ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

KAMER

47

/

49

 

إِنَّ الْمُجْرِمِينَ فِي ضَلَالٍ وَسُعُرٍ {47}

 يَوْمَ يُسْحَبُونَ فِي النَّارِ عَلَى وُجُوهِهِمْ ذُوقُوا مَسَّ سَقَرَ {48}

 إِنَّا كُلَّ شَيْءٍ خَلَقْنَاهُ بِقَدَرٍ {49}

 

47. Muhakkak ki günahkarlar sapıklıkta ve çılgın ateş içindedirler.

48. O gün yüzleri üzere ateşe sürüklenirler. "Cehennemin dokunmasını tadın!"

49. Çünkü Biz herşeyi bir takdir ile yarattık.

 

"Muhakkak ki günahkarlar sapıklıkta ve çılgın ateş içindedirler" buyruğuna dair açıklamalarımızı dört başlık halinde sunacağız:

 

1- Günahkarların Cezaları:

2- "Herşey" ile ilgili Kıraatler ve Buna Dair Nahiv Açıklamaları:

3- Eşyanın Takdiri ile ilgili Ehl-i Sünnetin Kanaati:

4- Kadere iman Etmeyenler, Kaderi Yalanlayanlar:

 

1- Günahkarların Cezaları:

 

"Muhakkak ki günahkarlar sapıklıkta" haktan yan çizip uzaklaşmakta"ve çılgın ateş" yanmak azabı "içindedirler." Bu surede az önce geçtiği üzere, delilik içerisindedirler, diye de açıklanmıştır.

 

"O gün yüzleri üzere ateşe sürüklenirler. Cehennemin dokunmasını tadın!" buyruğu ile ilgili olarak Müslim'in Sahih inde Ebu Hureyre'den şöyle dediği rivayet edilmektedir: Kureyş müşrikleri gelerek Resulullah (s.a.v.) ile kader hususunda tartışmaya koyuldular. Bunun üzerine: "O gün yüzleri üzere ateşe sürüklenirler. Cehennemin dokunmasını tadın (denilir). Çünkü Biz, herşeyi bir takdir ile yarattık." buyruğu nazil oldu.

 

Bu hadisi Tirmizi de rivayet etmiş olup hasen, sahih bir hadistir demiştir. Yine Müslim, Tavus'tan şöyle dediğini rivayet etmektedir: Ben Resulullah (s.a.v.)'ın ashabından birtakım kimselere yetiştim. Onlar: Herşey bir kader iledir, diyorlardı. Ayrıca Abdullah b. Ömer'i de şöyle derken dinledim: Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki: "Herşey bir kader iledir. Acizlik ve beceriklilik, çalışkanlık bile. Yahut: Beceriklilik, çalışkanlık ve acizlik bile" dedi.

 

Bu da kaderiyenin görüşünü çürütmektedir.

 

"Tadın" buyruğu onlara: Tadın denilir, demektir. "Dokunması" ise içine düşecekleri vakit duyacakları acı ve ızdıraptır.

 

"Sekar" Cehennemin isimlerinden birisi olup, lafız munsarıf değildir. Çünkü müennes ve marife bir isimdir. Leza ve cehennem kelimeleri de böyledir. Ata dedi ki: Sekar cehennemin altıncı katıdır. Kutrub da: "Sekar" lafzı: "Güneş onu şiddetlice yaktı" ifadesinden gelmektedir. "Aşırı sıcak bir gün" demektir.

 

2- "Herşey" ile ilgili Kıraatler ve Buna Dair Nahiv Açıklamaları:

 

"Çünkü Biz herşeyi" buyruğundaki: "Her...i" lafzı genel olarak nasb ile okunmuştur. Ancak Ebu's-Semmal mübteda olarak ref' ile (...) diye okumuştur. Nasb ile okuyanlar bir fiil takdirine göre böyle okurlar. Kufelilerin tercihi de budur. Çünkü: "Çünkü, muhakkak" bir fiil ister. O bakımdan böyle bir fiil takdiri daha uygundur. Ayrıca "herşeyi" lafzının nasb ile okunması Yüce Allah'ın mahlukatı hakkında umumiliğe daha çok delalet etmektedir. Zira hazfedilmiş fiili açıklayan: ".....i yarattık" fiilini hazfedip, birinci fiili de açığa çıkartacak olursak, o vakit ifade: "muhakkak Biz herşeyi bir kader ile yarattık" şeklinde olur. Bu durumda da: "yarattık" lafzının "şey"in sıfatı olması uygun düşmez. Zira sıfatın mevsuftan önceki lafızlarda ameli sözkonusu değildir. Kendisinden önceki lafızlarda amel edenin tefsiri de olması sözkonusu olmaz.

 

3- Eşyanın Takdiri ile ilgili Ehl-i Sünnetin Kanaati:

 

Ehl-i sünnetin kabul ettiği görüş şudur: Yüce Allah, herşeyi takdir etmiştir. Yani onların miktarlarını, hallerini ve zamanlarını var edilmeden önce bilmiştir. Sonra da bunlardan ezeli ilmindeki şekli ile var olacağını bildiği şeyleri var etmiştir. İster Yüce alemde, ister alt herşey, alemde Yüce Allah'ın ilim, kudret ve iradesi ile sadır olur. Yaratıkların bunda herhangi bir etkisi yoktur. Mahlukatın meydana gelen bu olaylarda bir çeşit kesb (kazanmak), çaba, nisbet ve izafeden öte herhangi bir katkıları olamaz. Bütün bunlar da Yüce Allah'ın onlara bu işi kolaylaştırması, O'nun kudreti, tevfiki ve ilhamı ile gerçekleşir. O her türlü eksiklikten münezzehtir, O'ndan başka hiçbir ilah yoktur, O'nun dışında yaratıcı yoktur. Tıpkı Kur'an-ı Kerim ve sünnetin açıkça ifade ettiği gibi. Durum kaderiyenin ve ameller bizim, eceller ise bizden başkasının elindedir, diyenlerin söyledikleri gibi değildir.

 

Ebu Zerr (r.a) dedi ki: Necranlıların heyeti Resulullah (s.a.v.)'ın huzuruna gelerek şöyle dediler: Ameller bizim, eceller ise bizden başkasının elindedir. Bunun üzerine bu ayet-i kerimeler, Yüce Allah'ın: "Çünkü Biz herşeyi bir takdir ile yarattık" buyruğuna gelinceye kadar indi. Bu sefer onlar: Ey Muhammed! Bizim günah işleyeceğimizi yazdığı halde bize azap mı edecek dediler? Bunun üzerine Hz. Peygamber: "Kıyamet gününde sizler Allah'ın hasımları olacaksınız" diye buyurdu. 

 

4- Kadere iman Etmeyenler, Kaderi Yalanlayanlar:

 

Ebu'z-Zübeyr, Cabir b. Abdullah (r.a)'dan şöyle dediğini rivayet etmektedir: Resulullah (s.a.v.) buyurdu ki: "Bu ümmetin mecusileri Yüce Allah'ın kaderlerini yalanlayan kimselerdir. Bunlar hastalanacak olursa onlara ziyarete gitmeyiniz, ölürlerse cenazelerinde bulunmayınız. Onlarla karşılaşacak olursanız, onlara selam vermeyiniz." Bu hadisi İbn Mace, Sünen'inde rivayet etmiştir. 

 

Yine İbn Mace, İbn Abbas ve Cabir'den şöyle dediklerini rivayet etmektedir: Resulullah (s.a.v.) buyurdu ki: "ümmetimden iki sınıf insan vardır ki onların İslam'dan herhangi bir payları yoktur. Bunlar mürcie ile kaderiyedir."

 

en-Nehhas senedini kaydederek dedi ki: Bize İbrahim b. Şerik el-Kufi anlattı, dedi ki: Bize Ukbe b. Mukrem ed-Dabbi anlattı, dedi ki: Bize Yunus b. Bukeyr, Said b. Meysere'den anlattı. O Enes'ten dedi ki: Resulullah (s.a.v.) buyurdu ki: "Hayır da, şer de bizim elimizdedir, diyen kaderiyenin benim şefaatimden herhangi bir payları yoktur. Ben de onlardan değilim, onlar da benden değildir.''

 

Müslim'in Sahih'indeki rivayete göre İbn Ömer kaderiye mensuplarıyla ilişkisinin olmadığını belirtmiştir. Kafirden başkasından ise beri olunmaz. Daha sonra bu hususu şu sözleriyle pekiştirmiştir: Abdullah b. Ömer'in adına yemin ettiği zat hakkı için, eğer onlardan herhangi birisinin Uhud dağı kadar altını bulunup da bunu infak edecek olursa, kadere iman etmediği sürece Allah ondan kabul etmeyecektir.''

 

Bu da Yüce Allah'ın münafıklar hakkındaki şu buyruğuna benzemektedir: "Harcamalarının kendilerinden kabul edilmesini engelleyen sadece şudur: Onlar Allah'a ve Resulüne kafir olmuşlardır ... " (et-Tevbe, 54) Bu da açıkça anlaşılan bir husustur.

 

Ebu Hureyre dedi ki: Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Kadere iman üzüntü ve kederi giderir. ''

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Kamer 50-55

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR