ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

MUHAMMED

16

/

17

وَمِنْهُم مَّن يَسْتَمِعُ إِلَيْكَ حَتَّى إِذَا خَرَجُوا مِنْ عِندِكَ قَالُوا لِلَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ مَاذَا قَالَ آنِفاً أُوْلَئِكَ الَّذِينَ طَبَعَ اللَّهُ عَلَى قُلُوبِهِمْ وَاتَّبَعُوا أَهْوَاءهُمْ {16} وَالَّذِينَ اهْتَدَوْا زَادَهُمْ هُدًى وَآتَاهُمْ تَقْواهُمْ {17}

 

16. Onlardan gelip seni dinleyenler de vardır. Yanından çıktıklarında kendilerine ilim verilmiş olanlara: "Az önce ne söyledi?" derler. İşte bunlar, Allah'ın, kalplerine mühür vurduğu ve hevalarına uyup gitmiş kimselerdir.

17. Hidayeti bulanların ise hidayetlerini arttırmış ve kendilerine takvalarını vermiştir.

 

"Onlardan gelip seni dinleyenler de vardır." Yani davarların yediği gibi yiyip faydalanan, kötü amelleri kendilerine süslü gösterilmiş bulunan bu kimseler arasından gelip seni dinleyenler de vardır; ki bunlar Abdullah b. Ubeyy b. Selul, Rifaa b. et-Tabut, Zeyd b. es-Salit, el-Haris b. Amr ve Malik b. Duhşum gibileridir. Bunlar cuma günü hutbede hazır bulunurlardı. Hutbede münafıklardan sözedildi mi peygamberden yüz çevirirler ve dışarı çıktılar mı onun hakkında soru sorarlardı. Bu açıklamayı el-Kelbi ve Mukatil yapmıştır.

 

Bir başka açıklamaya göre bunlar Rasülullah (s.a.v.)'ın huzurunda müminlerle birlikte bulunurlar, onun söylediklerini dinlerler, mümin kimseler onun söylediklerini beller, kafirler ise bellemezlerdi.

 

"Yanından çıktıklarında" senin meclisinden ayrıldıklarında "kendilerine ilim verilmiş olanlara ... " İkrime; bu Abdullah b. Abbas'tır diye açıklamıştır. İbn Abbas da şöyle demiştir: Ben kendilerine soru sorulan kimselerden yani kendilerine ilim verilmiş kimselerden idim.

Yine İbn Abbas'tan gelen bir rivayette; bununla Abdullah b. Mesud'un kaste dildiğini söylemiştir. Aynı şekilde Abdullah b. Bureyde de bu Abdullah b. Mesud'dur, demiştir. el-Kasım b. Abdu'r-Rahman, Ebu'd-Derda'dır, İbn Zeyd ise bunlar ashab-ı kiramdır, demişlerdir.

 

"Az önce ne söyledi, derler." Bunu alay olsun diye söylüyorlardı. Yani ben onun ne söylediğine hiç önem vermiyorum. (...) ile "içinde bulunulan vakte en yakın an" kastedilir. Bu da "bir şeye başladım" anlamında kullanılan: (...)'den gelmiştir. "Yeni bir iş" tabiri de buradan geldiği gibi, "Kimsenin atlamadığı bir bahçe" tabiri de buradan gelmektedir.

"Kendisinden hiçbir şey içilmemiş bir kase"ye de; (...) denilir. Tıpkı hiç otlanılmamış bir bahçe gibi, henüz kendisinden içilmemiş olduğu anlatılmak istenmektedir. Şair de şöyle demiştir: "Komşularının sırları kendilerine haramdır. Komşuları da yemek kablarının kıyısından yer."

 

Bir başka şair de şöyle demektedir: "Şüphesiz ki sade pişen etlerle ekmekler, Güzel şarkıcı cariye ile içilmedik kaseler, Atlılara mızrak saplayanlaradır, atlar da kötü ve ağır yürürken."

 

Şair İmruu'l-Kays da şöyle demektedir: "Beni ta başından ilkinde taşımaya koyuldu."

 

"Herşeyin ilki ve başı" demektir.

 

Katade bu münafıklar hakkında şunları söylemektedir: İnsanlar iki türlüdür. Birisi Allah'tan gelen buyrukları aklıyla kavrayıp duyduklarıyla faydalanan kişidir. Birisi ise aklıyla kavramadığı gibi, duyduklarıyla faydalanmayan kişidir.

 

Şöyle denirdi: İnsanlar üç türlüdür: Birisi duyduklarıyla amel eden, birisi duyduklarını aklıyla kavrayan, birisi de duyduklarından gafil ve onları terkeden kimse.

 

"İşte bunlar, Allah'ın kalplerine mühür vurduğu" böylelikle iman etmeyen "ve" küfürde "hevalarına uyup gitmiş kimselerdir."

 

"Hidayeti bulanların" imana yol bulanların "ise hidayetlerini arttırmıştır." Bir açıklamaya göre Peygamber (s.a.v.) onların hidayetlerini arttırmıştır. Diğer bir açıklamaya göre ise, dinledikleri Kur'an-ı Kerim onların hidayetlerini arttırır. Yani yakınleri kat kat artar.

 

el-Ferra dedi ki: Münafıklardan ve onların alayetmelerinden yüz çevirmeleri onların hidayetlerini arttırmıştır.

 

Neshedici buyruğun inişi, onların hidayetlerini arttırmıştır, diye de açıklanmıştır.

Artan hidayetlerinin ne olduğu hususunda dört görüş vardır:

 

1. er-Rabı b. Enes'in açıklamasına göre ilimlerini arttırmıştır.

2. ed-Dahhak'a göre onlar dinlediklerini bilmiş ve bildikleriyle amel etmiş kimselerdir.

3. el-Kelbı'ye göre dinlerindeki basiretlerini ve peygamberlerini tasdik etmelerini arttırmıştır.

4. Sahib oldukları iman sebebiyle kalplerine genişlik verilmiştir.

 

"Ve kendilerine takvalarını vermiştir." Yani onlara takvayı ilham etmiştir. Denildiğine göre bu da beş türlü açıklanmıştır:

 

1- er-Rabı'a göre onlara haşyeti (saygı ile korkuyu) vermiştir. 2- es-Süddı'ye göre ahirette takvalarının sevabını, 3- Mukatil'e göre kendilerine farz kılınan şeyleri işleme muvaffakiyetini, 4- İbn Ziyad ve yine es-Süddı'nin dediğine göre; nelerden sakınacaklarını açıklamayı, 5- Atiyye'ye göre mensuhu terkedip, nasih ile amel etmeyi vermiştir.

el-Maverdı dedi ki: Altıncı bir ihtimal de ruhsatları terkedip azimetler gereğince uygulama yapmayı vermiştir.

 

"Kendilerine ... vermiştir" anlamındaki buyruk -yine aynı anlama gelen: (...) diye de okunmuştur.

 

İkrime dedi ki: Bu ayet-i kerime, kitab ehlinden iman eden kimseler hakkında inmiştir.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Muhammed 18

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR