ZUHRUF 57 |
وَلَمَّا
ضُرِبَ
ابْنُ مَرْيَمَ مَثَلاً
إِذَا
قَوْمُكَ
مِنْهُ
يَصِدُّونَ |
57. Meryem oğlu bir
misal olarak verilince, hemen senin kavmin bundan dolayı bağrışıp çağrışmaya
koyuldu.
Yüce Allah: "Senden
önce gönderdiğimiz peygamberlerimize sor: Rahman'dan başka ibadet edilecek
ilahlar kılmış mıyız?" (Zuhruf, 45) buyruğunu indirince müşrikler İsa
(a.s)'ın durumunu ileri sürerek: Muhammed tıpkı hristiyanların Meryem oğlu
İsa'yı ilah edindikleri gibi, bizim de kendisini ilah edinmekten başka bir şey
istemiyor, dediler. Bunu Katade söylemiştir.
Buna yakın bir rivayet
Mücahid'den gelmiştir. O dedi ki: Kureyş: Muhammed, İsa'nın kavmi İsa'ya
tapındıkları gibi, bizim de kendisine tapınmamızı istiyor, dediler. Bunun
üzerine Yüce Allah bu ayet-i kerimeyi indirdi.
İbn Abbas dedi ki: Bu
buyrukla Yüce Allah, Abdullah b. ez-Ziba'ra'nın Peygamber (s.a.v.) ile İsa
hakkındaki tartışmasını kastetmektedir. Bu örneği veren kişi Sehmoğullarından
Abdullah b. ez-Ziba'ra'dır ve bunu kafir iken söylemişti, Kureyş kendisine;
Şüphesiz Muhammed; "Gerçekten siz de, Allah'tan başka taptıklarınız da
cehennemin odunusunuz" (el-Enbiya, 98) ayetini okuyor, dediler, Abdullah
b. ez-Ziba'ra da: Eğer yanında hazır olsam ona cevab verirdim elbet, dedi, Bu
sefer: Ona ne diyecektin diye sordular, o da şöyle dedi; Ona derdim ki; İşte Mesih'e
hristiyanlar ibadet ediyor. Uzeyr'e de yahudiler ibadet ediyor. Bu ikisi de
cehennemin odunundan mıdırlar? Kureyşliler onun söylediği bu sözü beğendi ve
böylelikle bu sözle onun davayı kazandığı görüşüne kapıldı. İşte Yüce Allah'ın;
"Bağrışıp çağrışmaya koyuldu" buyruğunun anlamı budur. Yüce Allah da
bunun üzerine; "Şüphesiz kendileri için daha önceden tarafımızdan iyilik
takdir edilmiş olanlar, işte onlar oradan uzaklaştırılmışlardır"
(el-Enbiya, 101) buyruğunu indirdi,
Eğer İbnu'z-Ziba'ra ayeL
üzerinde düşünmüş olsaydı, ona itiraz etmezdi, Çünkü Yüce Allah; "Ve
taptıklarınız (nesneler)" diye buyurmakta, buna karşılık "taptığınız
kimseler" diye buyurmamaktadır. Yüce Allah bu buyruğu ile putları ve
bunlara benzer aklı ermeyen cansız varlıkları kastetmiş, Mesih'i, melekleri
-her ne kadar onlara ibadet edilmiş olsa dahi- kastetmiş değildir. Bu husus
el-Enbiya Süresi'nin son taraflarında (98, ayetin tefsirinde ve devamında)
geçmiş bulunmaktadır.
İbn Abbas'ın rivayetine
göre Resulullah (s.a.v.) Kureyş'e şöyle demiş; "Ey Kureyş topluluğu!
Allah'tan başka kendisine ibadet olunan hiçbir kimsede hayır yoktur. Bu sefer
Kureyşliler; Sen İsa'nın kul bir peygamber ve salih bir kul olduğunu söylemiyor
musun? Eğer senin dediğin gibi ise işte ona da Allah'tan başka bir varlık
olarak ibadet olunmuştur.
Bunun üzerine Yüce
Allah; "Meryem oğlu bir misal olarak verilince, hemen senin kavmin bundan
dolayı bağrışıp çağrışmaya koyuldu" buyruğunu indirdi, Yani ağır yükler
taşıdığı sırada develerin gürültü çıkardıkları gibi, gürültü çıkartırlar.
Nafi', İbn Amir ve
el-Kisai ise "sad" harfini ötreli olarak: "Yüz çevirirler"
anlamında okumuşlardır, Bu açıklamayı en-Nehai yapmıştır, diğerleri ise kesreli
okumuşlardır, el-Kisai dedi ki; Bunlar iki ayrı söyleyiştir. "Çardak yapıp
yükseltirler"; (...): (Sözü) yayarlar" gibi, Bu da gürültü ve patırtı
çıkartıyorlar, demektir.
el-Cevheri dedi ki:
''Gürültü çıkardı, çıkarır" demektir. Bunun ötreli olarak "yüz
çevirmek" demek olan "sudud"dan geldiği, kesreli olarak ise:
"Gürültü çıkarmak"tan geldiği söylenmiştir. Bunu söyleyen Kutrub'tur.
Ebu Ubeyde dedi ki: Eğer
bu haktan yüz çevirmekten gelen bir kelime olsaydı, o takdirde ifade: (...)
şeklinde olmalıydı. el-Ferra ise: Burada ister (...), ister (...) denilsin,
fark etmez.
İbnu'I-Müseyyeb dedi ki:
"Gürültü çıkarırlar, bağrışırlar, çağrışırlar" demektir. ed-Dahhak da
gürültü ve patırtı çıkartırlar, diye açıklamıştır. İbn Abbas'a göre gülerler
demektir.
Ebu Ubeyde dedi ki: Bunu
ötreli okumak, yan çizerler, yüz çevirirler, anlamına gelir. O takdirde anlam:
Saptıklarından ötürü yan çizip giderler. Ancak: (...), (...) ile te addi etmez
(geçiş yapmaz). Bunu esreli okuyanların kıraati de anlamı bağrışıp, çağırırlar,
gürültü yaparlar demektir. Buna göre: (...): Bağrışıp, çağrışırlar" fiili
ile alakalıdır. Bundan dolayı "gürültü ederler, bağırırlar,
çağırırlar" demektir.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN