KAMER 43 / 46 |
أَكُفَّارُكُمْ
خَيْرٌ
مِّنْ
أُوْلَئِكُمْ
أَمْ لَكُم
بَرَاءةٌ فِي
الزُّبُرِ {43} أَمْ
يَقُولُونَ
نَحْنُ
جَمِيعٌ مُّنتَصِرٌ
{44} سَيُهْزَمُ
الْجَمْعُ وَيُوَلُّونَ
الدُّبُرَ {45} بَلِ
السَّاعَةُ
مَوْعِدُهُمْ
وَالسَّاعَةُ
أَدْهَى
وَأَمَرُّ {46} |
43.
Sizin kafirleriniz bunlardan hayırlı mıdır? Yoksa kitaplarda sizin için bir
beraat mı var?
44.
Yoksa onlar: "Biz birbirine yardım eden bir topluluğuz" mu diyorlar?
45. Yakında
o topluluk yenilecek ve arkalarını dönerek kaçacaklardır.
46. Asıl
onlara vaad olunan vakit kıyamettir ve o kıyamet daha büyük bela ve daha
acıdır.
"Sizin kafirleriniz
bunlardan hayırlı mıdır?" buyruğu ile Yüce Allah, Araplara hitab
etmektedir. Bununla Muhammed (s.a.v.)'ın ümmetinin kafirlerini kastettiği de
söylenmiştir. Bunun bir soru olduğu da söylenmiştir. Yani bu nefy anlamında
inkar sorusudur. Sizin kafirleriniz küfürleri sebebiyle helak edilmiş bulunan
geçmiş ümmetlerin kafirlerinden daha hayırlı değildirler, demektir.
"Yoksa
kitaplarda" peygamberlere indirilmiş olan kitaplarda "sizin
için" azaptan kurtulacağınıza dair "bir beraat mi var?" İbn
Abbas dedi ki: Yoksa sizin için levh-i mahfuzda azaptan kurtulacağınıza dair
bir ifade mi var?
"Yoksa onlar: Biz
birbirine yardım eden" sayı ve güçlerinin çokluğu dolayısıyla kendisine
karşı konulamayan "bir topluluğuz" bir cemaatiz "mu
diyorlar?"
"Yardım eden"
anlamındaki buyruğun bu şekilde kullanılıp, (...) şeklinde gelmeyişinin sebebi,
ayet sonu oluşundan dolayıdır.
Yüce Allah onların bu
sözlerini reddederek şöyle buyurmaktadır:
"Yakında o
topluluk" yani Mekke kafirleri topluluğu "yenilecek." Bu Bedir
günü ve başka gazalarda gerçekleşti.
Genel olarak:
"Yenilecek" şeklinde "ye" ile meçhul bir fiil olarak
okunmuş, "Topluluk" lafzı da ref' ile okunmuştur. Ruveys, Yakub'dan:
"Yeneceğiz" şeklinde "nun" ve kesreli "ze" ile;
"Topluluğu" lafzını da nasb ile okuduğunu rivayet etmiştir. (Yakında
o topluluğu yeneceğiz, demek olur.)
"Ve arkalarını
dönerek kaçacaklardır." genel olarak bu, onlar hakkında bir haber olmak
üzere: "Dönerek kaçacaklardır" şeklinde okunmuştur. Ancak İsa, İbn
İshak ve Yakub'dan rivayetle Ruveys muhatab kipi olarak "te" ile:
(...): Dönerek kaçacaksınız" diye okumuşlardır. "Arka" lafzı ise
dirhem ve dinar gibi cins isimdir. Lafzan tekil olmakla birlikte maksad -ayet
sonu olduğundan ötürü- çoğuldur.
Mukatil dedi ki: Bedir
günü Ebu Cehil atını mahmuzlayarak safın önüne çıkıp şöyle dedi: Bugün biz
Muhammed ve arkadaşlarından intikam alacağız. Bunun üzerine Yüce Allah:
"Biz birbirine yardım eden bir topluluğuz ... Yakında o topluluk yenilecek
ve arkalarını dönerek kaçacaklardır" buyruğunu indirdi.
Said b. Cübeyr dedi ki:
Sad b. Ebi Vakkas dedi ki: Yüce Allah'ın: "Yakında o topluluk yenilecek ve
arkalarını dönerek kaçacaklardır" buyruğu nazil olunca, hangi topluluğun
bozguna uğrayacağını bilemiyordum. Bedir günü gerçekleşince Peygamber
(s.a.v.)'ın zırhı üzerinde olduğu halde ileri atılarak: "Allah'ım, Kureyş
Sana ve Resulüne karşı böbürlenmesiyle, büyüklenmesiyle meydan okuyarak gelmiş
bulunuyor. Sen hemen sabahleyin onları bozguna uğrat" dedikten sonra:
"Yakında o topluluk yenilecek ve arkalarını dönerek kaçacaklardır."
diye buyurdu. O zaman ben de bu ayetin tevilinin ne olduğunu öğrenmiş oldum. Bu
ise Peygamber (s.a.v.)'ın mucizelerindendir. Çünkü o gayba dair haber vermiş ve
haber verdiği gibi gerçekleşmişti.
(Hadiste geçen ve)
"Onları bozguna uğrat" (anlamındaki) lafız ile aynı kökten gelen:
"Zaman onun aleyhine geldi ve onu helak etti" demektir. en-Nabiğa'nın
şu mısraında da bu anlamda kullanılmıştır:
"Lübed'i helak eden
ne ise onu da helak etti." "Onun aleyhine (işini) bozdum"
demektir.
İbn Abbas dedi ki: Bu
ayetin nüzulu ile Bedir gazvesi arasında yedi yıllık bir süre geçmiştir. Buna
göre bu ayet-i kerime Mekke'de inmiştir.
Ancak Buhari'de
mü'minlerin annesi Aişe (r.anha)'dan şöyle dediği zikredilmektedir: Muhammed
(s.a.v.)'a Mekke'de ben oyun oynayan çağda küçük bir kız iken: "Asıl
onlara vaad olunan vakit kıyamettir ve o kıyamet daha büyük bela ve daha
acıdır" buyruğu nazil olmuştur.
İbn Abbas (r.a)'dan
gelen rivayete göre de Peygamber (s.a.v.) Bedir günü kendisine ait çadırda iken
şöyle demiştir: "Allah'ım, Senin bana ahdini ve vaadini gerçekleştirmeni
diliyorum. Eğer dilersen bugünden sonra ebediyyen Sana ibadet
olunmayacak." Ebu Bekir (r.a) elinden tutup: Ey Allah'ın Rasulü, bu kadar
sana yeter, çünkü Rabbine gerçekten ısrarla dua etmiş bulunuyorsun. O sırada o
zırhını giyinmişti, çıkarken de şöyle diyordu: "Yakında o topluluk
yenilecek ve arkalarını dönerek kaçacaklardır. Asıl onlara vaad olunan vakit
kıyamettir. Ve o kıyamet daha büyük bela ve daha acıdır.'' Yani (Kıyamet) Bedir
günü onlara isabet edenlerden daha büyük bir bela ve daha acıdır, demektir.
"Daha büyük
bela" lafzı "Büyük iş" anlamındaki lafızdan gelmektedir.
"Bu iş ona gelip, isabet etti" demektir. (...) da mastardır.
İbnu's-Sikkit dedi ki: "Ona bir musibet gelip çattı" denilir.
(Birinci kelimeden sonraki kelimelerden biri) onu tekid etmek için kullanılır.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN