ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

DUHAN

29

 

فَمَا بَكَتْ عَلَيْهِمُ السَّمَاء وَالْأَرْضُ وَمَا كَانُوا مُنظَرِينَ

 

29. Gök ve yer ağlamadı onlar için ve onlar mühlet verilenler de olmadı.

 

"Gök ve yer" küfürleri sebebiyle "ağlamadı onlar için ve onlar" ın suda boğulmaları ertelenmek suretiyle "mühlet verilenler de olmadı." Araplar kendilerinden ileri gelen birilerinin vefat etmesi halinde: "Onun için gök ve yer ağladı" derlerdi. Yani onun ölümü ile gelen musibet herşeyi kapsamına aldı. öyle ki gök, yer, rüzgar ve şimşek de onun için ağladı, kış geceleri bile onun için ağladı. şair şöyle demektedir: "Rüzgar kederinden ağlıyor, Ve şimşek bulut arasında parlıyor."

 

Bir başka şair de şöyle demektedir: "Güneş doğuyor tutulmuş değildir, Fakat gecenin yıldızlarını ve ayı senin için ağlatıyor."

 

(Tarif kızı Leyla) el-Hariciye dedi ki: "Ey mürver ağacı, ne diye yaprakların hala duruyor? Sanki sen Tarifin oğlu için matem tutmuyor gibisin."

 

Bu, onun için ağlayıp sızlanmak ve matem tutmak gereğini anlatmak maksadı ile temsil, teşhis ve mübalağa yoluyla kullanılmış ifadelerdir.

 

Buyruğun anlamı şudur: Onlar helak oldular. Fakat musibetleri kimseye büyük gelmedi ve kimse yoklukları dolayısıyla bir boşluk hissetmedi.

 

İfadede hazfedilmiş lafızlar olduğu da söylenmiştir. Yani semada ve arzda bulunan melekler onlar için ağlamadı. Bu da Yüce Allah'ın: "Kasabaya sor." (Yusuf, 82) buyruğuna benzemektedir. üzülmek şöyle dursun, onların helak olmalarına sevindiler bile. Bu açıklamayı el-Hasen yapmıştır.

 

Yezid er-Rekaşi, Enes b. Malik'ten şöyle dediğini rivayet etmektedir: Resülullah (s.a.v.) buyurdu ki: "Her bir müminin mutlaka semada iki kapısı vardır. Birisinden onun rızkı iner, birisinden de onun sözleri ve amelleri girer. öldü mü bu iki kapı onun yokluğunu hisseder ve onun için ağlarlar. Sonra Yüce Allah'ın: "Gök ve yer ağlamadı onlar için" buyruğunu okudu.

 

Yani onlar yeryüzünde salih bir amel işlemediler ki, bundan dolayı yer onlar için ağlasın, semaya da salih bir amelleri yükselmedi ki, artık böyle bir şey kesilmiş olduğu için ağlasın.

 

Mücahid dedi ki: Şüphesiz gök ile yer mümin için kırk gün süreyle ağlarlar. Ebu Yahya dedi ki: Ben onun bu sözüne hayret ettim. Bu sefer hayret mi ediyorsun? dedi. Yer rüku ve sücud ile kendisini imar eden bir kula niye ağlamasın? Gök, tesbih ve tekbiri tıpkı arı vızıltısı gibi kendisinde yankılanan bir kula niye ağlamasın?

 

Ali ve İbn Abbas -Allah onlardan razı olsun- dedi ki: O mümin için yerde namaz kıldığı yer, semada da amelinin yükseldiği yer ağlar.

 

Buna göre ayetin takdiri şöyle olur: Sema da amellerinin yükseldiği yer onlar için ağlamadığı gibi, yerde ibadet ettikleri yerler de onlar için ağlamadı Said b, Cübeyr'in açıklamasının anlamı da budur.

 

Yerin ve göğün ağlaması ile ilgili üç açıklama vardır.

 

1- Bu canlı varlıkların bilinen ağlaması gibidir. Mücahid'in görüşü de sanki böyledir. Şureyh el-Hadrami dedi ki: Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki: "Şüphesiz İslam garib başladı başladığı gibi tekrar garib avdet edecektir. Kıyamet gününde gariblere ne mutlu!" Onlar kimlerdir, ey Allah'ın Resulü! diye soruldu. o: "Onlar insanlar bozulduğunda ıslah yapanlardır'' Sonra da şöyle buyurdu: "Şunu bilin ki, mümin için gariblik yoktur. Bir mumin gurbette kendisi için ağlayanların bulunmadığı bir yerde ölürse, mutlaka gök ile yer onun için ağlar.'' Daha sonra Resulullah (s.a.v.): "Gök ve yer ağlamadı onlar için" buyruğunu okudu ve şöyle buyurdu: "Şunu bilin ki onlar kafir için ağlamazlar.''

 

Derim ki: Ebu Nuaym de bu rivayeti zikretmektedir. -İki asıl nüshadaki şekliyle-: Bize- Muhammed b, Mamer -anlattı- dedi ki: Bize Ebu Şuayb el-Harrani anlattı, dedi ki: Bize Yahya b, Abdillah anlattı, dedi ki: Bize el-Evzai anlattı, dedi ki: Bana Ata el-Horasanı anlattı dedi ki: Bir kul Allah için yeryüzünde herhangi bir yerde bir secde yapacak olursa, mutlaka kıyamet gününde onun için şahidlik eder ve öleceği gün de onun için ağlar.

 

2- Yerin ve göğün ağlamasının, etraflarının kızarması olduğu da söylenmiştir. Bunu Ali b. Ebi Talib (r.a), Ata, es-Süddi, et-Tirmizi Muhammed b. Ali söylemiş ve ayrıca bunu el-Hasen'in görüşü olarak da nakletıni0tir. es-Suddi dedi ki: el-Huseyn b. Ali -Allah ikisinden de razı olsun- şehid edilince sema onun için ağladı Ağlaması, kızarmasıdır.

Cerir, Yezid b. Ebi Ziyad'dan şöyle dediğini nakletmektedir: el-Huseyn b. Ali b. Ebi Talib (r.a.) öldürülünce bundan dolayı semanın ufukları dört ay süreyle kızarık kaldı. Yezid dedi ki: Onun kızarması, ağlamasıdır.

 

Muhammed b. Sirin dedi ki: Bize haber verdiklerine göre şafakla birlikte görülen kırmızılık, el-Huseyn b. Ali (r.a.) şehid edilinceye kadar yoktu. Süleyman el-Kadı dedi ki: el-Huseyn'in öldürüldüğü gün üzerimize kan yağdı

 

Derim ki Darakutni'nin rivayet ettiği bir hadise göre Malik b. Enes, Nafi'den, O İbn ömer'den şöyle dediğini nakletmektedir: Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki: "Şafak (denilen şey) kırmızılıktır. '' 

 

Ubade b. es-Samit ile Şeddad b. Evs'ten şöyle dedikleri nakledilmiştir: Şafak iki çeşittir. Birisi kırmızılık, birisi beyazlıktır. Kırmızılık kayboldu mu artık namaz kılınabilir.

 

Ebu Hureyre'den şöyle dediği rivayet edilmiştir: Şafaktan kasıt kırmızılıktır. Bunlar da İbn Sirin'in naklettiklerini reddetmektedir. Daha önce el-İsra Suresi'nde (7, ayetin tefsirinde) Kurra b. Halid'den şöyle dediğini kaydetmiş idik: Sema Yahya b, Zekeriya ve el-Huseyn b. Ali dışında kimse için ağlamadı. Onun kızıllığı ağlamasıdır.

 

Muhammed b. Ali et-Tirmizi dedi ki: Ağlamak bir şeyi dışarı salmaktır. Eğer göz suyunu dışarı salarsa ağladı denilir. Sema etrafa kırmızılığını salarsa, ağladı denilir. Yer tozunu salarsa, ağladı denilir. Çünkü mümin bir nurdur, onunla birlikte de Allah'ın nuru vardır. Yer -bizim gözlerimiz görmese dahi- müminin nuru ile aydınlıktır. Müminin nurunu kaybetti mi bu sefer tozlanır ve tozunu dışarıya vurur. Çünkü o, müşriklerin günahları sebebiyle tozlu dumanlıdır. Müminin nuru ile de aydınlıktır. Oradaki müminin canı alındı mı bu sefer tozunu dışarı salar.

 

Enes dedi ki: Peygamber (s.a.v.)'ın Medine'ye gittiği gün herşey aydınlandı. Ruhunun kabzedildiği günde de herşey karardı Biz onun defninde bulunurken henüz ondan (toprağından) ellerimizi silkelememiştik ki, kalblerimizi tanımaz hale geldik.

Semanın ağlaması -el-Hasen-in dediği gibi- onun kızarmasıdır.

 

Nasr b. Asım dedi ki: İlk alamet, ortaya çıkacak bir kızıllıktır. Bu ise kıyametin yaklaşmış olması sebebiyle olacaktır. Müminlerin nurlarını tamamen yitirmiş olacağından ağlayacaktır.

 

3- (Yerin ve göğün) ağlaması demek üzüntü ve kedere delalet eden bir alametin onda görülmesi demektir, diye de açıklanmıştır.

 

Derim ki: Birinci görüş daha kuvvetli görülmektedir. Çünkü bu hususta imkansız görülecek bir taraf yoktur. Gökler ve yer tesbih ettiğine, duyup konuştuğuna göre -el-İsra (44, ayetin tefsiri), Meryem (90. ayetin tefsiri) ve Ha, Mim Fussilet (11. ayetin tefsirin)de açıkladığımız gibi- aynı şekilde bu hususta varid olmuş habere göre de ağlarlar. Bu görüşlerin hangisinin doğru olduğunu en iyi bilen Allah'tır.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Duhan 30-31

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR