TUR 17 / 20 |
إِنَّ
الْمُتَّقِينَ
فِي
جَنَّاتٍ
وَنَعِيمٍ {17}
فَاكِهِينَ
بِمَا
آتَاهُمْ
رَبُّهُمْ وَوَقَاهُمْ
رَبُّهُمْ
عَذَابَ
الْجَحِيمِ {18}
كُلُوا
وَاشْرَبُوا
هَنِيئاً
بِمَا كُنتُمْ
تَعْمَلُونَ
{19}
مُتَّكِئِينَ
عَلَى سُرُرٍ
مَّصْفُوفَةٍ
وَزَوَّجْنَاهُم بِحُورٍ
عِينٍ {20} |
17.
Muhakkak takva sahipleri cennetler ve nimetler içindedirler.
18.
Rabblerinin kendilerine verdiği zevk içerisindedirler. Rabbleri onları
cehennemin azabından da korumuştur.
19.
"İşleyegeldiğiniz sebebi ile afiyetle yeyin, için;
20.
"Sıra sıra dizili tahtlara yaslananlar olarak. " Onlara iri gözlü
hurileri de eş yaptık.
Yüce Allah kafirlerin
durumunu sözkonusu ettikten sonra mü'minlerin de durumunu sözkonusu ederek:
"Muhakkak takva
sahibleri cennetler ve nimetler içindedirler" diye buyurmaktadır.
"Rabblerinin
kendilerine verdiği" bağışladığı "Zevk içerisindedirler" pek çok
meyvelere sahiptirler, demektir. Mesela: "Meyveleri çok olan adam"
demektir. Nitekim: "Sütü ve hurması bol kimse" demektir. Şair de
şöyle demiştir: "Aldattın beni ve iddia ettin senin Yazın çok süt ve
hurmalarının bulunduğunu söyledin."
Bu lafzı el-Hasen ve
başkaları ise "elif"siz olarak: (...) diye okumuşlardır ki; bu da İbn
Abbas ve başkalarının görüşüne göre "zevk, rahat içerisinde hallerinden
memnun oldukları halde" demektir. Mesela: "Hoş sohbet ve şakacı
adam" demektir. Böyle olan kimseye: (...) denilir. Aynı zamanda bu
"şımarık ve azgın kimse" anlamına da gelir. Bu hususa dair
açıklamalar daha önce Duhan Süresi'nde (27. ayetin tefsirinde) geçmiş
bulunmaktadır.
"Rabbleri onları
cehennemin azabından da korumuştur." Onlara: "İşleyegeldiğiniz
sebebiyle afiyetle yiyin, için" denilecektir. "Afiyetle yenilen,
içilen şey": Boğaza tıkanıp kalmayan herhangi bir keder ya da kötü tarafı
bulunmayan şey demektir. ez-Zeccac dedi ki: Sizin eriştiğiniz bu hal size;
"Afiyet olsun" demektir.
Bunun sizler cennet
nimetleriyle güzel bir şekilde ve afiyetle faydalandırılasınız, anlamında
olduğu da söylenmiştir. Yeyiniz, içiniz. Bu sizin için: "Afiyet
olsun" anlamına geldiği de söylenmiştir. Bu durumda bu lafız mastar
konumunda bir sıfat olur.
Bunun "helal
olarak. .. " demek olduğu da söylenmiştir. Onda herhangi bir eziyet, herhangi
bir rahatsızlık verici taraf olmaksızın ... diye de açıklanmıştır. Siz
ölmeyeceksiniz, anlamına geldiği de söylenmiştir. Çünkü kalıcılığı olmayan veya
insanın kendisi ile birlikte kalması sözkonusu olmayan bir nimet, rahatlık
veren bir nimet değildir, onda afiyet yoktur.
"Sıra sıra dizili
tahtlara yaslananlar olarak" buyruğundaki: "Tahtlar" lafzı
(...)'in çoğuludur. İfadede şu takdirde hazfedilmiş kelimeler de vardır: Sıra
sıra dizili tahtlar üzerindeki yastıklara yaslananlar olarak. ..
İbnu'l-A'rabi dedi ki:
Tek bir saf (sıra) olacak şekilde biri diğerine bitişik demektir. Haberlerde
belirtildiğine göre bunlar, semaya doğru şu kadar, şu kadar uzunlukta
dizilirler. Kul bunlara oturmak istediği vakit bu tahtlar alçalırlar.
üzerlerine oturdu mu tekrar eski haline dönerler.
İbn Abbas dedi ki:
Bunlar zebercet, inci ve yakut ile süslenmiş, altından tahtlardır. Bir tahtın
büyüklüğü Mekke ile Eyle arası kadardır. "Onlara iri gözlü hurileri de eş
yaptık." Yani Biz onları o hurilerle eşleştirdik.
Yunus b. Habib dedi ki:
Araplar: "Ben ona bir kadını eş yaptım" dedikleri gibi, "Bir
kadın ile evlendim" de derler. Arapların kullanımında -burada olduğu gibi
"be" harfi getirilmek suretiyle ve "bir kadın ile evlendim"
anlamında-: (...) kullanımı yoktur. (Yunus b. Habib) dedi ki: Yüce Allah'ın:
"Onlara iri gözlü hurileri de eş yaptık" buyruğuna (be ile kullanıma)
gelince, onları o hurilerle eşleştirdik anlamındadır ki; bu da (anlam
itibariyle) Yüce Allah'ın: '''Toplayınız zulmedenleri ve onlara eş olanları.
"(es-Saffat, 22) buyruğuna benzemektedir. Onların eşlerini toplayınız
anlamındadır.
el-Ferra da dedi ki:
"Be" harfi kullanılarak: "Bir kadın ile evlendim" demek,
Ezd-i Şenuelilerin şivesidir.
"el-Huru'l-İyn: İri
gözlü huriler"in anlamına dair açıklamalar, daha önceden (ed-Duhan, 54.
ayetin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN