ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

TUR

35

/

43

أَمْ خُلِقُوا مِنْ غَيْرِ شَيْءٍ أَمْ هُمُ الْخَالِقُونَ {35} أَمْ خَلَقُوا السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ بَل لَّا يُوقِنُونَ {36} أَمْ عِندَهُمْ خَزَائِنُ رَبِّكَ أَمْ هُمُ الْمُصَيْطِرُونَ {37} أَمْ لَهُمْ سُلَّمٌ يَسْتَمِعُونَ فِيهِ فَلْيَأْتِ مُسْتَمِعُهُم بِسُلْطَانٍ مُّبِينٍ {38} أَمْ لَهُ الْبَنَاتُ وَلَكُمُ الْبَنُونَ {39} أَمْ تَسْأَلُهُمْ أَجْراً فَهُم مِّن مَّغْرَمٍ مُّثْقَلُونَ {40} أَمْ عِندَهُمُ الْغَيْبُ فَهُمْ يَكْتُبُونَ {41} أَمْ يُرِيدُونَ كَيْداً فَالَّذِينَ كَفَرُوا هُمُ الْمَكِيدُونَ {42} أَمْ لَهُمْ إِلَهٌ غَيْرُ اللَّهِ سُبْحَانَ اللَّهِ عَمَّا يُشْرِكُونَ {43}

 

35. Yoksa onlar bir şeysiz mi yaratıldılar? Yoksa yaratanlar onlar mıdır?

36. Yoksa göklerle yeri onlar mı yarattılar? Hayır, onlar yakin sahibi değildirler.

37. Yoksa Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Yoksa egemen olanlar onlar mıdır?

38. Yoksa onların dinlemek için merdivenleri mi var? O halde onların dinleyicileri apaçık delil getirsin.

39. Yoksa kız çocuklar O'nundur da, oğullar sizin midir?

40. Yoksa sen onlardan ücret mi istiyorsun da, bu nedenle onlar borçtan dolayı ağır bir yük altına mı girmişler?

41. Yoksa gayb onların yanındadır da, onlar mı yazıyorlar?

42. Yoksa onlar bir tuzak mı kurmak istiyor? Fakat o inkar edenlerin kendileridir asıl tuzağa düşenler.

43. Yoksa onların Allah'tan başka ilahları mı vardır? Allah onların ortak koşmakta olduklarından münezzehtir.

 

"Yoksa onlar bir şeysiz mi yaratıldılar?" buyruğundaki: "Zaid (fazladan)" gelmiş bir sıladır. İfade: "Bir şeysiz mi yaratıldılar" takdirindedir.

 

İbn Abbas dedi ki: Kendilerini yaratıp herşeylerini belli bir takdir ve ölçü ile var eden bir Rab olmadan mı yaratıldılar, demektir. Annesiz ve babasız mı yaratıldılar, anlamında olduğu da söylenmiştir. Yani bu durumda onlar aklı ermeyen cansız bir varlık gibi ve Allah tarafından kendilerine karşı bir delilin ortaya konulmamış olduğunu mu ileri sürüyorlar? Durum hiç de öyle değildir. Onlar bir nutfeden, bir alakaden (sülük gibi kan emen bir kan parçasından) ve bir çiğnemlik etten yaratılmadılar mı? Bu açıklamayı İbn Ata yapmıştır.

İbn Keysan dedi ki: Yoksa onlar boşuboşuna yaratılıp ve "hiçbir şeysiz" bir şekilde başıboş mu terkedildiler? Onlar başka bir şey için mi yaratıldılar, demektir. Bu durumda: " ... den ... dan: "lam: için" anlamındadır.

 

"Yoksa yaratanlar onlar mıdır?" Yani kendi kendilerini yaratanların kendileri olduklarını, bundan dolayı Allah'ın emrine uymadıklarını mı söylüyorlar? Halbuki onlar bu görüşte değildirler. Yaratılmış olduklarını kabul ettiklerine göre, onlardan başka bir yaratıcı var demektir. Peki, putları terkederek O'na ibadet etmeyi kabul etmekten ve O'nun ölümden sonra diriltmeye kadir olduğunu itiraf etmekten kendilerini alıkoyan nedir?

 

Yoksa göklerle yeri onlar mı yarattılar?" Durum hiç de böyle değildir.

 

Onlar hiçbir şey yaratmamışlardır.

 

"Hayır, onlar" hakka "yakin sahibi değildirler."

 

"Yoksa Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır?" Yoksa Rabbinin hazineleri yanlarında bulunduğu için Allah'a muhtaç olmadıklarından, O'nun emrinden yüz mü çeviriyorlar?

 

İbn Abbas dedi ki: Rabbinin hazineleri yağmur ve rızıktır. "Rahmetin anahtarları" olduğu da söylenmiştir. İkrime, peygamberliktir diye açıklamıştır. Yani Rabbinin risalet anahtarları onların elinde bulunup onlar bunu istedikleri yere mi koyabilirler? Yüce Allah'ın "hazineler"i örnek göstermesinin sebebi, "hazine"nin çeşitli türden biriktirilecek şeyleri toplayıp bir arada tutmak üzere hazırlanan bir ev, oda (veya kasa) oluşundan dolayıdır. Yüce Rabbimizin muktedir olduğu şeyler ise, bütün türlerin içinde bulunduğu sonsuz hazinelere benzer. Onların sonu yoktur.

 

"Yoksa egemen olanlar onlar mıdır?" buyruğu hakkında İbn Abbas: Otorite sahibi olup varlıkları istediklerine boyun eğdirenler onlar mıdır? diye açıklamıştır. Yine ondan gelen rivayete göre, batıl peşinde olanlar, diye açıklamıştır. ed-Dahhak da böyle demiştir. İbn Abbas'tan gelen bir başka rivayete göre her işin velayeti (kontrol ve gözetimi)ni üzerlerine alanlar onlar mıdır? Ata: Yoksa herkesi ve herşeyi kahredici güce sahib rabler onlar mıdır? diye açıklamıştır. Yine Ata dedi ki: "Sen benim üzerime otorite kurdun, egemen oldun" denilir. Sen beni kendine boyun eğdirdin, hizmetçi edindin, demektir. Ebu Ubeyde de böyle demiştir.

 

es-Sıhah ta şöyle denilmektedir: (...) ile (...) bir şeyi kontrol altında tutmak, onun durumlarını yakından tetkik edip amelini yazmak maksadı ile o şeye musallat olan, egemen olan demektir. Bunun kökü "satır"dan gelmektedir. Çünkü kitab satır satır yazılır. Bu durumda olan birisinin yaptığı işe: "(...) ile (...): Egemen, musallat olan" denilir. "Bizim üzerimize musallat oldun, egemen oldun" denilir.

 

İbn Bahr dedi ki: "Yoksa egemen olanlar onlar mıdır?" buyruğu Hafaza melekleri onlar mıdır? demektir. Bu içine yazılanları muhafaza eden kitabın satır satır yazılışından alınmış bir tabirdir. Buna göre burada:

 

"Egemen olan Yüce Allah'ın Levh-i Mahfuz'da yazdığını muhafaza eden, koruyan" demek olur. Bunun üç türlü söylenişi vardır. Birincisi, genelin de okuyuş şekli olan "sad" harfi ile telaffuzudur. İkinci "sin" harfi ile olup İbn Muhaysın, Humeyd, Mücahid, Kumbul, Hişam ve Ebu Hayve'nin kıraatidir. "Sad" ile "zel" arasında (işmam ile) okuyuş da üçüncü okuyuş olup, bu da daha önce "es-sırat: Yol"da (Fatiha, 6. ayet, 27. başlıkta) geçtiği üzere Hamza'nın kıraatidir.

 

"Yoksa onların dinlemek için merdivenleri mi var?" Yani onlar üzerine çıkarak haberleri dinledikleri ve böylece Muhammed (s.a.v.)'e vahiy yoluyla ulaştığı gibi, kendilerinin gayb ilmine erişebildikleri, üzerinde semaya çıktıkları, yükseldikleri bir yollarının, araçlarının bulunduğunu mu iddia ediyorlar?

 

"O halde onların dinleyicileri apaçık delil getirsin." Yani onların izledikleri bu yolun hak olduğuna dair apaçık bir delil, bir belge ortaya koysun.

 

"Süllem: merdiven" üzerine yükselinebilinen; (...)'ın tekilidir. (Özellikle develer için ağaçtdan yapılan bir çeşit) Özengiye bu ismin verildiği de olur. Ebu Rubeys es-Salebi dişi devesini anlatırken şöyle demektedir: "Sahibi çabukça ayrılmak istediği devesinin çöktüğü yerde ayağını Özenginin bir basamağına bıraktı mı, kalbi yerinden oynatır."

 

Züheyr de şöyle demektedir: "Kim ölüm sebeblerinden çekinirse, karşılaşır onlarla İsterse semanın yollarına merdiven dayayıp çıksın."

 

Bir başka şair de şöyle demektedir: "Ben yapmadığım bir günahı benim için yaptı diye iddia ettin Böylece bunun benden darılmaya mazeret teşkil eden bir merdiven olmasını istedin."

 

İbn Mukbil de bu lafzı çoğul olarak kullanarak şöyle demektedir: "ülkelerin dört bir yanı kuşatamaz kişiyi, Ve semada onun için merdivenler yapılmaz.''

 

"Dinlemek için" dinlemek maksadıyla üzerinde yükseldikleri ... demek olup, Yüce Allah'ın: "Hurma dallarında'' (Ta-Ha, 71) buyruğunun "Dalları üzerinde" anlamına gelmesi gibidir. Bu açıklamayı el-Ahfeş yapmıştır.

 

Ebu Ubeyde de: O yolla dinleyebilecekleri ... demektir, diye açıklamıştır. ez-Zeccac da: Yani onların Peygamber (s.a.v.)'a vahiy getiren Cebrail gibi bir elçileri mi vardır?

 

"Yoksa kız çocuklar O'nundur da, oğullar sizin midir?" buyruğu ile Yüce Allah onları azarlamak ve yaptıkları çirkinliği yüzlerine vurmak üzere, ne kadar beyinsizce iddialarda bulunduklarını ifade etmektedir. Yani sizler kendinize yakıştırmadığınız halde kız çocukları Allah'a mı nisbet ediyorsunuz? Akli yapısı bu durumda olanların öldükten sonra dirilişi inkar etmeleri uzak görülecek bir ihtimal değildir.

 

"Yoksa sen onlardan" risaleti tebliğ etmen karşılığında "ücret mi istiyorsun da, bu nedenle onlar borçtan dolayı ağır bir yük altına mı girmişler?" Yani bunları kendilerinden ödemelerini istediğin bu borçları ile karşı karşıya bıraktığın yükümlülükten ötürü, ağır bir yük altına girmiş ve bitkin mi düşmüşler?

 

"Yoksa gayb onların yanındadır da onlar mı yazıyorlar?" İnsanlar için gaybların ilminden dilediklerini mi yazıyorlar?

 

Şöyle de açıklanmıştır: Yani onlar insanlara gayb olan bilgilere mi sahiptirler ki, Allah Resulünün kendilerine bildirmiş olduğu kıyamet, cennet, cehennem ve öldükten sonra dirilişin batıl olduğunu öğrenmiş mi bulunuyorlar?

 

Katade dedi ki: Onlar: Zamanın başına getireceği musibetleri bekliyoruz, deyince, Yüce Allah da: "Yoksa gayb onların yanındadır da onlar mı yazıyorlar?" ve böylelikle Muhammed'in ne zaman öleceğini ya da işinin sonunda nereye varacağını mı biliyorlar? diye buyurdu.

 

İbn Abbas dedi ki: Levh-i Mahfuz onların yanında olduğundan dolayı onlar da içinde bulunanı yazıp insanlara orada bulunanları mı haber veriyorlar?

 

el-Kutebi dedi ki: "Yazıyorlar" hükmediyorlar, "kitab" da hüküm demektir. Yüce Allah'ın: "Rabbiniz kendi üzerine rahmeti yazdı. "(el-En'am, 54) buyruğunda da hükmetti, demektir. Peygamber (s.a.v.)'in şu buyruğu da böyledir: "Nefsim elinde olana yemin olsun ki, ben aranızda Allah'ın kitabı gereğince hükmedeceğim." Allah'ın hükmü gereğince hükmedeceğim, demektir.

 

"Yoksa onlar" Daru'n-Nedve'de sana karşı "bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Fakat o inkar edenlerin kendileridir asıl tuzağa düşenler." Asıl kendilerine tuzak kurulanlar onlardır. ''Kötü düzen ise ancak sahiblerini kuşatır. "(Fatır, 43) Bu ise onların Bedir'de öldürülmeleri ile gerçekleşmiştir.

 

"Yoksa onların Allah'tan başka" yaratan, rızık veren ve alıkoyan "ilahları mı vardır? Allah onların ortak koşmakta olduklarından münezzehdir." Yüce Allah ortağı bulunmaktan kendi zatını tenzih etmektedir.

,

el-Halil dedi ki: et-Tur Süresi'nde bulunan bütün: "Yoksa" lafızları istifham (soru) edatı olup atıf edatı değildir.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Tur 44-46

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR