KAMER 50 / 55 |
وَمَا
أَمْرُنَا
إِلَّا
وَاحِدَةٌ
كَلَمْحٍ
بِالْبَصَرِ
{50} وَلَقَدْ
أَهْلَكْنَا أَشْيَاعَكُمْ
فَهَلْ مِن
مُّدَّكِرٍ {51}
وَكُلُّ
شَيْءٍ
فَعَلُوهُ فِي
الزُّبُرِ {52}
وَكُلُّ
صَغِيرٍ
وَكَبِيرٍ
مُسْتَطَرٌ {53}
إِنَّ
الْمُتَّقِينَ فِي
جَنَّاتٍ
وَنَهَرٍ {54}
فِي
مَقْعَدِ
صِدْقٍ
عِندَ
مَلِيكٍ
مُّقْتَدِرٍ
{55} |
50.
Emrimiz ancak birdir ve bir göz kırpması gibidir.
51.
Andolsun Biz, benzerlerinizi helak ettik. O halde var mı bir düşünen?
52.
İşledikleri herşey de defterlerdedir.
53.
Küçük, büyük herşey satır satır yazılıdır.
54.
Muhakkak ki takva sahibleri cennetlerde ve ırmaklardadır.
55. Sıdk
meclisinde, gayet muktedir bir melikin yanındadırlar.
"Emrimiz ancak
birdir" bir defadır "ve bir göz kırpması gibidir." Yani Benim
yarattıklarım hakkındaki kaza ve hükmüm göz değmesinden, kırpmasından daha
hızlıdır.
"Göz kırpması
(değmesi) acele ile bakmak"tır. "Gözü şimşeğe değiverdi"
denilir.
es-Sıhah ta şöyle
denilmektedir: "Onu çabucak görüverdi" demektir. İsmi: (...)dır.
"Şimşek ve yıldız parladı" denilir.
"Andolsun Biz
benzerlerinizi helak ettik." Geçmiş ümmetler arasından küfürleri
itibariyle size benzeyenleri helak ettik. Size uyanları ve size yardımcı
olanları helak ettik, diye de açıklanmıştır.
"O halde var mı bir
düşünen?" Öğüt alan.
"İşledikleri herşey
de defterlerdedir." Onlardan önceki bütün ümmetlerin hayır ve şer türünden
işledikleri herşey aleyhlerine yazılmıştır. Bu da Yüce Allah'ın: "Çünkü
Biz herşeyi bir takdir ile yarattık" buyruğunu açıklamaktadır.
"Defterlerdedir."
Levh-i Mahfuzdadır demektir. Hafaza meleklerinin yazdıkları defterlerdedir,
diye açıklandığı gibi, Ummu'l-Kitap'ta (kitapların anasında)dır, diye de
açıklanmıştır.
"Küçük büyük herşey
satır satır yazılıdır." Küçük olsun, büyük olsun herbir günah onu
işleyecek olan kimse hakkında, onu işlemeden önce -onun karşılığını görmek
üzere- yazılıdır. Onu işlediği vakit de yazılır.
"Yazdı, yazar"
demektir. (...) da -anlam itibariyle- onun gibidir.
Yüce Allah, kafirlerin
durumunu anlattıktan sonra müminlerin durumunu da:
"Muhakkak ki takva
sahipleri cennetlerde ve ırmaklardadır" diye açıklamaktadır.
"Irmaklardadır."
Su, şarap, bal ve sudan akan ırmakları kastetmektedir. Bu açıklamayı İbn Cüreyc yapmıştır.
"Irmak(lar)"
lafzının ayet-i kerimede tekil olarak gelmesinin sebebi ise, ayet sonu
oluşundandır. Diğer taraftan tekil bir lafız da bazan çoğul anlamını verebilir.
(...)'ın "aydınlık
ve bolluk içerisindedir" anlamına geldiği de söylenmiştir. Aydınlığı
sebebiyle gündüze: (...) denilmesi buradan geldiği gibi; "Yarayı
açtım" tabiri de buradan gelmektedir. Şair de şöyle demektedir:
"Elimi üzerine (darbeye) iyice yerleştirdim ve onun açıklığını daha da
açtım, Onun önünde duran, arkasında ne var görebiliyordu."
Ebu Miclez, Ebu Nehik,
el-A'rec, Talha b. Musarrif ve Katade bu lafzı iki ötreli olarak; (...) diye
okumuşlardır. Bu şekliyle "nehar: gündüz"ün çoğulu ve onların
geceleri olmayacaktır, anlamını verir gibidir. Tıpkı: "Bulut"
lafzının çoğulunun: (...) diye gelmesi gibidir. el-Ferra şöyle demiştir:
Araplardan birisi bana şu beyiti okumuştur: "Eğer sen gececi isen ben
gündüzcü kimseyim, Sabahı ne zaman görürsem, hiçbir şeyi beklemem."
Bir başka şair de şöyle
demektedir: "Şayet iki tirid olmasaydı, zayıflayarak ölür giderdik, Gece
tiridi ile gündüzleri gelen bir tirid."
"Sıdk
meclisinde" yani boş sözün, günaha sokacak ifadelerin yer almadığı hak
meclisi olan cennetlerde "gayet muktedir" dilediği herşeye güç
yetiren "bir melikin yanındadırlar." Buyruğundaki "Yanında"
lafzı burada yakınlık, yakın mevki, mertebe, şeref ve üstünlük ve makam
anlamını veren bir yakınlıktır. (Cafer) es-Sadık dedi ki: Allah sıdk yerini
övmüş bulunmaktadır. Orada sıdk ehli olanlardan başkası oturmayacaktır.
Osman el-Betti:
"Sıdk meclislerinde" diye çoğul olarak okumuştur.
"Meclisler" ise insanların çarşı-pazarlarda ve başka yerlerde
oturdukları yerler anlamına gelir.
Abdullah b. Bureyde dedi
ki: Cennet ehli her gün şanı Yüce ve mübarek olan Cebbar'ın huzuruna girerler.
Yüce Rabblerine Kur'an okurlar, herkes de kendisine ait olan mecliste oturmuş
olacaktır. Oturdukları yerler inci, yakut, zeberced ve altın ile gümüşten olup
amellerine göre bu yerleri tesbit edilmiş olacaktır. Bundan dolayı gözleri
aydın olduğu kadar hiçbir şeyle gözleri aydın olmayacaktır. Bundan daha büyük
ve daha güzel hiçbir şey de işitmeyeceklerdir. Sonra da ertesi gün aynı şekilde
gözlerini aydınlatacak bu hale tekrar gelinceye kadar konakladıkları yerlerine
geri döneceklerdir.
Sevr b. Yezid de Halid
b. Ma'dan'dan şöyle dediğini zikretmektedir: Bize ulaştığına göre melekler
kıyamet gününde müminlere gelerek: Ey Allah'ın dostları, haydi kalkınız derler.
Onlar: Nereye, diye sorarlar. Melekler: Cennete diye cevab verirler. Bunun
üzerine müminler şöyle derler: Siz bizleri bizi istediğimiz yerden başka yere
götürüyorsunuz. Melekler: Gitmek istediğiniz yer neresidir? diye sorarlar,
müminler şu cevabı verirler: Gayet muktedir bir melikin yanında sıdk meclisi,
derler.
Bu haber bu anlamı ile
fakat özel bazı kimseler hakkında da şöylece rivayet edilmiştir: Yüce Allah'ı
iyice akletmiş bir kesimi melekler -diğer insanlar hesapları görülmekte iken-
cennete götürürler. Bunlar meleklere: Bizi nereye taşıyorsunuz? diye sorarlar.
Melekler: Cennete diye cevap verirler. Bu kimseler: Sizler bizleri bizim asıl
istediğimiz yerden başkasına götürüyorsunuz deyince, melekler: Sizin
istediğiniz yer neresidir? diye sorarlar. Bu sefer:
Haber verdiği şekilde:
"Sıdk meclisinde gayet muktedir bir melikin yanındadırlar" buyruğunda
olduğu gibi, o candan sevdiğimiz ile birlikte sıdk meclisidir, diye cevap
verirler. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
KAMER SURESİNİN SONU
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN