ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

MUHAMMED

20

/

21

وَيَقُولُ الَّذِينَ آمَنُوا لَوْلَا نُزِّلَتْ سُورَةٌ فَإِذَا أُنزِلَتْ سُورَةٌ مُّحْكَمَةٌ وَذُكِرَ فِيهَا الْقِتَالُ رَأَيْتَ الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ يَنظُرُونَ إِلَيْكَ نَظَرَ الْمَغْشِيِّ عَلَيْهِ مِنَ الْمَوْتِ فَأَوْلَى لَهُمْ {20} طَاعَةٌ وَقَوْلٌ مَّعْرُوفٌ فَإِذَا عَزَمَ الْأَمْرُ فَلَوْ صَدَقُوا اللَّهَ لَكَانَ خَيْراً لَّهُمْ {21}

 

20. İman edenler der ki: "Bir süre indirilmeli değil mi idi?" Muhkem bir sure indirilip içinde savaş (emri) verilince, kalplerinde hastalık bulunanların, üzerine ölüm baygınlığı gelmiş (kimse) gibi sana baktıklarını görürsün. O onlara yakın ola!

21. İtaat edip güzel söylemeli (idiler). Ama iş ciddileşince, eğer onlar Allah'a karşı sadakat gösterselerdi, bu onlar için elbet daha hayırlı olurdu.

 

"İman edenler" yani ihlas sahibi müminler "der ki: Bir süre indirilmeli değil mi idi?" Bu onların vahye duydukları özlem ile cihad ve mükafatına olan tutkuları dolayısıyla söyledikleri sözleridir.

 

"Muhkem" yani kendisinde neshin sözkonusu olmadığı "bir sure indirilip ... " Katade dedi ki: Cihadın sözkonusu edildiği herbir süre muhkemdir. Bu süreler münafıklara karşı en ağır sureleridir.

 

Bu buyruk, Abdullah b. Mesud'un kıraatinde: "Nüzulu yeni bir süre indirilip ... " şeklindedir.

 

" ... İçinde savaş" yani cihadın farzolduğu emri "verilince ... " Bu buyruk da: "Bir süre indirilip içinde savaş emrini verirse" şeklinde "emir verme" anlamındaki fiil malum ve "savaş" lafzı da nasb ile okunmuştur.

 

"Kalplerinde hastalık" şüphe ve münafıklık "bulunanların üzerine ölüm baygınlığı gelmiş (kimse) gibi sana baktıklarını görürsün." Ölüm esnasında gözü yerinden kayan kimse gibi gözlerini irileştirerek, keskin bakarak, öfkeli ve mütereddid bir şekilde baktıklarını görürsün. Buna sebeb ise savaştan korkmaları ve savaşa karşı direnemeyişleri, tahammül gösteremeyişleri, içten içe de kafirlere meyilli olmalarından dolayıdır.

 

"O onlara yakın ola. itaat edip güzel söz söylemeli (idiler)" buyruğundaki: "O onlara yakın ola" tabiri hakkında el-Cevheri şunları söylemektedir: Arapların: "Sana yakın ola, sana daha çok yakışır" tabirleri bir tehdittir. Şair şöyle demiştir: "Yakın ola, sonra yakın ola, sonra yakın ola. Acaba hiç doğumu yakın bir davardan süt sağılabilir mi?"

 

el-Esmai, kendisini helak edecek şeyona çok yakın oldu. Yani başına gelip indi, diye açıklamış ve şu beyiti zikretmiştir: "Aralarından ikisi arasından arka arkaya gidip durdu, üçe daha da ilave etmesi daha da uygundur."

 

Burada, nerdeyse üçe daha fazlasını da ilave edecekti, demektir.

 

Sa'leb dedi ki: Bu tabir hakkında el-Esmai'nin yaptığı açıklamadan daha güzel bir açıklamayı kimse yapabilmiş değildir.

 

el-Müberred dedi ki: Helak olmak üzere olup da sonradan bundan kurtulan kimseye: (...) denilir ki; bu da "helak olmaya yaklaştım" demektir. Nitekim rivayete göre bir bedevi Arap ardı arkasına avlara atış yaptığı halde avı yakalayamıyor, o da: (...) diyordu. Sonra bir ava ok attı, ona çok yakın düştükten sonra yine av elinden kurtulunca şunları söyledi: "Eğer bu avın arkadaşlara yiyecek olması daha uygun olsaydı, ben avlardım onları, Fakat evla olan (daha uygunu) onları aç bırakmaktır."

 

Bu tabirin, bir kimsenin arkadaşına: "Ey mahrum, sen neler kaybettin!" demesine benzer, diye de açıklanmıştır. el-Cürcanı dedi ki:

 

Bu: "Veyl"den alınmış olduğundan, (...) veznindedir. Şu kadar var ki bunda kalb (harflerin değiştirilmesi) vardı!'. Bu da aynu'l-fiil (kelimenin ikinci harfi)'nin lamu'l-fiil (üçüncü harfi) yerine geçmiş olmasıdır.

 

Yüce Allah'ın: "O onlara yakın ola" buyruğu ile ifade tamam olmaktadır.

Katade dedi ki: Ceza onlara daha uygundur, diye buyurulmuş gibidir. Hoşlanmadıkları şeyonların peşindedir, diye de açıklanmıştır.

 

Daha sonra "İtaat edip güzel söz söylemeli (idiler)" diye buyurmuştur. Yani itaat, güzel söz daha uygun ve daha güzeldir. Sibeveyh ve el-Halil'in benimsediği görüş budur. İfadenin: Biz itaat etmekle ve güzel söz söylemekle emrolunduk, takdirinde olduğu söylenmiş olup, mübteda hazfedilmiştir. Bu durumda; "O onlara yakın ola" buyruğu üzerinde vakıf yapılır. Aynı şekilde "Bizden itaat görülmelidir, derler" şeklinde ifadeyi takdir edenlere göre de durum böyledir.

 

İkinci ayetin birincisine muttasıl (bitişik) olduğu da söylenmiştir.

 

"Onlara" buyruğundaki "lam," "be" anlamındadır. Yani itaat etmek onlara daha uygun, daha yakışır. Allah'ın emirlerini terketmektense onlar için itaat, hakka daha uygundur. Bu aynı zamanda Ubeyy'in kıraatidir. o: "Onlar itaat ... derler" şeklinde okumuştur.

"itaat" lafzının şu takdirde "sure"nin sıfatı olduğu da söylenmiştir: itaat edilmesi gerekli (hükümler ihtiva eden) bir sure indirildiği vakit ... demektir. Bu takdire göre ise; "O; onlara yakın ola" anlamındaki buyruk üzerinde vakıf yapılmaz.

 

İbn Abbas dedi ki: Onların "itaat" demeleri Yüce Allah'ın münafıklara dair verdiği bir haberdir. Onlar itaat ediyoruz derler ve güzel söz söylerler, demektir.

 

Bir diğer açıklamaya göre: Bu onlar hakkında farzların yerine getirilmesi gerektiği anlamındadır. Fakat farzlara dair hükümler indi mi bu hükümlerin inmesi onlaraağır gelir. Bu açıklamaya göre; "Yakın ola" lafzı üzerinde vakıf yapılır.

 

"Ama iş ciddileşince" savaş ciddileşince yahut da savaş farz kılınınca ondan hoşlanmazlar. Buna göre, "ondan hoşlanmazlar" anlamındaki takdir, " ...ince"nin cevabı olup hazfedilmiştir. Anlamın iş sahibi kimseler (amirler) ciddi karar verince ... demek olduğu da söylenmiştir.

 

"Eğer onlar Allah'a karşı" iman ve cihad hususunda "sadakat gösterselerdi, bu onlar için" isyan etmekten ve emirlere karşı gelmekten "elbet daha hayırlı olurdu."

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Muhammed 22-24

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR