AHKAF 10 |
قُلْ
أَرَأَيْتُمْ
إِن كَانَ
مِنْ عِندِ
اللَّهِ
وَكَفَرْتُم
بِهِ
وَشَهِدَ
شَاهِدٌ
مِّن بَنِي
إِسْرَائِيلَ
عَلَى
مِثْلِهِ
فَآمَنَ
وَاسْتَكْبَرْتُمْ إِنَّ
اللَّهَ لَا
يَهْدِي
الْقَوْمَ
الظَّالِمِينَ |
10. De ki: "Bana
haber verin. Eğer o Allah tarafından gönderilmiş iken, siz onu inkar etmiş
iseniz ve İsrailoğullarından bir şahit de onun bir benzeri üzere şahitlik edip
iman etmiş olduğu halde siz büyüklük taslamış iseniz, gerçek şu ki; Allah
zalimler topluluğuna hidayet vermez."
"De ki: Bana haber
verin. Eğer o" Kur'an-ı Kerim "Allah tarafından gönderilmiş iken, siz
onu inkar etmiş iseniz ... " eş-Şa'bi dedi ki: Burada kasıt, Muhammed
(s.a.v.)'dır. "Ve İsrailoğullarından bir şahid de onun bir benzeri üzere
şahitlik edip ... " buyruğu hakkında İbn Abbas, el-Hasen, İkrime, Katade
ve Mücahid dediler ki: Buradaki "şahid" Abdullah b. Selam'dır. O
yahudilere karşı Rasülullah (s.a.v.)'ın Muhammed'in Tevrat'ta anıldığına ve
Allah tarafından gönderilmiş bir peygamber olduğuna dair tanıklıkta bulundu.
Tirmizi'de yer alan
rivayete göre ondan (Abdullah b. Selam'dan) şöyle dediği kaydedilmiştir:
Allah'ın Kitabından bazı ayetler benim hakkımda inmiştir. Benim hakkımda:
"Ve İsrailoğullarından bir şahid de onun bir benzeri üzere şahidlik edip
iman etmiş olduğu halde siz büyüklük taslamış iseniz, gerçek şu ki Allah
zalimler topluluğuna hidayet vermez" buyruğu nazil olmuştur. Bu Ra'd
Süresi'nin sonlarında (43. ayetin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır.
Mesruk dedi ki:
Kastedilen şahid Musa ve Tevrat'tır. Abdullah b. Selam değildir. Çünkü o
Medine'de müslüman olmuş, bu süre ise Mekke'de inmiştir. Devamla dedi ki: Yüce
Allah'ın: "Onu inkar etmiş iseniz" buyruğu Kureyşlilere bir hitabtır.
eş-Şa'bi dedi ki:
Buradaki şahit İsrailoğulları arasından Musa'ya ve Tevrat'a iman eden
kimselerdir. Çünkü Abdullah b. Selam, Peygamber (s.a.v.)'ın vefatından iki sene
önce İslama girmiştir, bu süre ise Mekke'de inmiştir.
el-Kuşeyri dedi ki:
Buradaki şahid Musa'dır diyen süre Mekke'de inmiştir ve Abdullah b. Selam da
Peygamber (s.a.v.)'ın vefatından iki yıl önce vefat etmiştir, der. Bununla
birlikte ayet Medine'de inmiş olmakla birlikte, Mekki bir sürede konabilir(di).
Çünkü ayet-i kerime nazil oldu mu Peygamber (s.a.v.) bunu şu süreye koyun
derdi. Bu ayet-i kerime müşriklere karşı delil getirmek sadedindedir. Delil
yönü de şudur: Onlar bazı hususlarda yahudilere başvuruyorlardı. Yani
yahudilerin onlara yaptıkları şahitlik ile yahudilerin peygamberinin bana
şahitliği en açık delillerdendir.
Bu sürenin yahudilere
karşı delil getirmek sadedinde olma ihtimali de uzak değildir. Abdullah b.
Selam yahudiler müslüman olduğunu henüz öğrenmemişken müslüman olarak Peygamber
efendimize geldiğinde: Ey Allah'ın Rasulü, sen beni seninle yahudiler arasında
hakem tayin et, dedi. Peygamber yahudilere Abdullah hakkında: "O aranızda
nasıl bir adamdır? diye sorunca, onlar: O bizim efendimiz, bizim en bilgili
olanımızdır, dediler. Peygamber: "O bana iman etti" deyince, hakkında
olmadık kötü sözleri söylediler... diye başlayan bu hadis daha önceden geçmiş
bulunmaktadır. İbn Abbas dedi ki: Yahudiler İbn Selam'ın hükmüne razı oldular
ve peygambere: Eğer o senin lehine şahitlik ederse, biz de sana iman ederiz,
dediler. Ona sorulunca, şahidlikte bulundu, sonra da müslüman oldu.
"Onun bir
benzeri" benim size getirdiğimizin bir benzeri "üzere şahidlik edip
... " yani Musa Tevrata, Muhammed de Kur'an'a şahidlik etti, demektir.
el-Cürcanı dedi ki: Buradaki "benzeri" ifadesi sıladır. Buyruk: Bir
şahid onun Allah'tan geldiğine dair onun hakkında şahidlikte bulundu, demektir.
Bu şahid, "iman
etmiş olduğu halde, siz" imana karşı "büyüklük taslamış iseniz ...
" buyruğunda geçen: "İken"in cevabı hazfedilmiş olup o iman
ederse siz iman edecek misiniz, takdirindedir. Bu açıklamayı ez-Zeccac
yapmıştır. "İman etmiş olduğu halde siz büyüklük taslamış iseniz"
kendi nefsinize zulmetmiş olmaz mısınız? takdirinde olduğu da söylenmiştir.
Bunu da "gerçek şu ki Allah zalimler topluluğuna hidayet vermez"
buyruğu açıklık getirmektedir. Bir başka görüşe göre: " ... iman etmiş
olduğu halde, siz büyüklük taslamış iseniz" Allah'ın azabından emin olabilecek
misiniz? diye de açıklanmıştır.
"Bana haber
verin" ifadesi soru sormak için ön görülmüş bir lafızdır. Bundan dolayı bu
(fiil) meful gerektirmez. en-Nekkaş ve başkaları da şunu nakletmektedir: Ayet-i
kerimede bir takdim ve tehir olup ifadenin takdiri şöyledir: De ki: Bana haber
verin. Eğer o Allah tarafından olup, İsrailoğullarından bir şahid de şahidlik
etmiş ve o buna iman etmiş iken, siz küfre saparsanız; şüphesiz Allah zalimler
topluluğuna hidayet vermez.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN