ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

RAHMAN

19

/

23

مَرَجَ الْبَحْرَيْنِ يَلْتَقِيَانِ {19}

 بَيْنَهُمَا بَرْزَخٌ لَّا يَبْغِيَانِ {20}

 فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ {21}

 يَخْرُجُ مِنْهُمَا اللُّؤْلُؤُ وَالْمَرْجَانُ {22}

 فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ {23}

 

19. O iki denizi birbirine kavuşmak üzere salıverdi.

20. Ama aralarında bir engel vardır. Biri diğerine karışmaz.

21. O halde Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?

22. O iki denizden inci ve mercan çıkar.

23. O halde Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?

 

"O iki denizi birbirine kavuşmak üzere salıverdi. Ama aralarında bir engel vardır. Biri diğerine karışmaz" buyruğundaki: "Salıverdi" serbest bıraktı, saldı, öylece bıraktı, demektir. Mesela: Sultan insanlara iliş meyip, onları kendi hallerine bıraktığı takdirde: (...) denilir. (...) asıl anlamı itibariyle meraya salınan bir hayvanın serbestçe bırakılıverilmesi, ihmal edilmesi, ilişilmemesi demektir. "Karıştırdı" anlamına geldiği de söylenir. el-Ahfeş dedi ki: Bir kesim: "İki denizi birbirine karıştırdı" derken kullanılan fiil şekli ile (...) şekli aynıdır. Bu durumda (bu fiilin); (...) ile (...) aynı anlamdadır.

 

"İki deniz"i İbn Abbas, biri semanın denizi, diğeri yeryüzü denizi diye açıklamıştır. Mücahid ve Said b. Cübeyr de böyle demiştir. "Birbirine kavuşmak üzere" her yıl birbirine kavuşmak üzere demektir. Bunların baş taraflarının birbirine kavuştuğu da söylenmiştir. el-Hasen ile Katade; bunlar Fars ve Rum denizleridir demişlerdir. İbn Cüreyc de şöyle demiştir: Maksat tuzlu deniz ile tatlı ırmaklardır. Doğu ile batıdaki denizlerin uç taraflarının birbirlerine kavuşması olduğu da söylenmiştir. Bir diğer açıklamaya göre inci denizi ile mercan denizleridir.

 

"Ama aralarında bir engel vardır." Birinci görüşe göre, sema ile yer (denizleri) arasında engel vardır, demektir. Bu açıklamayı ed-Dahhak yapmıştır. İkinci görüşe göre ise, engel ikisi arasındaki kara parçasıdır ki, bu da Hicazdır. Bu açıklamayı da el-Hasen ve Katade yapmıştır. Diğer görüşlere göre ise -el-Furkan Suresi'nde (53. ayetin tefsirinde) geçtiği üzere- aradaki engel ilahi kudrettir.

 

Ebu Hureyre'den gelen haberde belirtildiğine göre Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Yüce Allah batı tarafı ile konuşmuş ve şöyle buyurmuştur:

 

Ben sende Beni tesbih edecek, Beni tekbir edecek, Bana tehlil getirecek, Benim şanımı yüceltecek kullarımı yaratacağım. Onlara karşı nasıl davranacaksın? Batı tarafı: Onları suda boğarım Rabbim, dedi. Bu sefer Yüce Allah: Ben onları elimin üzerinde taşırım. Senin onlara karşı olan gücünü de kıyılarına dağıtırım, diye buyurdu. Daha sonra doğu tarafı ile konuşarak şunları söyledi: Ben sende Beni tesbih edecek, Beni tekbir edecek, Bana tehlil getirecek, şanımı yüceltecek kullarımı yaratacağım. Sen onlara karşı nasıl davranacaksın? Doğu tarafı: Onlar Seni tesbih edecek olurlarsa, onlarla birlikte ben de Seni tesbih ederim. Seni tekbir ederlerse, onlarla birlikte ben de Seni tekbir ederim. Onlar Sana tehlil getirecek olurlarsa, onlarla beraber ben de Sana tehlil getireceğim. Senin şanını yüceltecek olurlarsa, onlarla birlikte ben de şanını yücelteceğim, dedi. Yüce Allah onu hilye ile mükafatlandırdı ve her ikisi arasına bir engel koydu. Bunların birisi acı ve tuzlu bir denize dönüştü, diğeri ise hali üzere tatlı kaldı." Bu haberi Tirmizı el-Hakım Ebu Abdillah zikrederek şöyle demiştir: Bize Salih b. Muhammed anlattı, bize el-Kasım el-Umeri Sehl'den, o babasından, o da Ebu Hureyre'den ... diye anlattı.

 

"Biri diğerine karışmaz" buyruğu hakkında Katade dedi ki: Bunlar insanlara karşı sınırlarını aşarak onları suda boğmazlar. Bu denizler ile insanlar arasında bir kuraklık bölge meydana getirdi. Yine Katade'den ve Mücahid'den rivayet edildiğine göre: Bu denizlerin biri diğeri aleyhine ileri giderek ona baskın gelmez, ondan üstün olmaz.

 

İbn Zeyd dedi ki: "Biri diğerine karışmaz" yani birbirlerine kavuşmazlar. İfadenin takdiri de şöyledir: O iki denizi birbirine kavuşmak üzere salıverdi. Eğer aralarındaki engel bulunmasaydı bunların birbirlerine kavuşmaları sözkonusu olurdu.

 

Bir diğer görüşe göre burada sözü edilen engel (berzah), dünya ile ahiret arasındaki engeldir. Yani her ikisi arasında Allah'ın takdir ettiği bir süre vardır ki, bu da dünyanın süresidir. O bakımdan bu iki deniz birbirine karışmaz. Yüce Allah dünyanın sona ermesini hükmedeceğinde artık bu iki deniz tek bir şeyolacak. Bu da Yüce Allah'ın: "Denizler (birbirlerine) akıtıldığı zaman" (İnfitar, 3) buyruğunu andırmaktadır. Sehl b. Abdullah dedi ki: İki deniz hayır ve şer yollarıdır. Aralarındaki engel (berzah) ise ilahi tevfik ve O'nun korumasıdır.

 

"O iki denizden inci ve mercan çıkar." Yani topraktan tane, saman ve hoş kokulu bitkiler çıktığı gibi, sudan da inci ve mercan çıkar.

 

Nafi ve Ebu Amr "çıkar" anlamındaki fiili "ye" harfini ötreli, "re" harfini üstün, meçhul bir fiil olarak: "Çıkarılır" diye okumuşlardır. Diğerleri ise "ye" harfini üstün, "re" harfini ötreli olarak: "Çıkar" diye ve öznesi "inci ... " olmak üzere okumuşlardır.

 

Yüce Allah "o iki denizden" diye buyurmaktadır. Halbuki bunlar (inci ve mercan) tatlı sudan değil, tuzlu sudan çıkarlar. Çünkü Araplar (konuşmalarında) iki ayrı cinsi bir arada sözkonusu etmekle birlikte, daha sonra onlardan birisi hakkında haber vermektedirler.

Yüce Allah'ın şu buyruğu da (bu yönüyle) böyledir: "Ey cin ve insanlar topluluğu içinizden size ... peygamberler gelmedi mi?" (el-En'am, 130) Halbuki gelen peygamberler sadece insanlardandır, cinlerden gelmemiştir. Bu açıklamayı el-Kelbi ve başkaları yapmıştır.

ez-Zeccac şöyle demiştir: Yüce Allah her iki denizi sözkonusu etmekle birlikte, onlardan herhangi birisinden bir şey çıkıyor ise, bu ikisinden çıkıyor, demektir. Bu yönüyle Yüce Allah'ın şu buyruğuna benzemektedir: "Görmezmisiniz kiAllahyedigöğü nasıl tabaka tabakayaratmış, onlararasında ayı bir nur kılmış ... "(Nuh, 15-16) Halbuki ay, dünya semasındadır. Bununla birlikte yedi semayı da birlikte sözkonusu etmiştir. Adeta o semalardan birisinde bulunan hepsinde bulunmuş gibidir.

 

Ebu Ali el-farisi de şöyle demiştir: Bu, muzafın hazfedilmesi kabilindendir. "O ikisinden birisinden" takdirindedir. Yüce Allah'ın: "Bu Kur'an iki kasabadan büyük bir adama indirilmeli değil miydi!" (Zuhruf, 31) buyruğuna benzemektedir ki, iki kasabadan birisinden bir adama ... demektir.

 

el-Ahfeş Said de şöyle demiştir: Bazıları incinin tatlı sudan çıktığını iddia etmişlerdir. Bir diğer görüşe göre kasıt, her iki denizdir. Bunlardan birisinden inci, diğerinden mercan çıkar.

 

İbn Abbas: Bunlar göğün ve yerin denizleridir. Göğün suyu denizin sedefine düşecek olursa, o inci olarak meydana gelir ve böylece her ikisinden çıkmış gibi olur, demiştir.

et-Taberi de böyle demiştir.

 

es-Sa'lebi ise şöyle demektedir: Bana naklolunduğuna göre bir çekirdek, bir sedefin içinde bulunuyor idi. Yağmur bu çekirdeğin bir bölümüne isabet ederken, bir bölümüne isabet etmedi. Yağmurun isabet ettiği yer inci oldu, diğer bölümü ise çekirdek olarak kaldı.

Bir diğer açıklamaya göre tuzlu ve tatlı su birbiriyle kavuşabilir. O durumda tatlı su, tuzlu suya bir çeşit aşı gibi olur. İşte çocuğun anne tarafından doğurulmuş olmakla birlikte hem erkeğe, hem de dişiye nisbet edilmesi gibi burada da her ikisine nisbet edilmiştir. Bu bakımdan şöyle denilmiştir: İnci ancak bir yerden, tatlı ve tuzlu suyun kavuştuğu yerden çıkar.

 

Denildiğine göre "mercan" büyük incilerdir. Bu açıklamayı Ali ve İbn Abbas -Allah ikisinden de razı olsun- yapmıştır. İnci bunların küçükleridir. Yine her ikisinden bunun aksi bir rivayet te gelmiştir. Buna göre inci büyük olanlarına, mercan da küçük olanlarına denilir. ed-Dahhak ve Katade de böyle demişlerdir.

 

İbn Mesud ve Ebu Malik de mercan kırmızı boncuktur demişlerdir.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Rahman 24-25

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR