ZUHRUF 22 / 23 |
بَلْ قَالُوا إِنَّا
وَجَدْنَا
آبَاءنَا
عَلَى
أُمَّةٍ وَإِنَّا
عَلَى
آثَارِهِم
مُّهْتَدُونَ
{22} وَكَذَلِكَ
مَا
أَرْسَلْنَا
مِن
قَبْلِكَ فِي
قَرْيَةٍ
مِّن
نَّذِيرٍ
إِلَّا
قَالَ مُتْرَفُوهَا إِنَّا
وَجَدْنَا
آبَاءنَا
عَلَى
أُمَّةٍ وَإِنَّا
عَلَى
آثَارِهِم
مُّقْتَدُونَ
{23} |
22.
Hayır, onlar: "Biz atalarımızı bir din üzere bulduk ve gerçekten biz
onların izleri üzerinde doğruya erdirilmiş kimseleriz" dediler.
23.
Senden önce de hangi kasabaya bir uyarıcı gönderdiysek, mutlaka oranın şımarık varlıklıları
böylece: "Biz atalarımızı bir din üzere bulduk ve muhakkak bizler onların
izlerine uyanlarız" demişlerdir.
Bu buyruğa dair
açıklamalarımızı iki başlık halinde sunacağız:
1- "ümmet" Kelimesinin Anlamı:
2- Geçmiş Atalara Uymakla Doğru Yolu Bulmak
İddiası:
1- "ümmet"
Kelimesinin Anlamı:
"Bir din
üzere" (buyruğunda "din" anlamı verilen "ümmet" lafzı)
bir yol ve bir mezheb üzere, demektir. Bu açıklamayı ömer b. Abdu'I-Aziz
yapmıştır. O, Mücahid ve Katade elifi esreli olarak: (...) diye okuyorlardı.
ümmet tarikat (yol)
demektir. el-Cevheri: der ki: Esreli olarak "immet" nimet demektir.
Aynı zamanda "ümmet"in de bir söyleyişidir. Bu da tarikat (yol) ve
din demektir. Bu açıklama Ebu Ubeyde'den nakledilmiştir. Adi b. Zeyd de "nimet"
anlamında kullanarak şöyle demiştir: "Kurtuluş ve mülkten, bir de ümmet
(nimet)den sonra, İşte orada kabirler örttü onları."
Bu da Cevheri"den
başkalarından nakledilmiştir.
Katade ve Atiyye de
"ümmet üzere" lafzını din üzere diye açıklamışlardır.
Kays b. el-Hatim'in şu
beyiti de bu anlamdadır: "Biz atalarımızın ümmeti (dini) üzere idik, Zaten
sonradan gelen önce gelene uyar."
el-Cevheri dedi ki:
ümmettarikat ve din demektir. "Filanın ümmeti yoktur" tabiri dini ve
izlediği bir mezhep yoktur. demektir. şair de şöyle demiştir: "Hiç ümmet
(din) sahibi bir kimse ile çokça kafir olan birisi eşit olur mu?"
Mücahid ve Kutrub da:
Din ve millet (şeriat) üzere, diye açıklamışlardır. Kimi mushafta: ''Onlar: Biz
atalarımızı bir millet (din ve şeriat) üzere bulduk ... dediler"
şeklindedir.
Bu açıklamalar birbirine
yakındır. el-Ferra 'dan bir millet (din ve şeriat) üzere bir kıble üzere, diye
açıkladığı nakledilmiştir. el-Ahfeş ise, istikamet (dosdoğru gidiş) üzere diye
açıklamış ve en-Nabiğa'nın şu beyitini zikretmiştir: "Yemin ettim artık
senin için kuşkulanacak bir şey bırakmadım, Hiç kendisi itaatkar olduğu halde
dosdoğru giden bir kimse (ümmet sahibi kimse) günah işler mi (yalan yemin eder
mi?)"
2- Geçmiş Atalara
Uymakla Doğru Yolu Bulmak İddiası:
"Ve gerçekten biz
onların izleri üzerinde doğruya erdirilmiş kimseleriz dediler." Yani biz
onlar vasıtası ile hidayet buluruz. Bu buyrukta "doğruya erdirilmiş
(hidayete iletilmiş)" diye buyurulmakta, diğer ayet-i kerimede de
"uyanlarız" yani biz onlara uyarız dedikleri zikredilenmektedir.
İkisinin de anlamı birdir.
Katade dedi ki:
"Uyanlarız" demek tabi olanlarız demektir. Bu buyrukta taklid
çürütülmekte, geçersiz olduğu belirtilmektedir. Çünkü atalarını taklid ederek
Allah Resülünün kendilerini davet ettiği husus üzerinde düşünmeyi
terketmelerinden ötürü, onları yermektedir. Buna dair açıklamalar yeteri
kadarıyla daha önceden el-Bakara Süresi'nde (180. ayet, 2. başlıkta) geçmiş
bulunmaktadır.
Mukatil'in naklettiğine
göre bu ayet-i kerime, Kureyş'e mensub olan el-Velid b. el-Muğire, Ebu Süfyan,
Ebu Cehil, Rabianın iki oğlu Utbe ile Şeybe hakkında inmiştir. Yani bunların
söylediklerinin bir benzerini onlardan önce gelenler de söylemişti.
Yüce Allah bu
buyruklarla peygamberini teselli etmektedir Yüce Allah'ın: "Sana, senden
önceki peygamberlere söylenmiş olandan başka bir şey söylenmiyor'' (Fussilet,
43) buyruğu buna benzemektedir
(Mealde "şımarık
varlıklı" diye anlamlandırılan:) Mutref: Nimet içinde buıunan, nimete
mazhar kılınan demektir. Burada kastedilenler ise hükümdarlar ve zorbalardır.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN