakalar verdim der ve elinden geldiğince güzel
şeylerden, hayırlı şeylerden sözeder. Ondan sonra da: İşte ben şimdi burada
huzunındayım, der. Sonra ona:
Biz de şimdi senin
aleyhine olan şahidimizi göndereceğiz, denilir. Benim aleyhimde şahitlik edecek
bu kişi kimdir? diye kendi kendisine düşünürken, ağzına mühür vurulacak ve
baldırına, etine, kemiklerine: Konuş! denilecek. Baldırı, eti, kemikleri
konuşarak yaptıklarını söyleyecekler. Bu ise kendi nefsinden getirilen şahidler
dolayısıyla ileri süreceği bir mazeretin kalmaması içindir.
Bu kişi münafık kişidir.
Yüce Allah'ın kendisine gazab edeceği kişidir." Bu hadis daha önceden Ha,
Mim, es-Secde (Fussilet, 21. ayetin tefsirinde) ve başka yerlerde (Yasin, 65.
ayetin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN