ZARİYAT 50 / 55 |
فَفِرُّوا
إِلَى
اللَّهِ
إِنِّي
لَكُم مِّنْهُ
نَذِيرٌ
مُّبِينٌ {50} وَلَا
تَجْعَلُوا
مَعَ
اللَّهِ
إِلَهاً آخَرَ
إِنِّي
لَكُم
مِّنْهُ
نَذِيرٌ
مُّبِينٌ {51} كَذَلِكَ
مَا أَتَى
الَّذِينَ
مِن قَبْلِهِم
مِّن
رَّسُولٍ
إِلَّا
قَالُوا
سَاحِرٌ أَوْ
مَجْنُونٌ {52}
أَتَوَاصَوْا
بِهِ بَلْ
هُمْ قَوْمٌ
طَاغُونَ {53}
فَتَوَلَّ
عَنْهُمْ
فَمَا أَنتَ بِمَلُومٍ
{54} وَذَكِّرْ
فَإِنَّ
الذِّكْرَى تَنفَعُ
الْمُؤْمِنِينَ
{55} |
50. O
halde Allah'a kaçın. Muhakkak ben sizi O'ndan apaçık uyarıp korkutanım.
51.
Allah ile birlikte başka bir ilah edinmeyin. Muhakkak ben sizi ondan apaçık
korkutup uyaranım.
52. Onlardan
öncekilere gelen peygamberlerin herbirine de mutlaka böylece "sihirbaz
veya deli" derlerdi.
53.
Acaba bunu birbirlerine tavsiye mi ettiler? Hayır, onlar azmış bir kavim
idiler.
54. Sen
yüz çevir onlardan. Artık kınanacak değilsin.
55. Ama
öğüt ver. Çünkü öğüt muhakkak mü'minlere fayda verir.
Geçmiş ümmetlerin
peygamberlerini yalanlayıp helak edilmelerine dair açıklamalar geçtikten sonra
Yüce Allah; "O halde Allah'a kaçın. Muhakkak ben sizi O'ndan apaçık
uyarıp, korkutanım" diye buyurmaktadır. Yüce Allah peygamberine hitaben:
Ey Muhammed! Sen de kavmine: "O halde Allah'a kaçın. Muhakkak ben sizi
ondan apaçık uyarıp, korkutanun" demesini emir buyurmaktadır. Yani masiyet
olan işleri terkedip O'na itaate kaçın. İbn Abbas dedi ki: Günahlarınızdan
tevbe etmek suretiyle Allah'a kaçın. Yine ondan rivayete göre Allah'tan yine
O'na kaçın ve O'na itaat olan işler yapın, demektir.
Muhammed b. Abdullah b.
Amr b. Osman b. Affan dedi ki: "O halde Allah'a kaçın." Mekke'ye
çıkıp gidin demektir. el-Huseyn b. el-Fadl dedi ki: Allah'ın dışındaki herşeye
karşı kendinizi koruyun. Çünkü kim Allah'tan başkasına kaçacak olursa kendisini
Allah'tan koruyamaz. Ebu Bekir el-Verrak dedi ki: Şeytana itaatten, Rahmana
itaate kaçın. Cüneyd dedi ki: Şeytan batıla davet eder. O halde Allah'a kaçın,
Allah sizi ona karşı korur.
Zünnun el-Mısri dedi ki:
Cehaletten ilme, küfürden (nankörlükten) şükre kaçın. Amr b. Osman dedi ki:
Kendi nefislerinizden Rabbinize kaçın. Yine Amr dedi ki: Daha önce Allah'tan
size gelmiş olan iyiliklerden kaçın ve davranışlarınıza güvenmeyin. Sehl b.
Abdullah dedi ki: Allah'ın dışındaki herşeyden Allah'a kaçın.
"Muhakkak ben sizi
O'ndan apaçık uyarıp korkutanım." Yani küfür ve masiyetlere karşı O'nun vereceği
cezayı size hatırlatıp bundan korkutuyorum.
"Allah ile birlikte
başka bir ilah edinmeyin" buyruğu ile Yüce Allah Muhammed (s.a.v.)'a bu
sözleri insanlara söylemesini emretmektedir. Nezir (uyarıp, korkutan) da O'dur.
Bunun Yüce Allah tarafından bütün insanlara bir hitab olduğu da söylenmiştir.
"Muhakkak ben sizi
O'ndan" yani Muhammed'den ve onun kılıçlarından "apaçık korkutup,
uyaranım." Eğer Bana ortak koşacak olursanız, onun sizi emri altına
alacağından, kılıcının emrine gireceğinizden yana sizleri uyarıp korkutuyorum.
Bu açıklamayı İbn Abbas yapmıştır.
"Onlardan
öncekilere gelen peygamberlerin herbirine de mutlaka böylece sihirbaz veya deli
derlerdi" buyruğu Peygamber (s.a.v.)'a bir tesellidir. Yani senin kavmin
seni yalanlayarak büyücü yahut bir deli dedikleri gibi, öncekiler de yalanlamış
ve onların söylediklerinin benzeri sözleri söylemişlerdi.
"Böylece"
lafzındaki "kef" harfinin benden önce gelip, kendi peygamberlerini
uyaran rasullerin: "Uyarmalarına benzer bir uyarı ile ben de sizleri
uyarıyorum" takdiri ile nasb konumunda olması mümkün olduğu gibi:
"Durum böyledir" yani önceki gibidir takdiri ile ref' konumunda
olması da mümkündür.
Birinci uyarı Yüce
Allah'ın tevhid ehlinden olup kendisine karşı isyan edenleri bir korkutmadır.
İkincisi ise inkarcılardan kendisine ortak koşanları bir korkutmadır. Yakub ve
başkalarından nakledildiğine göre ifade şanı Yüce Allah'ın: "Böylece"
lafzında tamam olmaktadır.
"Acaba bunu
birbirlerine tavsiye mi ettiler?" Yani önce gelenleri sonrakilere yalanlamayı
mı tavsiye etti ve bu konuda birbirleriyle anlaşarak mı bu tavırlarını
sürdürdüler? Ayetin başındaki "elif" (soru edatı), azarlamak ve
yapılan işin hayret edilecek bir iş olduğunu ifade etmek (taaccub) içindir.
"Hayır, onlar azmış
bir kavim idiler." Yani onlar bu hususları birbirlerine tavsiye etmediler.
Onların ortak özelliği azgınlık etmeleridir. Azgınlık (tuğyan) ise küfürde
haddi aşmaktır. "Sen yüz çevir onlardan." Onlardan yüz çevir ve
bundan dolayı onlara ilişme! "Artık" Allah nezdinde "kınanacak
değilsin." Çünkü sen üzerindeki risaleti tebliğ görevini eksiksiz yerine
getirmiş bulunuyorsun. Daha sonra bu Yüce Allah'ın:
"Ama öğüt ver.
Çünkü öğüt muhakkak mü'minlere fayda verir" buyruğu ile neshedilmiştir.
Bunun kılıç ayetiyle
(cihadı emreden ayetle) neshedildiği de söylenmiştir. Birincisi ed-Dahhak'ın
görüşüdür. Çünkü Peygamber (s.a.v.) öğüt vermek suretiyle onlara yönelmesi
emrolunmaktadır.
Mücahid dedi ki:
"Sen yüz çevir onlardan, artık kınanacak değilsin." Yani herhangi bir
kusurun dolayısıyla Rabbin seni kınamaz. Öğüt vermek suretiyle de
"hatırlat, çünkü öğüt muhakkak mü'minlere fayda verir."
Katade dedi ki: Kur'an
ile "öğüt ver. Çünkü" onun ile "öğüt muhakkak mü'minlere fayda
verir." Sen onlara başlarına gelecek ceza ile ve Allah'ın (azabını
gönderdiği) günleri ile onlara öğüt ver.
Özellikle mü'minleri
sözkonusu etmesi bu öğütten yararlanacak olanların onlar oluşundan dolayıdır.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN