ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

ZUHRUF

29

/

32

بَلْ مَتَّعْتُ هَؤُلَاء وَآبَاءهُمْ حَتَّى جَاءهُمُ الْحَقُّ وَرَسُولٌ مُّبِينٌ {29}

وَلَمَّا جَاءهُمُ الْحَقُّ قَالُوا هَذَا سِحْرٌ وَإِنَّا بِهِ كَافِرُونَ {30} وَقَالُوا لَوْلَا نُزِّلَ هَذَا الْقُرْآنُ عَلَى رَجُلٍ مِّنَ الْقَرْيَتَيْنِ عَظِيمٍ {31} أَهُمْ يَقْسِمُونَ رَحْمَةَ رَبِّكَ نَحْنُ قَسَمْنَا بَيْنَهُم مَّعِيشَتَهُمْ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَرَفَعْنَا بَعْضَهُمْ فَوْقَ بَعْضٍ دَرَجَاتٍ لِيَتَّخِذَ بَعْضُهُم بَعْضاً سُخْرِيّاً وَرَحْمَتُ رَبِّكَ خَيْرٌ مِّمَّا يَجْمَعُونَ {32}

 

29. Gerçekten Ben onları ve babalarını kendilerine hak ve açıklayan peygamber gelinceye kadar faydalandırdım.

30. Hak onlara gelince: "Bu büyüdür. Muhakkak biz onu inkar edenleriz." dediler.

31. Ve dediler ki: "Bu Kur'an iki kasabadan büyük bir adama indirilmeli değil miydi?"

32. Rabbinin rahmetini onlar mı paylaştırıyorlar? Dünya hayatında geçimliklerini aralarında Biz paylaştırdık. Onların bir kısmı, diğer bir kısmına iş gördürsün diye kimini kimine derecelerle yükselttik. Rabbinin rahmeti ise onların toplayageldiklerinden hayırlıdır.

 

"Gerçekten Ben ... faydalandırdım" anlamındaki buyruk: "Gerçekten Biz .. , faydalandırdık" diye okunmuştur,

 

"Onları ve babalarını" mühlet vermek suretiyle dünya hayatında "kendilerine hak" yani Muhammed (s.a.v.) onlara tevhid ile İbrahim'in dininin aslını teşkil eden İslamı -ki aynı zamanda bu Yüce Allah'ın kendisinden sonra gelenler arasında kalıcı kıldığı sözdür- "ve" kendileri için ihtiyaç duydukları şeyleri "açıklayan peygamber gelinceye kadar faydalandırdırır."

 

"Hak" Kur'an-ı Kerim "onlara gelince: Bu büyüdür ve muhakkak biz onu inkar edenleriz" reddedenleriz "dediler ve dediler ki: Bu Kur'an iki kasabadan" yani iki kasabadan birisinden olan "büyük bir adama indirilmeli değil miydi?" Bu buyruktaki ''Bir adam lafzı "cim'' harfi sakin olarak: (...) diye de okunmuştur.

 

"İki kasabadan büyük bir adama" buyruğu Yüce Allah'ın "O ikisinden inci ve mercan çıkar" (er-Rahman, 22) buyruğuna benzemektedir. Yani ikisinden birisine demektir. Yahutta her iki kasabadan (birer kişi olmak üzere) iki kişiden birisine ...

 

İki kasaba Mekke ile Taiftir. İki adam ise biri Ebu Cehil'in amcası olan elVelid b. el-Muğire b. Abdullah b. Ömer b. Mahzum'dur. Taiften olan şahıs ise Ebu Mesud Urve b. Mesud es-Sakafi'dir. Bu görüş Katade'ye aittir. Bir görüşe göre Taif'ten sözkonusu şahıs Umeyr b. Abdi Yalil es-Sakafi'dir. Mekke'den sözü edilen şahıs ise Utbe b. Rabia'dır. Bu da Mücahid'in açıklamasıdır.

 

İbn Abbas'tan rivayete göre ise Taif'in büyüğü Habib b. Amr es-Sakafi idi. es-Süddı dedi ki: Kinane b. Abd b. Amr'dır.

 

Rivayet edildiğine göre el-Velid b. el-Muğire -ki Kureyş'in reyhanı diye adlandırılırdı- şöyle derdi: Eğer Muhammed'in söylediği hak ise bunun ya bana ya da Ebu Mesud'a inmesi gerekirdi. Bunun üzerine Yüce Allah şöyle buyurdu: "Rabbinin rahmetini" yani nübuvveti "onlar mı paylaştırıyorlar" da onu istedikleri kimseye bırakmaya kalkışıyorlar?

 

"Dünya hayatında geçimliklerini aralarında 'Biz paylaştırdık." Yani birtakım kimseleri fakir kılan, başkalarını zengin kılan Bizleriz. Dünyadaki işler bile onlara bırakılmamışken peygamberlik işi nasıl olur da onlara bırakıla bilir?

 

Katade dedi ki: Sen bir adamı güçsüz, çaresi az, doğru dürüst konuşamaz olmakla birlikte, ona genişçe bir rızık verildiğini görürsün: bununla birlikte, oldukça güçlü ve yol yordam bilen, dili çok açık olan bir kimsenin de rızkının oldukça daraltılmış olduğunu görebiliyorsun.

 

İbn Abbas, Mücahid ve ondan gelmiş bir rivayete göre İbn Muhaysın "geçimliklerini" buyruğunu: "Onların herbirisinin geçimini. .... diye okumuşlardır.

 

Şöyle de açıklanmıştır: Yani her iki kasabanın ileri gelenine de, verdiklerimizi verenler Bizleriz. Bununla birlikte buna sebeb onların Benim için değerli olmaları değildir. Ben üzerlerindeki nimeti geri almaya kadirim. Peki, onların nasıl bir üstünlüğü veya bir değerleri olabilir ki?

 

"Onların bir kısmını diğer bir kısmına iş gördürsün diye kimini kimine derecelerle yükselttik." Yani aralarında üstünlük farkı kıldık. Kimisi daha üstün, kimisi daha az mertebede, kimisi başkan, kimisi yönetilecek durumdadır. Bu açıklamayı Mukatil yapmıştır.

 

Bu üstünlüğün hürriyet ve kölelikle olduğu da söylenmiştir. Kimileri malik (efendi)dir. kimileri memluk (köle sahibi) dir. Zenginlik ve fakirlik ile birbirine yükselttik, diye de açıklanmıştır. Kimileri zengindir, kimileri fakirdir. İyiliği emretmek ve münkerden sakındırmak ile ... diye de açıklanmıştır. "Onların bir kısmı diğer bir kısmına iş gördürsün diye" es-Suddi ve İbn Zeyd dedi ki: Yani Biz onların bir kısmını hizmetçi ve emir altında kıldık. Zenginler fakirleri ellerinin altında çalıştırırlar. Böylece onların kimisi kimisinin maişetini elde etmesine sebeb olur.

 

Katade ve ed-Dahhak da şöyle demişlerdir: Bu, onların kimisi kimisine malik olsun diye, demektir.

 

"İş gördürsün" buyruğunun alay etmek anlamında olan: (...)'den geldiği de söylenmiştir. Yani zengin fakirle alay etsin diye ... el-Ahfeş dedi ki: ''Onunla alayettim, ona güldüm, onunla alayettim" bütün bu şekillerde söylenir. İsmi (...) şeklinde "sin" harfi ötreli olarak kullanılır (...) şeklinde ötre ile ve: (...) şeklinde "sin" harfi kesreli olarak da kullanılabilir Bütün okuyucular: "İş gördürsün" diye okumuşlardır Ancak İbn Muhaysın ve Mücahid ise bu lafzı: (...) diye okumuşlardır.

 

"Rabbinin rahmeti ise onların toplayageldiklerinden" toplayageldikleri dünyalıklardan "hayırlıdır" daha üstündür.

 

Buradaki "rahmet" nübuvvet diye açıklandığı gibi, cennet diye de açıklanmıştır.

Denildiğine göre, farzın tamam ve eksiksiz kılınması çokça nafile yapmaktan daha hayırlıdır Yine denildiği ne göre Yüce Allah'ın onlara lutfedip, ihsan ettiği şeyler, amellerinin karşılıklarını vermekten onlar için daha hayırlıdır

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Zuhruf 33

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR