ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

MUHAMMED

15

مَثَلُ الْجَنَّةِ الَّتِي وُعِدَ الْمُتَّقُونَ فِيهَا أَنْهَارٌ مِّن مَّاء غَيْرِ آسِنٍ وَأَنْهَارٌ مِن لَّبَنٍ لَّمْ يَتَغَيَّرْ طَعْمُهُ وَأَنْهَارٌ مِّنْ خَمْرٍ لَّذَّةٍ لِّلشَّارِبِينَ وَأَنْهَارٌ مِّنْ عَسَلٍ مُّصَفًّى وَلَهُمْ فِيهَا مِن كُلِّ الثَّمَرَاتِ وَمَغْفِرَةٌ مِّن رَّبِّهِمْ كَمَنْ هُوَ خَالِدٌ فِي النَّارِ وَسُقُوا مَاء حَمِيماً فَقَطَّعَ أَمْعَاءهُمْ

 

15. Takva sahiplerine vaadolunan cennetin durumu şudur: Orada kokusu, tadı değişmeyen sudan nehirler, tadı değişmeyen sütten nehirler, içenlere lezzetli gelen şarabtan nehirler, süzülmüş baldan nehirler vardır. Onlar için orada meyvelerin her türlüsünden ve Rabblerinden bir mağfiret dahi vardır. (Bunlar) ateşte ebediyyen kalıcı ve bağırsaklarını paramparça eden kaynar sudan içirilen kimseler gibi midir?

 

Yüce Allah; "Şüphesiz ki Allah iman edip salih amel işleyenleri ... cennetlere sokar" (Muhammed, 12) diye buyurduktan sonra "takva sahiplerine vaadolunan cennetin durumu şudur" buyruğu ile bu cennetlerin niteliklerini bildirmektedir. Yani takva sahipleri için hazırlanmış olan cennetin niteliği şudur ... Bu hususa dair açıklamalar daha önce er-Ra'd Süresi'nde (35. ayetin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır.

 

Ali b. Ebi Talib: "Durumu" anlamı verilen lafzı; (...) diye okumuştur.

 

"Orada kokusu, tadı değişmeyen sudan nehirler ... vardır" buyruğunda geçen ve; "kokusu, tadı değişmeyen" anlamı verilen: (...) ile (...) aynı anlamdadır. "Suyun ko-

kusu değişti, değişir, değişmek" demektir.

 

Aynı şekilde: (...) de aynı anlamdadır. Her ikisinde de fiilin ikinci harfi kesreli olarak: (...) diye de kullanılabilir. Bu açıklamayı el-Yezidi yapmıştır.

 

"Adam kuyuya girdi, kuyunun yahutta başka bir şeyin kötü kokusu ona isabet ettiğinden ötürü bayıldı ya da başı döndü, bayılır, başı döner" anlamındaki kullanım ise sadece (mazisinde) "sin" harfi kesreli olarak kullanılır, başka türlü kullanılmaz. Şair Züheyr de şöyle demiştir; "Rakibi mi parmak uçları sararmış olarak bıraktığım olur. Kuyuya su almak için inip, üzerine pis kokular bulaştığından başı dönenin döndüğü gibi, mızrak onun içinde olduğu halde kıpırdanır, durur."

 

Bu beyitin son kelimesi "Kuyunun kötü kokusundan dolayı baygın düşmüş kimse" şeklinde de rivayet edilir (ki bu da aynı kelimenin bir söyleyişidir).

 

"Su (tadı, kokusu) değişti" demektir. Ebu Zeyd dedi ki: "Hastalandı ve gecikti" demektir.

 

Ebu Amr dedi ki: "Kişi babasının huyunu aldı" demektir. elLahyani: Ona benzemesi halinde bu tabir kullanılır, demiştir.

 

Genel olarak: "Değişen" şeklinde "elif" med ile okunmuştur. İbn Kesir ve Humeyd ise medsiz olarak: (...) diye okumuş olup, bunlar iki ayrı söyleyiştir. Tıpkı; (...) ile (...) lafızları(nın aynı anlamda; sakınan, çekinen, tetikte bulunan) gibi. el-Ahfeş dedi ki: Medsiz kullanımda şimdiki hal (zaman) kastedilir. Medli kullanımda ise gelecek (geniş zaman) kastedilir.

 

"Tadı değişmeyen sütten nehirler" yani dünyadaki sütler ekşiyerek tadı değiştiği gibi, uzun süre kaldığından dolayı ekşimeyen sütten nehirler "içenlere lezzetli gelen şaraptan nehirler" yani dünya şarabı gibi (meyvesi sıkılırken) ayaklarla kirletilmemiş ve ellerin bulandırmadığı, dolayısıyla tadı da lezzetli, içmesi hoş ve içenlere tiksinti vermeyen "şaraptan nehirler"; "Lezzetli şarap" demektir. (...) de aynı anlamdadır. "Onu lezzetli buldu" anlamındadır.

 

"Süzülmüş baldan nehirler ... " Bal arının akan salyası demektir. "Süzülmüş" ise mumdan ve diğer yabancı maddelerden arıtılmış demektir. Allah balı bu şekilde yaratmıştır. Bu bal ne ateş üzerinde arıtılmış olacak, ne de arılar tarafından kirletilmiş olacak.

 

Tirmizi'de Hakim b. Muaviye'den, o babasından, o da Peygamber (s.a.v.)'dan rivayete göre peygamber şöyle buyurmuştur: "Cennette su denizi, bal denizi, süt denizi, şarap denizi vardır. Bundan sonra da ondan nehirler ayrılır." (Tirmizi) dedi ki: Hasen, sahih bir hadistir. 

 

Sahih-i Müslim'de de Ebu Hureyre (r.a)'dan şöyle dediği nakledilmektedir: Resulullah (s.a.v.) buyurdu ki: "Seyhan, Ceyhan, Nil ve Fırat'ın hepsi de cennet ırmaklarındandır. ''

Ka'b dedi ki: Dicle ırmağı cennetliklerin su ırmağıdır. Fırat süt ırmakları, Mısır ırmağı şarab ırmağı, Seyhan da onların bal ırmağıdır. Bu dört nehir Kevser ırmağından çıkarlar.

 

"Bal" hem müzekker, hem müennes olarak kullanılır. İbn Abbas dedi ki: "Süzülmüş baldan" arıların karnından çıkmamış olan baldan, demektir.

 

"Onlar için orada meyvenin her türlüsünden" buyruğundaki; " ... den" tekid için fazladan gelmiştir.

 

"Ve Rabblerinden" günahlarına "bir mağfiret dahi vardır."

 

"(Bunlar) ateşte ebediyyen kalıcı ... kimseler gibi midir?" el-Ferra dedi ki: Yani hiç bu nimetler arasında ebedi kalacak kimse cehennem ateşinde ebediyyen kalacak kimse gibi olur mu?

 

ez-Zeccac dedi ki: Hiç Rabbinden gelmiş apaçık bir delil üzere olup kendisine bu şeylerin verildiği kişi, kötü ameli kendisine süslü gösterilip cehennemde eb edi kalacak kimse gibi midir? Buna göre "kimse gibi" anlamındaki lafız, Yüce Allah'ın: "Kötü ameli kendisine süslü gösterilen" buyruğundan bedeldir.

 

İbn Keysan dedi ki: Bu meyve ve ırmakların bulunduğu cennetin misali, hiç Hamim (kaynar su) yun ve Zakkumun içinde bulunduğu ateşin misali gibi olur mu? Hiç ebedi nimetler içerisinde bulunan cennetlikler, kalıcı azab içerisinde bulunan cehennemlikler gibi olur mu?

 

"Ve bağırsaklarını paramparça eden kaynar sudan içirilen kimse gibi midir?" Son derece kaynayıp coşan sıcak su, kendilerine yaklaşıldığı vakit yüzlerini yakar ve perçemleri dökülür. O suyu içtikleri takdirde bağırsaklarını paramparça eder ve arka yollarından çıkartır.

 

"Bağırsaklar" lafzı (...)'in çoğulu olup bunun tesniyesi -ikili-: (...) şeklinde gelir. Karın boşluğundaki bütün bağırsaklara bu ad verilir.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Muhammed 16-17

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR